(MHP) Genel Başkanı Bahçeli, “heyecanımız 104 yıl önce Dikmen sırtlarında ayağa kalkan Seymenlerin heyecanıdır”
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Mustafa Kemal Paşa’nın ve maiyetinin Ankara’ya gelişinin 104’üncü yıl dönümü dolayısıyla açıklamalarda bulundu.
UHA / İnternational News Agency
Devlet Bahçeli, şunları söyledi:
“19 Mayıs 1919’da Samsun kıyılarına ayak basan kahramanlar, muazzam bir stratejik aklın rehberliğiyle, isabetli bir tercihin marifetiyle, 7 ay 8 günlük bir mücadele birikimiyle 27 Aralık 1919’da Ankara’ya giriş yapmışlardır. O tarihlerde Ankara’nın nüfusu yaklaşık 20 bindi. Çoraktı, bozkırdı, sıradan bir Osmanlı kasabasıydı. Ne otel, ne lokanta, ne kiralık ev, ne de elektrik vardı. Mustafa Kemal Paşa Keçiören’de iki katlı taş bina olan Ziraat Mektebi’nde konaklamış ve 118 gün süreyle burada kalmıştı. Onun Ankara’ya gelişine kadar geçen olaylar, birbirine eklemlendikçe mukavemeti artan bir zincirin halkaları gibidir. Bu zincirin oluşmasında hiç kuşkusuz üstün liderliği, deha mertebesindeki komutanlığı, millete gönülden itimadı, yüksek sezgisi, ileri görüşlülüğü ve teşkilatçılığı mühim bir rol oynamıştı. Nice zorlukları yenmişlerdi.
Vatanın ve milletin istiklali uğruna her çileye meydan okumuşlardı. Elde yok avuçta yoktu. Üstte yok başta yoktu. Cep delik cepken delikti. İmkânsızlığın kuşatmasını imanın ve milli iradenin kudretiyle yarmışlardı. Erzurum’dan Sivas’a gitmek için emekli bir binbaşıdan borç almışlar, tavanını örten körüğün yırtık olduğu hurda bir otomobille yola koyulmuşlardı. Bu yolculukta verdikleri mola esnasında yedikleri biraz peynir, biraz zeytin, kuru ekmek ve kuru soğandı. Doymayan kursaklarıyla Türkiye’yi karalayan açgözlü sonradan görmeler, Bölünme hayali kurup, kanlı emellerin ve teröristlerin yedek kuvveti haline gelen vatan hainleri, Battık, bittik, iflas ettik yaygarası koparan münafık odaklar,
Bizden adam olmaz diyen batı piyonları, batılın uşakları, Bir eli yağda bir eli balda, ama zehirli dilleri de fitnenin batağında olan, millete tepeden bakan, emekçiyi tanımayan, emeği takmayan, keyfi demokrasi ve tufeyli özgürlük sevdalısı meyhane solcuları, Çarkı felek gibi dönen, döndükçe posaları çıkan meydan ve merdane devrimcileri, Boğaz’ın iki yakasına konuşlanmış villalarından kerpiçli evlerden çıkan kahramanları küçük gören kokuşmuşluğun son sürümleri, Dinimizi diyanetimizi istismar eden bir avuç insanlık müsveddesi, Biz nereden geldiğimizi, nasıl geldiğimizi, hangi badireleri berhava ettiğimizi şükretmiş bir kalp güzelliği, müsterih olmuş bir vicdan güvenciyle hamd olsun biliyoruz.
Peki siz neyi biliyorsunuz, nereye hizmet ediyorsunuz, kim ya da kimlerin nam ve hesabına milli varlığımıza nefret saçıyorsunuz? Yok öyle yağma, hiçbir haine, hiçbir işbirlikçiye, hiçbir kiralık akıl sahibine milli şerefimizi, milli seciyemizi, milli geleceğimizi çiğnettirmeyeceğiz. Kararımız kesin, mücadelemiz bıçkındır. Herkes dikkat etsin, bugünkü kurşun gibi ağır ortamda yayı gerilmiş ok gibiyiz, kınından çekilmeyi bekleyen keskin bıçak gibiyiz.
Mustafa Kemal Paşa ve dava arkadaşları Sivas-Ankara yolculuğunda pek çok müşkülata maruz kalmışlardı. Kayseri, Mucur, Hacıbektaş, Kırşehir, Kaman derken, Ankara’ya dokuz günde ulaşmışlardı. Bundan mülhem diyebilirim ki, aziz vatan bedava kazanılmadı, bahşiş alınmadı, ikram edilmedi, piyangodan çıkmadı, hibe ve hediye verilmedi. Kan verdik, can verdik, bedel ödedik, aç kaldık, açıkta yattık, ama teslim olmadık, taviz vermedik, boyun eğmedik. Bu vatan toprağın kara bağrında sıradağlar gibi duranların sayesinde vardır, ebediyen bizim kalacaktır.
Tarihin dilinden düşmez bu destan, Nehirler gazidir, dağlar kahraman, Her taşı yakut olan bu vatan Can verme sırrına erenlerindir.”
İç ve dış işgal cephesi çok iyi bilsin ki, irademiz Milli Mücadele iradesidir, Heyecanımız 104 yıl önce Dikmen sırtlarında ayağa kalkan Seymenlerin heyecanıdır
70 yayadan ve 300 atlıdan mürekkep Seymen’ler o gün bir başka heybetliydi.
Ankara o gün bir başka görkem ve haşmetle doluydu.
Aynı şekilde istiklalimizin şairi Mehmet Akif Ersoy’un da 87’inci vefat yıl dönümüdür.
“Bir damar patlamasın, sel götürür memleketi,
Yoksa göstermeye Rabbim o elim akıbeti” dizelerini ferasetle seslendiren,
“Kör olsun ağlamayan, ey vatan felaketine” sözlerini müthiş bir salabetle dile getiren,
İstiklalimizin manzum seslenişine “Korkma” diye başlayan, “Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak” müjdesiyle milli yüreklere su serpen, hayatı boyunca felahı millet için çırpınan Merhum Akif’i,
“Ne Mutlu Türküm Diyene” haykırışını milli varlığımızın kilidi ve kifayeti haline getiren, Milli Mücadele’nin yol başçısı, Türkiye Cumhuriyeti’nin banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, kurucu kahramanları, aziz şehitlerimizi, kutlu ceddimizi rahmetle, hürmetle, minnetle anıyor, muhterem hatıraları önünde tazimle eğiliyorum.” (TBMM)