Kritik Virajda Pozitif Büyüme
Küresel krizin yaşandığı 2020’yi pozitif büyümeyle tamamlamak, Türkiye ekonomisinin dayanıklılığına dair bir gösterge. Mevcut koşullarda beklenmedik bir değişim yaşanmazsa bu yıl büyüme % 4-4.5 olur.
.
Doç. Dr. Nurullah GÜR & SETA Ekonomi Araştırmaları Direktörü
Türkiye ekonomisi 2020’de yüzde 1.8 büyüdü. Yüzyılda bir görülebilecek büyüklükte bir küresel krizin yaşandığı 2020’yi pozitif büyümeyle tamamlamak, Türkiye ekonomisinin dayanıklılığına dair bir gösterge.
Birçok gelişmiş ülkenin 2008’deki küresel finans krizinden daha fazla daraldığı, gelişmekte olan ülkelerin ise son 60 yılın en kötü büyüme performansını kaydettiği bir krizden bahsediyoruz. Ekonomik aktivitenin yönünü pozitifte tutmak, böylesi zorlu bir virajda reel sektörün ve istihdamın daha fazla savrulmamasına engel oldu.
ABD, Almanya, Fransa, İngiltere, Brezilya, Meksika ve Arjantin gibi ülkelerin yaşandığı derinlikte bir daralmayla karşılaşsaydık, iflas ve işsizlik oranları çok daha tehlikeli seviyelere yükselebilirdi.
Maalesef bütün kesimler büyümeyi ve toparlanmayı aynı ölçüde hissetmedi. Dayanıklı tüketim malları grubunda faaliyet gösterenler ve ihracat ağırlıklı çalışanlar ‘V’ tipi bir toparlanma yaşadı. Yılın ikinci yarısında ortalama yüzde 9.5 büyüyen imalat sanayi, ekonomik büyümenin itici gücü oldu. Yüzde 4.8 büyüyen tarım sektörü, 2017 sonrasındaki en iyi performansını gösterdi.
Kredi ve hisse senedi piyasasındaki canlılık sayesinde finans sektörü 2020’de yüzde 21.4 büyüdü. Finans kesimindeki bu yüksek büyümeyi, ekonomik krizlerin kaynak ve servet dağılımı üzende neden olduğu tahribatın en bariz örneklerinden biri olarak yorumlayabiliriz. Öte yandan kapanma ve sosyal izolasyon tedbirlerinin ekonomik aktivite açısından olumuz etkilerini en derinden yaşayan hizmetler sektörü 2020’de yüzde 4.3 oranında daraldı. Ekonomi TL bazında büyüse de TL’nin yaşadığı değer kaybından dolayı kişi başına düşen gelir 9.213 dolardan 8.599 dolar düştü.
2021’DE BÜYÜMENİN MUHTEMEL DİNAMİKLERİ
Kamunun sağladığı mali destekler özel tüketim ve yatırım harcamalarının öne çekilmesini sağladı. 2021’de gerçekleşebilecek harcamaların bir kısmını önden avans olarak kullandığımızı söyleyebiliriz.
Faizler artmaya başlayınca haliyle tüketim ve yatırım harcamaları belli ölçüde hız kesti. Faizler iç talebi baskıladığı için ihracata dönük sektörlerin göstereceği performans 2021 büyümesi için kritik olacak.
Bu yılın ilk iki ayında gelen ihracat rakamları bu noktada umut verdi. Şubatta gerçekleşen 16.1 milyar dolarlık ihracat, Cumhuriyet tarihinin en yüksek şubat ayı ihracat performansı olarak kayıtlara geçti.
Bu yıl büyüme açısından en belirleyici sektör ise hiç kuşkusuz hizmetler sektörü olacak. Salgınla mücadelede ve aşılamada elde edilecek başarıya endeksli olan hizmetler sektörünün normale dönüş hızı, büyümenin rotasını çizecek. 2019’daki ciro rakamlarına ulaşmak zor olsa da geçen yıla kıyasla 2021’de hizmetler sektöründe büyümenin pozitife dönmesi bekleniyor.
Mevcut koşullarda beklenmedik bir değişim yaşanmadığı takdirde Türkiye ekonomisi bu yıl yüzde 4-4.5 civarında büyüleyebilir. 2021’de büyümeye yönelik hedefimiz rakamlardan ziyade, ekonomik toparlanmanın daha fazla sektörde kendini hissettirerek ve daha çok istihdam oluşturarak tabana yayılmasını sağlamak olmalı.
ENFLASYONDA ZİRVE GÖRÜNDÜ MÜ?
Tüketici fiyat endeksi (TÜFE) şubatta beklentilerin hafif üzerinde gerçekleşerek yıllık bazda yüzde 15.61’e yükseldi. TÜFE önümüzdeki ay bu seviyelerin hafif üzerine çıkabilir ve nisanda zirve seviyesini görebilir. Gıda enflasyonu TÜFE’nin üzerinde artmaya devam ediyor. Tüketim sepetindeki gıdanın ağırlığı arttığı için gıda fiyatlarındaki artış, bu yıl enflasyonu yukarı yönlü daha fazla etkiliyor. Diğer yandan şubat ayı enflasyon rakamlarına yönelik iki olumlu gelişme var:
- Döviz kuru geçişkenlik etkisinin yüksek olduğu ürün gruplarındaki fiyat artışlarında normale dönüş gözlemleniyor.
- Üretici fiyat endeksinde (ÜFE) son yedi ayın en düşük aylık bazlı artışı yaşandı.
Küresel emtia fiyatları artmaya devam etse de en azından içeride ÜFE’deki aylık artış hızının yavaşlaması maliyet baskısının hafiflemesi açısından olumlu. Yine de enflasyonun geleceğine dair en büyük risk halen maliyet tarafında.
[UHA Haber Ajansı, 12 Mart 2021]