Milli Şairimiz Arif Nihat Asya
Arif Nihat Asya, 7 Şubat 1904’te Çatalca’nın İnceğiz köyünde doğdu. Asıl adı Mehmet Arif’tir. Tokatlı Ziver Efendi ile Tırnovalı (Bulgaristan) Zehra Hanım’ın tek çocuğuydu. Ailesi bir süre sonra İstanbul’a yerleşir. Şairin bilinen en büyük dedesi Kapusuz Hacı Ahmet, Tokat’a bağlı Kapusuz köyünden İstanbul’a göçmüş ve orada debbağlıkla uğraşmış bir âhî ustasıdır.
1945’te kendi isteğiyle tekrar Adana’ya döndü. 1948 yılında muhalefet hareketlerinin başladığı günlerde, iktidarın takibine uğrayarak Edirne’ye tayin edildi. 1950 seçimlerinde, Demokrat Parti listesinden Adana milletvekili olarak meclise girdi. Dönem sonunda tekrar edebiyat öğretmenliğine döndü. Ankara Gazi Lisesi’nde (1954-1959), Kıbrıs Lefkoşa Türk Lisesi’nde (1959-1961) edebiyat öğretmeni olarak görev yaptı. 1962’de kendi isteği ile emekliye ayrıldı.
5 Ocak 1975’te Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde 70 yaşında hayata gözlerini yumdu. Ankara’da Karşıyaka mezarlığına defnedildi.
Sanat anlayışı
Şiire genç yaşta başlayan Arif Nihat Asya’nın yayımlanan ilk şiir kitabı 1924 tarihli ‘Heykeltraş’tır. Başlangıçta Fecr-i Âti şairlerine ilgi duysa da zamanla kendi sesini duydu. Şiirlerinde hem aruzu, hem heceyi ve hem de serbest nazmı kullandı. İnsanın Tanrı ve tabiatla olan ilişkileri, sevgi, aşk, inanç, ahlâk, dua, memleket sevgisi, kahramanlık, sosyal hiciv, hamaset duyguları, şiirlerinin tema ve konularını oluşturdu. O, Türk edebiyatında Türkçü-Milliyetçi bir şair olarak tanındı.
Şiirlerini daha çok Hayat, Türk Sanatı, Çağlayan, İslâm, Çaba, Kalem, İslâm Medeniyeti, Türk Yurdu, Hisar, Defne, Devlet, Bozkurt, Türk Sözü, Ankara Havadis, Memleket, Demokrat ve kendi çıkardığı Başak adlı süreli yayınlarda yayımlamıştır. Arif Nihat Asya şiir ve düzyazılarında yaşayan Türkçeyi kullanmıştır. Herhangi bir dil arayışına girmemiştir. Anlaşılır, akıcı ve zengin bir dil kullanmıştır. Herhangi bir sanat akımına bağlı kalmadan bu toprakların türküsünü söylemeye çalışmıştır. Çağının baş gösteren kimlik erozyonunu ortadan kaldırmak ve milli hafızayı yeniden tazelemek için tarihi ve tarihsel olaylarla figürleri yeniden yorumlayarak şiire geçirdi. Fakat bu hareketin esas amacı, Türklük dünyasında bir bilinç uyandırmaya yönelikti. Onun şiiri kendi sözleriyle; “yeni ile eski, mücadele halinde değil, anlaşma halindedir”.
Şiirlerinde daima bir hikmetin peşinde olan şairin zengin ve çağrışımlarla donanmış bir hayal dünyası vardır. Öğretmen olarak Kıbrıs’ta bulunmuş olan Arif Nihat Asya’nın, İbrahim Burdurlu gibi Kıbrıs’ta etkili olduğu anlaşılmaktadır. Bu iki şairin memleket edebiyatı anlayışı içinde söylenmiş Kıbrıs konulu birçok şiiri mevcuttur.
Arif Nihat Asya’nın Bir Bayrak Rüzgâr Bekliyor Adlı Şiirinin Çözümlenmesi
BİR BAYRAK RÜZGÂR BEKLİYOR
Şehitler tepesi boş değil,
Biri var bekliyor.
Ve bir göğüs, nefes almak için;
Rüzgâr bekliyor.
Türbesi yakışmış bu kutlu tepeye;
***
Yattığı toprak belli,
Tuttuğu bayrak belli,
Kim demiş meçhul asker diye?
***
Destanını yapmış, kasideye kanmış.
Bir el ki; ahretten uzanmış,
Edeple gelip birer birer öpsün diye fanileri!
Öpelim temizse dudaklarımız,
Fakat basmasın toprağa temiz değilse ayaklarımız.
Rüzgârını kesmesin gövdeler
Sesinden yüksek çıkmasın nutuklar, kasideler.
Geri gitsin alkışlar geri,
Geri gitsin ellerin yapma çiçekleri!
Ona oğullardan, analardan dilekler yeter,
Yazın sarı, kışın beyaz çiçekler yeter!
Söyledi söyleyenler demin,
Gel süngülü yiğit alkışlasınlar
Şimdi sen söyle söz senin.
Şehitler tepesi boş değil,
Toprağını kahramanlar bekliyor!
Ve bir bayrak dalgalanmak için;
Rüzgâr bekliyor!
Destanı öksüz, sükûtu derin meçhul askerin;
Türbesi yakışmış bir kutlu tepeye.
***
Yattığı toprak belli,
Tuttuğu bayrak belli,
Kim demiş meçhul asker diye?
Bir Bayrak Rüzgâr Bekliyor şiiri, bu toprakların manevî mimarlarına adanmış bir şiirdir. Bayrak ve şehitler tepesi burada sembol olarak kullanılmıştır. Tanrı katında diri şehitler ile bağımsızlığımızın ve ulusumuzun sembolü ay yıldızlı bayrak, ülkenin ebedi ve ezeli bekçileri olarak hem maddi hem de manevi dünyamızı süslerler. Şair bir olmuş bitmişliği değil, aksine sürekli bir eylem biçimi olarak bu sembollerin işlevini hayata geçirmek için çalışır. Söylemi bu yoldadır.
Dizeleri böyle bir hazırlığı ifade eder. Şehitler tepesindeki şehit, şaire göre ölü değildir. Şair bu durumu nefes almak için rüzgâr bekleten bir göğse benzeterek anlatır. Buradaki rüzgâr bir tabiat olayı olmaktan çıkar, milleti harekete geçirecek bir güç olarak belirir. Emperyalist söylemin daha istilacı ve işgalci devşirme askerleri için kullandıkları ‘meçhul asker’ sözünü şair şiddetle reddeder. Kozmopolit propagandanın bu dayatmacı söylemine gereken karşılığı verir.
Arif Nihat Asya, şehitlerimizin her zaman ulusça vakar içinde anılmalarını bekler. Şimdi barış zamanıdır fakat hayatta kalmak, özgür ve bağımsız yaşamak mücadelesi devam etmektedir. Şehitler tepesinde göğüsler ve bayrak dalgalanmak için bir rüzgâr beklemektedir. A. Nihat Asya, bu bakımdan yurdumuzun geleceğini inşa etmeye çalışan önemli şairlerimizden biridir.
***
Yazar hakkında
1946 yılında Küçük Kaymaklı’da doğan Erdoğan Saracoğlu İlkokulu Küçük Kaymaklı İlkokulu’nda okudu. İlk şiirleri Halkın Sesi Gazetesinde Ersin Taşer’in yönettiği “Sanat Sayfasında” yayımlandı. Lefkoşa Türk Lisesi’ni bitirdikten sonra 1965–1966 yıllarında sanatçı arkadaşları Oktay Öksüzoğlu ve Osman Güvenir ile birlikte bir yıl süreyle “Yakın” adlı aylık sanat ve fikir dergisini çıkardı. Dergide şiir, eleştiri, deneme ve hikâyeleri yayınladı. 1967- 1968 yılları arasında Kemal Tunç, Üner Ulutuğ, Hatice Soğüt ve Hilmi Özen ile birlikte İlk Sahne’de oynanan oyunlarda görev aldı.
Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Türkoloji Bölümü’nü 1972’de bitirdi. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık Arşiv Genel Müdürlüğü’nde devlet bursu ile staj yaparak “Arşiv Uzmanı” sertifikası aldı. Yüksek lisansını Türk Dili Anabilim Dalı’nda, doktorasını ise Yeni Türk Edebiyatı Anabilim Dalı’nda yaptı.
1974–1976 yılları arasında Girne’deki Milli Arşiv ve Araştırma Merkezi’nde transkripsiyon ve değerlendirme görevlisi olarak çalıştı. 1976’da Türk Maarif Koleji’ne Edebiyat öğretmeni olarak atanan Erdoğan Saracoğlu 1982’de bu okulun Türk Dili ve Edebiyatı Bölüm Şefi oldu. 1989’da ise Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı’nın Kültür Daire’sinde Şube Amiri olarak görevlendirildi. 1993 yılında bu görevinden ayrılarak Yakın Doğu Üniversitesi’nde Basın ve Halkla İlişkiler Dairesi Müdürü oldu. Şu anda Üniversitenin Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nün Bölüm Başkanlığı görevini yürütmektedir.
Evli ve iki kız çocuğu olan Yrd. Doç. Dr. Erdoğan Saracoğlu, Türkiye Folklor Araştırmaları Kurumu ile Türk Dili Kurumu (Ankara) üyesidir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni (KKTC) temsilen birçok uluslararası seminer ve kongrelere katılarak, Kıbrıs Ağzı, Kıbrıs Türk Halk Edebiyatı ve Folkloru ile ilgili bildiriler sunan Yrd. Doç. Dr. Erdoğan Saracoğlu, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Halk Sanatları Derneği’nin “1995-Halkbilimi Hizmet Ödülü”, Türkiye Cumhuriyeti Folklor Araştırmaları Kurumu’nun “2000-Türk Halk Kültürü Hizmet Ödülü” ve Necati Özkan Vakfı’nın “2006 Bilim, Kültür, Sanat Başarı Ödülü” sahibidir. Uzmanlık sahaları ile ilgili yayınlanmış dört kitabı vardır:
1- Oydaşlar (Şiir Kitabı) Yakın Yayınları, 1966, Lefkoşa.
2- Kıbrıs Ağzı (Araştırma Kitabı) 5. Baskı Akçağ Yayınları, 2012, Ankara.
3- Kıbrıs Türk Halk Edebiyatı ve Folkloru (Araştırma Kitabı), 2. Baskı, YDÜ Yayınları, 1996, Lefkoşa.
4- Kıbrıs Türk Kültürü (Araştırma Kitabı), Kıbrıs Türk Yazarlar Birliği Yayını, Mart 2013, Lefkoşa.