Merkez Bankası’ndan yeni hamleler
Kredi büyümesini enflasyonla mücadeleyle uyumlu bir hıza çekmeyi amaçlayan Merkez Bankası, kredi piyasasını sıkılaştırıcı yönde yeni bazı adımlar attı. Sıkılaşmanın gerçek etkilerini yılın ikinci çeyreğinden itibaren yaşayacağız.
Prof. Dr. Nurullah GÜR & İstanbul Medipol Üniversitesi Dekan Yardımcısı
nurullah.gur@marmara.edu.tr
Merkez Bankası, bu hafta kredi piyasasını sıkılaştırıcı yönde yeni bazı adımlar attı. Temel amaç kredi büyümesini enflasyonla mücadeleyle uyumlu bir hıza çekmek. Özellikle tüketici kredilerini. Ocak ayındaki son faiz artışından sonra Merkez Bankası, gerekirse politika faizinde ilave hamleler yapabileceğini, ancak bundan sonra ilk etapta likidite yönetimine dair araçlarla para politikasının sıkılaştırılacağı yönünde mesaj vermişti.
Merkez Bankası’nın son toplantısından bu yana piyasalarda hareketlilik arttı. Şubat ayı enflasyonu beklentilerin üzerinde geldi. Yıllık enflasyon en az üç ay daha artışını sürdürecek. Şu an yüzde 67 olan yıllık enflasyonun mayısta yüzde 72-73 civarında zirveyi görmesi bekleniyor. Yıl sonu enflasyon beklentilerindeki farklılaşma ve tüketici kredilerindeki artıştan dolayı finans piyasaları, Merkez Bankası’nın para politikasını daha da sıkılaştırması yönünde baskı oluşturuyor.
Merkez Bankası, politika faizinde gerçekleştirdiği 36.5 puanlık artışın etkisini tam olarak görmeden faizde ilave bir hamle yapmamayı tercih ediyor. Para politikasındaki sıkılaşmanın gerçek etkilerini yılın ikinci çeyreğinden itibaren yaşayacağız. Yıl başındaki maaş zamları ve yerel seçim atmosferi faiz artışlarına rağmen tüketimi destekliyor. Bu etkinin nisan sonrasında sönümlenmesi bekleniyor. Faizlerdeki artışın reel sektör üzerindeki etkilerini de dikkate almak lazım. Dolayısıyla önümüzdeki birkaç ay için faiz dışındaki para politikası enstrümanları ile yola devam etme tercihi daha makul görünüyor. Bu süreçte KKM’den çıkışı daha fazla zamana yaymaya ihtiyaç duyulabilir. İlave tedbirlere rağmen, enflasyon beklentisinde bozulma emareleri görülür ve kur üzerindeki baskı artarsa o zaman politika faizini bir kez daha devreye sokmak gerekebilir.
TOPYEKÜN MÜCADELE
Sonuçta döviz arz ve talebine yönelik koşullar, geçen seneye kıyasla farklı. Dolayısıyla, geçen seneki şokun bir benzerinin yaşanabileceğine dair bir ekonomik temel olduğunu söyleyemeyiz. Ama sosyal medya ve diğer mecralar üzerinden dövizde yeni bir dalga yaşanacağına dair algı ve beklentinin oluştuğu da bir gerçek. Bu durumun kendini gerçekleştiren kehanete dönüşmemesi için politika yapıcıların tetikte olması önemli. Enflasyonla mücadele için döviz kurunda istikrara ihtiyaç var. Bu istikrar döviz kurlarının sabit kalması anlamına gelmiyor. Döviz kurlarının başta enflasyon olmak üzere ekonomik değişkenler ve koşullarla uyumlu hareket etmesidir önemli olan. Fiyat istikrarı ve finansal istikrar için para politikasının yanı sıra yapısal politikalara da ihtiyacımız var. Algı ve belentilerin sağlıklı ve tutarlı bir moda dönüşmesi için politika yapıcıların gerekli adımları atmaları gerekiyor. Bu konuda hiç kuşku yok. Ama bir taraftan da enflasyonu yenmenin topyekûn bir mücadeleyi gerektirdiğini unutmamalıyız. Vatandaşların ve reel sektörün de itidalli olması ve ekonominin temelleri ile uyumsuz algı ve beklentilere kapılmaması çok kritik.
DÖVİZİN YOLU
Gerek bireylerde gerekse şirketlerde yerel seçimlerden sonra döviz kurlarının yükseleceğine dair bir beklenti var. Bu beklentinin arka planında geçen seneki seçimlerden sonra dövizde yaşanan ani yükseliş yatıyor. Hatırlanacağı üzere, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce uzun bir süre 18.5-20 bandında kalan dolar/TL kuru haziran ayı içerisinde 26’ya yükselmişti. Benzer bir hareketin bu seçimlerden sonra da yaşanabileceğine yönelik beklenti, döviz talebini artırıyor. Ama o dönem ile şu an arasında ciddi farklılıklar olduğunu atlamamak lazım. O dönemde döviz talebini frenleyen sıkı regülasyonlardan dolayı çok uzun süre kur ile enflasyon arasındaki ilişki kopmuştu. Regülasyonların çoğu son aylarda kademeli olarak gevşetildi. Temmuz ayından bu yana kur, piyasa dinamikleriyle daha uyumlu bir seyir izliyor. Geçtiğimiz sene faizler oldukça düşük seviyelerdeydi. Son 10 ayda para politikası ciddi derecede sıkılaştı. Politika faizi yüzde 8.5’ten yüzde 45’e yükseldi. Piyasada faiz oranları ise yüzde 50’nin üzerini gördü. Geçen seneye kıyasla cari açık azalırken, Merkez Bankası rezervleri toparlandı.
Küresel piyasalar da Mayıs-Haziran 2023 dönemine kıyasla farklı bir hava içerisinde. O dönemde Fed ve Avrupa Merkez Bankası faiz arttırım döngüsü içerisindeydi. Gelişmiş ülkelerdeki faiz artışları, gelişen ülke para birimleri üzerinde baskı oluşturuyordu. Bu yıl faiz artışları son buldu. Yılın ikinci veya üçüncü çeyreğinden itibaren büyük merkez bankalarından faiz indirimleri bekleniyor. Küreseldeki bu farklılık gelişen ülkeler için olumlu bir faktör.