Netanyahu’nun Tutuklanması Talebinin Hukuki Yansımaları
Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Hukuk Fakültesi Milletlerarası Hukuk Anabilim Dalı’nda Milletlerarası Hukuk Öğr. Üyesi ve Ankara merkezli bir düşünce kuruluşu SETA Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı’ın Araştırmacı-Yazarlarından Prof. Dr. Yücel ACAR, kaleme aldığı “Netanyahu’nun Tutuklanması Talebinin Hukuki Yansımaları” başlıklı yazısında, UCM’un neden kurulduğu ve nasıl işlediğini konusunda ön bilgi veriyor.
Prof. Dr. Yücel ACAR yazısında, Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) Savcısı Karim Khan 20 Mayıs 2024’te Ön Yargılama Dairesine, Hamas’ın Gazze’deki lideri Yahya Sinvar, Hamas’ın Kassam Tugayları olarak bilinen askeri kanadının komutanı Muhammed Diab, Hamas Siyasi Büro lideri İsmail Haniye, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında yakalama kararı verilmesini talep ettiğini hatırlattı.
Bu talebin özellikle İsrail başbakanının ismini içermesi bakımından büyük öneme sahip olduğunu ifade eden Prof. Dr. ACAR, zira Netanyahu’nun, Gazze’de 8 Ekim 2023’ten beri yaşanan ağır insani dramın bir numaralı karar vericisi ve sorumlusu olarak bilindiğini ve bu talep gerçekleşen ve gerçekleşmeye devam eden ve soykırım düzeyine ulaştığının yaygın kabul gören ağır sivil kıyımlardan sorumlu kişi olarak Netanyahu’nun yargılanması gerektiğine dair yeterince delil elde edildiğini ve yakalanması gerektiğini göstermesi bakımından özel bir öneme sahip olduğunu dile getirdi.
Prof. Dr. Yücel ACAR, “Ancak bu talebin yapılmış olması, UCM’nin talebi olumlu karşılayıp karşılamayacağı ve olumlu karşılasa dahi Netanyahu’nun yakalanıp yakalanmayacağına dair şüpheleri tamamen ortadan kaldırmış değil.
Bundan sonra neler olabileceğinin anlaşılması, savcının ilettiği talebin içeriğinin ne olduğu, mahkemenin bu talebi nasıl karşılayacağı ve uluslararası toplumun desteğinin boyutunun ne olabileceğinin incelenmesini gerektirmektedir” dedi.
UCM’NİN KURULUŞU VE İŞLEYIŞI
Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin (UCM) kuruluşu ve işleyişi hakkında bilgi veren Prof. Dr. ACAR, şunları söyledi:
“Hukuk kuralları içerisinden bazıları, belirli bir toplumun düzeninin korunması için o derece önemlidir ki bu kuralların ihlali suç olarak kabul edilir. Bir başka deyişle bu ihlalleri gerçekleştirenlerin cezalandırılmaları gerekir.
Uluslararası toplumun hukuk kurallarınca oluşturulmuş olan düzenini kökünden sarsan ihlallerin büyük bir kısmı silahlı çatışmalar esnasında gerçekleşmektedir.
Bu ihlaller yasa dışı saldırı, sürgün, yıkım, öldürme, yaralama ve toplu katliamlar şeklinde kendisini göstererek yeni düşmanlıklar ve çatışmalar üretmektedir. Uluslararası hukukun ilgili kuralları bu temelde silahlı çatışmalar esnasında gerçekleştirilen söz konusu eylemleri birer suç kabul etmekte ve bueylemleri gerçekleştiren gerçek kişilerin cezalandırılmalarını öngörmektedir.
İlgili uluslararası hukuk kurallarının söz konusu suçları “saldırı suçu”, “savaş suçları”, “insanlığa karşı suçlar” ve “soykırım suçu” olarak sınıflandırdığını ve bu suçları işlediği iddia edilen kişilerin ise kendi ulusal yargı düzenlerinde yargılanmalarını öngördüğünü görmekteyiz. Özellikle insanlığa karşı suçları veya soykırım suçunu işleyenlerin evrensel yargı yetkisi prensibince bütün devletlerce yargılanabileceği öngörülmektedir.
Yargılamalarla ilgili temel sorun ise söz konusu suçları işleyenlerin kendi ulusal mahkemeleri tarafından yargılanmaları gerekirken bu kişilerin ulusal mahkemelerce ya hiç yargılanmamaları ya da göstermelik yargılanarak cezasız kalmaları olmaktadır.
Uluslararası toplumun düzenini korumak anlamında hiç yargılanmayan ya da etkin bir şekilde yargılanmayan şüphelilerin uluslararası bir mahkemede yargılanabilmelerinin çözüm olacağı düşünülmekteydi.”
Bu bağlamda özellikle İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra geçici statüde Nürnberg ve Tokyo askeri ceza mahkemelerinin, eski Yugoslavya ve Ruanda’da yaşananlar esnasında suç işleyenleri yargılamak için de uluslararası ceza mahkemelerinin kurulduğuna ve bu mahkemelerin yargılamalar yaptıklarına şahit olunduğunu hatırlatan Prof. Dr. Yücel ACAR, “Ancak bunların geçici olması ve belirli silahlı çatışmalar esnasında suç işleyenlerin yargılanmaları maksadıyla kurulmuş olmaları bu genel sorunun kökten çözüldüğü anlamına gelmiyordu. 1998’de Roma’da imzalanan anlaşma ile UCM’nin kurulması ise bu eksikliğin giderilmesi yönünde atılan büyük bir adım oldu. Anlaşmaya karşı oy kullanan Çin, Irak, İsrail, Libya, Katar, ABD ve Yemen dışında katılımcı devletlerden büyük bir kısmının imzaları ile kabul edilen kurucu anlaşma 2002’de yeterli onayı alarak yürürlüğe girdi” dedi.
“Halihazırda 124 devlet UCM Statüsü’nü onaylayarak taraf olmuştur” diyen (SETA) Araştırmacı-Yazarlarından Prof. Dr. Yücel ACAR, söyle devam etti:
“UCM ilk yakalama emrini 8 Temmuz 2005’te çıkarmış ve ilk kararını 2012’de Kongo ile ilgili yargılamalarda vermiştir. Mayıs 2024 itibarıyla Güney Amerika’nın tüm ülkeleri, Avrupa’nın neredeyse tamamı, Okyanusya’nın çoğu ve Afrika’nın kabaca yarısı dahil olmak üzere 124 devletUCM’yi kuran anlaşmayı onaylamış ve birer taraf devlet haline gelmişlerdir.
UCM’nin kurucu anlaşması yargılamalara konu olacak suçları 6, 7 ve 8. maddelerinde “soykırım”, “insanlığa karşı suçlar”, “savaş suçları” ve “saldırı suçu” olarak belirlemiştir. Mahkemenin soruşturabileceği ve yargılayabileceği kişiler, taraf devletlerden birisinin vatandaşı olmalı ya da kendisine taraf olan bir devletin ülkesinde belirtilen suçlardan biri ya da birkaçını işlediği iddia edilen kişiler olmalıdır.”1
Bu arada bir devletin UCM’yi kuran anlaşmaya taraf olmadan da bir beyanla, söz konusu suçları ülkesinde işlediği iddia edilebilecek kişilerin mahkeme tarafından yargılanmasını kabul edebileceğinin altını çizen Prof. Dr. ACAR,2 ve ayrıca bir kişinin UCM tarafından yargılanabilmesi için öncelikle ulusal yargı organlarınca yargılanmamış ya da yargılanmıyor olmasının ya da göstermelik yargılanmamış olması gerektiğine dikkat çekti.
Yargılama yetkisine sahip devletlerin “isteksizliği” durumunda da mahkeme soruşturma ve yargılama yetkisini kullanmaya başlayabildiğini belirten Prof. Dr. Yücel ACAR, 3 sözlerini şöyle noktaladı:
“Belirtmek gerekir ki söz konusu suçlardan biri veya birkaçının işlenmiş olabileceği bir “durum” Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) tarafından mahkeme savcısına havale edildiğinde ilişkili olabilecek kişiler Savcılık tarafından soruşturulup UCM tarafından yargılanabilecektir.4
Bu belirtilen ilkeler göstermektedir ki bir taraf devletin ülkesinde veya BMGK tarafından savcıya havale edilen bir olayda suç işlediği iddia ediliyor ise UCM Statüsü’ne taraf olmayan bir devletin vatandaşı da mahkeme tarafından soruşturulabilmekte ve yargılanabilmektedir. Tüm bu ilkeler yerine geldiğinde bir kişi soruşturulabilmektedir. Ancak hakkında yargılama yapılmasını gerektirecek kadar delillere ulaşılsa
dahi yargılama aşamasına geçilebilmesi için söz konusu kişinin mahkemenin önüne şahsen çıkarılması gerekmektedir. Dolayısıyla yargılanmasına karar verilen bir kişinin yargılanabilmesi için hakkında yakalama kararı çıkarılarak tutuklanması ve mahkemeye şahsen
çıkarılması gerekmektedir. Bu nedenle savcı soruşturmanın herhangi bir aşamasında hakkında soruşturma yürütülen bir kişi için tutuklanma kararı çıkarılmasını Ön Yargılama Dairesinden talep edebilir ve yeterli gerekçeler mevcutsa yakalama kararı çıkarılabilir.”5 (devam edecek)
Yazar hakkında