ref: refs/heads/v3.0
enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
SON DAKİKA
12:44 Bazı CHP milletvekillerinin Meclis’te İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’yı engellemeye yönelik provokasyonuna tepkiler sürüyor
12:15 Bakan Yerlikaya: Yasa dışı bahisle ilgili 9 bin 780 tutuklama yaptık
12:07 Türkiye, yağışlı sistemin etkisine giriyor
11:57 ‘Yenidoğan çetesi’ davasında savunmalar sürüyor
09:57 ABD’ye iş ve yeni hayat hayaliyle gelen Türkler arasında kayıp vakaları dikkat çekiyor
06:48 Erdoğan: “Trump’ın savaşları bitirme söylemine inanmak istiyor, adımlar atmasını bekliyoruz”
06:23 AB’nin 5 büyük üyesinden Ukrayna’ya destek: “ABD yardımı azaltırsa mali ve askeri yardıma hazırız”
00:47 Kongo’nun İstanbul Fahri Konsolosu İlyas Keskin
00:32 Suriye: “İsrail’in Palmira kentine düzenlediği saldırıda 36 kişi öldü”
00:26 Yunanistan’da hayat pahalılığını protesto için işçiler 24 saatlik genel greve gitti, halk sokağa indi
00:15 ABD Temsilcisi Hochstein Hizbullah’la ateşkes sağlamak üzere İsrail’e gidiyor
00:13 ABD Ukrayna’ya 275 milyon dolarlık yeni askeri yardım açıkladı
12:46 Nizip Ticaret Odası, Gaziantep Oda/Borsaları ortak meclis ve istişare toplantısına katıldı
12:02 Nizip TOBB Ortaokulu ile eğitimde yeni bir adım atıyor
11:44 TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu’ndan Nizip Ticaret Odası’na ziyaret 
11:25 Sosyal medya platformları karşılıklı küfür ve hakaret arenası olmamalıdır
09:29 Ukrayna ilk kez Rusya topraklarına ABD’nin verdiği uzun menzilli füzeler fırlattı
09:27 Zeynep Sönmez: ‘Kupayı kaldırırken yaptıklarımın mutluluğu kadar vazgeçtiklerimin duygusallığını da yaşıyorum’
08:09 Rusya’daki Kuzey Kore askerleriyle ilgili neler biliniyor?
07:16 Türkiye, AB’nin Ege ve Kıbrıs haritalarına neden tepki gösterdi?
TÜMÜNÜ GÖSTER →

Küresel ekonominin acı tablosu eşitsizlik

Küresel ekonominin acı tablosu eşitsizlik
20 Aralık 2021
1.012
A+
A-

Dünyanın en zengin yüzde 10’luk kesimi toplam gelirin yüzde 52’sini, servetin ise yüzde 76’sını elinde tutuyor. En alttaki yüzde 50’lik kesim ise toplam gelirin ve servetin sırasıyla sadece yüzde 8.5’i ve 2’sine sahip.

Doç. Dr. Nurullah GÜR & SETA Ekonomi Araştırmaları Direktörü

Ekonomik büyüme toplumsal refaha yönelik belli açılardan anlam ifade eden temel bir göstergedir. Ancak, kamuoyunda çoğu zaman ekonomik büyümeye gereğinden fazla önem atfedilir. Büyüme dediğimiz şey, ekonomik pastanın boyutuyla ilgilidir. Bir de pastanın dilimlerinin nasıl dağıtıldığı meselesi var. Yani gelir ve servet dağılımı.

Toplumun farklı kesimleri arasındaki gelir (veya servet) makasının açıldığı dönemlerde sosyal huzursuzlukların yükseldiğini, siyasi kutuplaşmanın arttığını ve günün sonunda tüm bunların dönüp dolaşıp ekonomiyi olumsuz etkilediğini biliyoruz. Yakın geçmişte bu kötü dengenin/ döngünün olumsuz sonuçlarını ABD, Avrupa, Kuzey Afrika ve Orta Doğu’da gördük.

Eşitsizlik meselesinde dünyanın karnesi gerçekten çok zayıf. Piketty, Saez ve Zucman gibi gelecekte Nobel Ekonomi Ödülü’nü alması kuvvetle muhtemel olan üç değerli bilim insanın da aralarında bulunduğu geniş bir araştırmacı grubunun kaleme aldığı eşitsizlik raporu, küresel çapta gelir ve servet eşitsizliğin ne derece tehlike boyutlara ulaştığını gözler önüne seriyor.

Dünyanın en zengin yüzde 10’luk kesimi toplam gelirin yüzde 52’sini, servetin ise yüzde 76’sını elinde tutuyor. En alttaki yüzde 50’lik kesim ise toplam gelirin ve servetin sırasıyla sadece yüzde 8.5’ine ve yüzde 2’sine sahip.

ZİHNİYET DEĞİŞİMİNE İHTİYAÇ VAR
Eşitsizlikleri törpülemek için düzgün işleyen bir refah devleti sistemine ihtiyaç var. Ancak, piyasa koşulları içerisinde ortaya çıkan eşitsizlikleri sadece sosyal harcamalar ve artan oranlı vergilendirmeyle (zenginlere daha yüksek vergi oranları uygulayarak) ortadan kaldırmak mümkün değil.

Eşitsizlikleri azaltmada kayda değer bir başarı yakalamak için piyasa ekonomisinin bazı kurumsal mekanizmalarının ve normlarının değişmesi gerekiyor. Açgözlülük ve hırs gibi faktörleri piyasa ekonomisinin kalbinden söküp atamazsınız.

Zira, bunlar öyle veya böyle insan fıtratında yer alan şeyler. Ama bunları dengeleyebilecek faktörlerin özellikle yeni jenerasyonlarda daha fazla ön plana çıkmaları sağlanabilir. Örneğin, iş ahlakı ve vicdan gibi kavramların sözde değil özde olarak ekonomik sistemin içerisine yedirmeniz gerekiyor.

EKONOMİK MODEL TARTIŞMASI
Birçok meselede olduğu gibi, ekonomik model değişimi başlığının da kamuoyunda sağlıklı biçimde ele alınmadığını/tartışılmadığını görüyorum. Model deyince akıllara hemen ‘kopyala-yapıştır’ yöntemi geliyor. Modeli nereden ithal edeceğiz? Japonya, Güney Kore, Çin…

Osmanlı’nın son dönemlerinden bu yana ithal model anlayışının ekonomide başımıza nasıl çoraplar ördüğünü unutuyoruz.

Bugünlerde politika yapıcıların böyle bir ithal model sevdasında ve arayışında olduklarını zannetmiyorum. Ülkelerin karakteristik özellikleri ve dönemlerin kendine has koşulları vardır.

O yüzden de bire bir model kopyalama girişimleri başarısız olmaya mahkumdur. İyi ülke örneklerinden dersler çıkardıktan sonra kendi kurumsal, sosyolojik ve ekonomik altyapısına uygun bir model geliştiren ülkelerin ise başarılı olma şansı yüksektir. Türkiye’nin de yapması gereken tam da bu. Ana akım (ortodoks) iktisat modellerinden de heteredoks iktisat öğretisinde de yararlanmamız gereken noktalar var. Başarıyı yakalamış ülkelerin birine değil, hepsine göz atmamız gerekiyor.

Günün sonunda da kendi kurumsal, sosyolojik ve ekonomik altyapımızla uyumlu bir model ortaya koymalıyız. Bu modeli de ekonominin tüm paydaşlarını içine alacak şekilde kararlılıkla yürütmeliyiz. Böylesi yeni model girişimlerinin ekonomi üzerindeki olumlu etkileri ancak orta ve uzun vadede görülebilir.

Her modelde olduğu gibi, burada da öncelikle makro ekonomik istikrarın tesis edilmesi, orta ve uzun vadeli hedeflere ulaşabilmek için büyük bir gereksinim.

[UHA Haber Ajansı, 20 Aralık 2021]

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.