Perspektif: Altılı Masanın Koalisyon Metni | Temel İddialara Yönelik Çekinceler, Çelişkiler ve Kısıtlar, Aşırı Teknokrasi Sorunu
SETA bağımsız, tarafsız düşünce ve yayın kuruluşu, Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı’ndan Araştırmacı Baki LALEOĞLU, Altılı masanın açıkladığı “Ortak Politikalar Mutabakat Metni”nde yer alan, “Temel İddialara Yönelik Çekinceler, Çelişkiler ve Kısıtlar, Aşırı Teknokrasi Sorunu‘nu bir Perspektif içinde SETA için değerlendirdi.
Temel İddialara Yönelik Çekinceler
Metinde Türkiye’nin temel meselelerine ya da muhalefetin daha önce iktidarı eleştirmek için sıkça dile getirdiği iddialara ya değinilmemiş ya da çekingen ifadelerle genelgeler vaatler sunulmuştur. Örneğin belgede muhalefet tarafından birçok kez dile getirilen “Kürt sorunu”na ilişkin herhangi bir doğrudan ifade veya atıf bulunmamaktadır. Buna ek olarak metinde PKK ile mücadeleyle ilgili de herhangi bir cümle mevcut değildir. Yine benzer şekilde Alevi vatandaşlar ve onların sorunlarına doğrudan atıf yapan bir ifadeye de yer verilmemiştir. Bu konuyla ilgili yalnızca “İmar planları yapılırken cemevleri için mekan ayrılmasını sağlayacağız” vaadi belgede yer almıştır.7
Buna ek olarak İstanbul Sözleşmesi meselesi de doğrudan değinilmeyen konuların başında gelmektedir. Her ne kadar İYİ Parti adına metni açıklayan Genel Başkan Yardımcısı Ümit Özlale konuşmasında metnin dışına çıkarak sözleşmeye değinse de bu çıkış Gelecek ve Saadet partilerinin tepkisini çekmiştir. Yine buna paralel olarak metinde kadın ve gencin “adı” iddialı vaatlerin konusu olsa da bu grupların sahnede kendilerine yer bulamaması ayrıca dikkat çekicidir.
Dış politika, güvenlik ve savunma gibi alanlarda ise detaylı ve kapsamlı bir vaat veya politika önerilmemiştir. Bu noktada kabaca var olan ve yürütülen politikaların güçlendirileceğinden bahsedildiği söylenebilir. Ancak Suriye ve Irak başta olmak üzere dış politika, terörle mücadele ve güvenlik konularında partilerce dile getirilen birçok argüman metinde kendine yer bulamamıştır. Bunun temel sebebinin ise altı partinin söz konusu politikalar üzerinde uzlaşamaması olduğu belirtilebilir. Dolayısıyla altılı masa bu alanlarda bilindik bazı sloganlar dışında farklı bir vaat sunamamaktadır.
Metinde yine bazı popülist ve muhalif kesimler tarafından halihazırda satın alınmış birtakım vaatlerin tekrar edildiği görülmektedir. Atatürk Havalimanı’nın tekrar açılması, Cumhurbaşkanlığının Çankaya Köşkü’ne geri taşınması, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nin halkın kullanımına açılması ve uçakların satılması gibi maddeler bunlara örnek verilebilir.
Yine özellikle hukuk ve kamu yönetimi ile ilgili başlıklarda yeni bir şey söylenmemiş, daha önce açıklanan iki metinde yer alan vaatler üçüncü kez tekrar edilmiştir. Bunlara da seçim barajının düşürülmesi, partilere hazine yardımı gibi maddeler örnek gösterilebilir.
Çelişkiler ve Kısıtlar
Öte yandan metinde bazı çelişkiler de dikkat çekmektedir. Örneğin Suriyeli göçmenler ile alakalı bölümlerde hem metin içerisinde hem de CHP ve İYİ Parti’nin kendi söylemleriyle metin arasında çelişkiler bulunmaktadır. Öyle ki hem Suriyeli göçmenlerin geri yollanacağı hem de entegrasyon politikalarının aktif ve kapsamlı bir şekilde uygulanacağı aynı başlık altında belirtilmektedir.
Diğer taraftan yakın geçmişte Kemal Kılıçdaroğlu’nun iki yıl içerisinde ve Meral Akşener’in ise en geç 2026’da tüm Suriyelileri geri yollayacaklarını vadettiği düşünüldüğünde metnin bu vaatlerle de çeliştiği ortadadır.
Metin içerisindeki çelişkileri artırmak her ne kadar mümkün olsa da buradaki esas mesele metinle beraber partilerin ve olası cumhurbaşkanı adayının kendi kurumsal veya bireysel vaatlerinin kısıtlanarak boşa düşmesidir.
Örnek vermek gerekirse Kılıçdaroğlu seçildiği takdirde muhtarlara yardımcı ve çiftçilere bedava elektrik verme, bazı ilçeleri il yapma gibi popülist vaatlerde bulunmuştur. Ancak bu vaatler koalisyon metninde yer almamaktadır. Dolayısıyla Kılıçdaroğlu’nun ya vaatleri boşa düşecek ya da altılı masanın açıkladığı metin ve karar alma mekanizması bu vaatlerin gerçekleşmesi için etkisiz kılınacaktır.
Yine benzer şekilde CHP’nin belki de en dikkat çeken ve partinin kurumsal olarak özel önem atfettiği “aile destekleri sigortası” da metinde yer almamaktadır.
Tüm bunlar düşünüldüğünde partilerin veya olası adayın seçim döneminde kamuoyuyla paylaşacağı ve metinde yer almayan vaatleri altılı masanın onayını almadığı için boşa düşmekte ve böylelikle partiler kendi hareket esnekliğini, kurumsal kimliğini ve farklılığını doğrudan
kendi elleriyle kısıtlamaktadır.
Aşırı Teknokrasi Sorunu
Tüm bu çelişki ve kısıtlara ek olarak metin, aşırı teknokratik bir belge hüviyetine sahip ve bu sebeple siyasi yönden oldukça zayıftır. Bu açıdan parlamenter sisteme ve eskiye dönüş dışında siyasetsiz ve ideolojisiz, siyasi derinlikten ve vuruculuktan yoksun bir çalışma olarak değerlendirilebilir.
Her ne kadar konu çeşitliliği açısından kapsayıcı ve detaylı gibi görünse de halihazırda kime oy vereceği belli olan seçmenlerin tercihlerini veya gri alanda bulunan seçmenleri etkileyecek bir yapıya sahip olduğunu söylemek mümkün değildir. Bu sebeple siyasi etkisinin oldukça kısıtlı ve hedef kitlenin yeni seçmenler olduğu düşünüldüğünde bu amaca yönelik güçlü bir içerikten bahsetmek de mümkün değildir.
Dolayısıyla metin birkaç popülist veya bilindik vaat dışında bir düşünce kuruluşu raporu, muhatabına yönelik bir iç rapor veya teknik bir politika öneri metni olmaktan öteye geçememiştir. Ancak genel anlamda bu metin ideolojisiz olması hasebiyle herkesin üzerinde uzlaşabileceği hatta AK Parti’nin önemli bir kısmına yönelik ya çalışmalar yaptığı ya da çalışmalarını sürdürdüğü vaatler bütünü şeklinde tanımlanabilir.
Öyle ki AK Parti metindeki vaatlerin önemli bir kısmına teknik açıdan itiraz etmemekle birlikte bunların altına imza da atabilir. Üstelik metni hazırlayanların daha vaatler hayata geçirilmeden “Çok güzel bir metin hazırladık” inancıyla gurur ve sevinçle övgü ve aferin beklemeleri, bir kısım muhalif kesimin ise bu beklentiyi karşılaması ayrıca sorunludur.
SONUÇ: KOALİSYONLAR, SÖZ VE EYLEM ÇATIŞMASI
Sonuç olarak metinle ilgili yapılabilecek temel değerlendirme konu bakımından kapsamlı ancak reel politik açısından yetersiz bir belge olduğudur. Ancak buradaki asıl sorun altılı masa ve onu destekleyen muhalif kesimlerin belgeye yüklediği anlamın aşırılığından kaynaklanmaktadır. Zira açıklanan metin dünyanın en iyi hazırlanmış içeriğine dahi sahip olsa seçim kazandırmaktan uzaktır. Çünkü hiçbir metin, beyanname, protokol veya program tek başına seçim kazandırma güç ve kabiliyetine haiz değildir.
Öte yandan altılı masanın metinde yoğunlaşan beklentilerini iyi yönetmesi gerekmektedir. Çünkü daha önce de birçok aday ve parti, altılı masadakiler dahil yine çok iyi uzman, teknokrat ve akademisyenler tarafından hazırlanmış çeşitli belgelere sahip olmuş ve buradaki içeriğin önemli bir kısmı o belgelerde de yer almıştır. Ancak hiçbir metin o kişi veya partilere seçim kazandırmada tek başına başarılı olamamıştır. Esas itibarıyla siyaset ve teknokrasinin ayrıştığı nokta da budur.
Bunlara ek olarak ortaya konan belge, altılı masanın yapısı ve işleyişi ile birlikte değerlendirildiğinde üç ana sorun karşımıza çıkmaktadır. Bunlardan ilki altılı masanın en azından geçiş döneminde kuracağını iddia ettiği yönetim modelinin bir imkansızlığı temsil etmesinden kaynaklanmaktadır. Zira altılı masa ortaya koyduğu koalisyon belgesi ve programı ile kendini ve muhtemel adayını kısıtlamıştır.
Gösterilecek adayın –cumhurbaşkanı seçilmesi durumunda– altılı masanın liderlerine ve bu programa en azından vaatler bağlamında tabi olmak durumundadır. Dolayısıyla daha şimdiden dar bir kalıba hapsedilmiş, siyasi esneklikten yoksun ve kısıtlı bir yönetim modeli seçmenin karşısına konulmuştur. Yüzde 50+1 ile seçilen ve ülkeyi yönetme sorumluluğunu taşıyan bir ismin bu model altında çalışması mümkün değildir.
İkinci sorun ise her ne kadar muhalif kamuoyu altılı masanın her belge açıklamasında klişe haline gelen “altı farklı parti tarihte ilk kez bir şeyler üzerinde uzlaştı, bu bile yeterli” ifadelerini kullansa da pratikte bunun bir karşılığı yoktur.
Bu bağlamda bahse konu metin, altılı masanın ötesinde ve AK Parti dahil birçok aktörün çoğu madde üzerinde uzlaşabileceği bir içeriğe sahiptir. Metinde bu ve benzeri konular oldukça uzun ve detaylı şekilde anlatılmıştır. Ancak İstanbul Sözleşmesi, Kürt sorunu ve PKK terör örgütüyle mücadele gibi kritik konular büyük oranda es geçilmiş, dış politika ve güvenlik gibi önemli konular bazı sloganlarla geçiştirilmiştir.
Altı farklı ideolojiye sahip ve tek siyasi ortaklığı Erdoğan karşıtlığı olan partilerin ideolojisiz meseleler üzerinde uzlaşmasını bir başarı olarak nitelendirmek oldukça iyimser bir yaklaşımdır. Ayrıca söz konusu metin önceki koalisyon dönemlerinde açıklanan hükümet programlarıyla birebir benzeşmekte ve yapısal olarak bu çalışmaların daha detaylı/ genişletilmiş bir versiyonu olmaktan öteye geçememektedir.
Metinde önceki koalisyon hükümetlerinin programlarında da üzerinde uzlaşılan konular uzun uzun ve süslü cümlelerle anlatılmakta, uzlaşılmayan konular ise es geçilmektedir. Ancak günün gerçekleri ve gereklilikleri, üzerinde uzlaşılmayan konuları görüşme mecburiyetini dayatınca geçmişteki koalisyonların söz konusu erteleyici veya idare edici tavrı, hükümet içi çatışmaları engelleyemediği için koalisyonlar dağılmıştır.
Altılı masanın metni de gerek içeriği gerek yapısıyla koalisyon hükümetlerinin programlarını hatırlatmakta, üzerinde uzlaşılmayan ve fikir ayrılığı bulunan konular seçim sonrası belirsiz bir tarihe ertelenmektedir.
Üçüncü ve son olarak ise altılı masa kendi konuştuklarını kamuoyuna konuşturamadığı, kendi gündemini kamuoyunun gündemi haline getiremediği için metnin etkisi oldukça kısıtlıdır. Bunun temel sebebi ise altılı masanın tüm enerjisini, kazanacaklarını varsaydıkları bir seçim sonrasına hazırlık yaparak harcamasıdır. Dolayısıyla masa pratik sonuçlar doğurmayan, seçimlerin kazanılamaması durumunda hiçbir işe yaramayacak ve aşırı idealist çalışmalara gereğinden fazla vakit ayırmaktadır. Ancak muhalif kamuoyu başta olmak üzere seçmenlerin büyük çoğunluğu, açıklanan belgeler ve metinler yerine Cumhur İttifakı’nın adayı Recep Tayyip Erdoğan’ın karşısına kimin çıkacağı ve neleri vadedeceği ile ilgilenmektedir.
Bu yüzden de altılı masanın tüm çalışmaları söz konusu beklentiyi karşılamadığı ve aday meselesinin sürekli ertelenmesi sebebiyle kendiliğinden geri planda kalmakta, kısıtlı bir ilgiye ve etkiye sebep olmaktadır.
***
Baki LALEOĞLU