Kitap: Çıkmazdan Çözüme Karabağ Sorunu
Değerli okurlar kitap, Azerbaycan’dan ve Türkiye’den alanında yetkin akademisyen ve uzmanların katkısıyla Karabağ sorununu kapsamlı bir şekilde analiz etmektedir.
‘Çıkmazdan Çözüme Karabağ Sorunu‘ adlı kitap, Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı, SETA bağımsız, tarafsız düşünce ve yayın kuruluşu tarafından hazırlandı. Kitabın editörlüğünü, SETA Dış Politika Araştırmaları Direktörü & Insight Turkey Editörü Prof. Dr. Muhittin Ataman ve SETA Güvenlik Araştırmaları, Araştırmacı Ferhat Pirinççi yaptı.
Evet, Takvimler 27 Eylül 2020’yi gösterdiğinde Ermenistan’ın cephe hattındaki provokasyonuyla bölgede başlayan çatışmalar sürüncemede bırakılan Karabağ sorununun yeniden gündeme gelmesine neden olmuştur.
Çatışmalar ilk başladığında sürecin “İkinci Karabağ Savaşı” olarak adlandırılacağını ve bu kadar kısa sürede önemli sonuçlar alınacağını çok az kişi tahmin edebilirdi. Azerbaycan bu savaşta Türkiye’nin desteği başta olmak üzere çeşitli faktörlerin etkisiyle işgal altındaki topraklarının önemli bir kısmını özgürleştirerek Ermenistan’a net bir yenilgi yaşatmıştır.
Bu savaş Azerbaycan’a yaklaşık otuz yıldır dayatılmak istenen statükonun tersine çevrilmesi açısından önemli bir dönüm noktasıdır. Zira Karabağ sorununun ve dolayısıyla Ermenistan’ın Azerbaycan topraklarını işgalinin sürdürülemez olduğunu göstermiştir.
Elinizdeki kitap Azerbaycan’dan ve Türkiye’den alanında yetkin akademisyen ve uzmanların katkısıyla Karabağ sorununu kapsamlı bir şekilde analiz etmektedir. Bunu yaparken Karabağ sorununun anlamını, tarihsel arka planını, İkinci Karabağ Savaşı’nı ve üçüncü aktörlerin Karabağ politikalarını geniş bir perspektiften ele almaktadır.***
İkinci Karabağ Savaşı, yüzyıldan uzun bir tarihi olan ve dondurulmuş statüde muhafaza edilmeye çalışılan Karabağ sorununda önemli bir dönüm noktasını temsil etmektedir. 1990’lardan beri Karabağ ve çevresindeki yedi bölge yani Azerbaycan topraklarının yaklaşık yüzde 20’si,
Ermenistan’ın işgali altına girmiş, bu nedenle bir milyondan fazla Azerbaycan Türkü yurtlarını terk etmek zorunda kalmıştır.
1994’te yapılan ateşkes ve ardından başlayan diplomatik müzakereler otuz yıl boyunca sorunun çözümünde küçük bir ilerleme bile sağlayamamıştır.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi başta olmak üzere uluslararası örgütlerin kararları ve uluslararası hukuk ilkeleri bakımından Karabağ topraklarının Azerbaycan’a ait olduğu defalarca teyit edilmiş ancak uluslararası örgütlerin beyhude girişimleri işgalci Ermenistan’ın en küçük bir taviz vermesini bile sağlayamamıştır.
Öte yandan her ne kadar Birinci Karabağ Savaşı sonrasında sorunu çözmek için müzakerelerin yürütüldüğü dönem “ateşkes dönemi”
olarak ifade edilse de gerçekte cephe hattında ateş hiç eksik olmamıştır.
Ermenistan bu dönem boyunca zaman zaman düşük yoğunlukta zaman zaman da tempoyu yükselterek Azerbaycan’a karşı sürekli saldırı
ve tacizlerde bulunmuştur. Büyük ölçüde verilen dış destekten aldığı cesaretle sürdürdüğü bu saldırgan politikası –deyim yerindeyse– Ermenistan’ın bu işgalini hiçbir bedel ödemeden sonsuza kadar sürdürebileceğini düşünmesine neden olmuştur.
Azerbaycan ise bu süreç boyunca stratejik bir sabır göstermiş ve sorunun uluslararası hukuk temelinde ve diplomasi yoluyla çözülmesi
için gereken çabayı fazlasıyla göstermiştir. Ancak normalde sorunu çözmek amacıyla özellikle Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Örgütü (AGİT)
bünyesinde yürütülen müzakereler, zamanla sorunun çözümsüzlüğünün bir aracı haline gelmiştir.
Bu durum ise Azerbaycan’ın gösterdiği diplomasiyi önceleyen yaklaşımının suistimal edilmesine ve esnekliğinin giderek azalmasına neden olmuştur.
Bu noktada 12 Temmuz 2020 tarihinde Ermenistan’ın önceki provokasyonlarından farklı olarak cephe hattı dışında yer alan Tovuz bölgesine saldırması, Azerbaycan için deyim yerindeyse bardağı taşıran son damla olmuştur. Nitekim bu saldırıdan hemen sonra Türkiye ile askeri tatbikatlar başlatan Azerbaycan yönetimi, Ermenistan’ın 27 Eylül 2020 tarihindeki son provokasyonundan sonra soruna yönelik politikasını tamamen değiştirmiştir.
Azerbaycan otuz yıldır masada elde edemediği haklarını büyük ölçüde 27 Eylül 2020 tarihinde başlayan ve kırk dört gün süren İkinci
Karabağ Savaşı’nda sahada elde etmiştir. Askeri hazırlık derecesinden operasyonların yürütülmesine, ulusal ve uluslararası kamuoyunun bilgilendirilmesinden ateşkes şartlarının oluşturulmasına kadar başarılı bir kriz yönetimi izleyen Azerbaycan, sürecin sonunda işgal altındaki
Karabağ topraklarını büyük ölçüde, çevresindeki topraklarını ise tamamen özgürleştirmiştir.
Azerbaycan’ın Ermenistan’a net bir mağlubiyet yaşattığı İkinci Karabağ Savaşı’nın öncesinde, sırasında ve sonrasında Türkiye’nin
Azerbaycan’a sağladığı yoğun destek bu sonuçların elde edilmesinde rol oynayan önemli faktörlerden birisi olmuştur. Diğer bir ifadeyle
Türkiye-Azerbaycan arasında Karabağ özelinde ve Kafkasya genelinde sağlanan iş birliği somut meyvelerinden birisini daha vermiştir.
Azerbaycan’ın bağımsızlığından itibaren “tek millet iki devlet” düşüncesiyle yürütülen geniş kapsamlı bir iş birliğine dayanan ikili ilişkiler, yoğunluğu artarak ve derinleşerek devam etmektedir.
Elinizdeki kitap da aslında bu durumun bir göstergesidir. İkinci Karabağ Savaşı sonrasında ortaya çıkan yeni siyasi durumun analizi için
hazırlanan bu kitaba, Türkiye’den ve Azerbaycan’dan alanında yetkin çok sayıda akademisyen ve uzman katkıda bulunmuştur. Bu yönüyle alanında bir ilk olma özelliği taşıyan elinizdeki kitap temelde dört bölümden oluşmaktadır.
Karabağ sorununun çerçevesinin çizilmesi ve taraflar açısından anlamının açığa kavuşturulması için birinci bölümde ilk olarak kitabın editörleri Muhittin Ataman ve Ferhat Pirinççi’nin kaleme aldığı ve bütün süreci “dondurulmuş yapaylıktan kaçınılmaz çözüme” şeklinde tanımladığı makale yer almıştır. Ardından Nesib Nesibli Karabağ’ın Azerbaycan için, Meşdi İsmayılov ise Karabağ bölgesinin Ermenistan için önemini tahlil etmiştir.
Karabağ sorununun arka planını ele alan kitabın ikinci bölümünde Ömer Göksel İşyar Karabağ’ın tarihsel geri planı ve sorunun ortaya
çıkış süreci üzerinde durmuştur.
Ardından Hecer Qasimova Dağlık Karabağ’ın hukuki statüsüne yönelik tartışmaları uluslararası hukuk perspektifinden analiz etmiştir. Araz Aslanlı 1990’ların ilk yarısında yaşanan ve bölgenin Ermenistan tarafından işgal edilmesiyle sonuçlanan Birinci Karabağ Savaşı’nın nedenleri ve sonuçlarını ortaya koymuştur.
Yalçın Sarıkaya ve Araz Aslanlı’nın ortaklaşa yazdıkları makalede ise Karabağ sorununu çözmek amacıyla başlatılan ancak hiçbir ilerleme
kaydetmeyerek aslında sorunun sürüncemede kalmasına neden olan diplomatik müzakere sürecini ele almıştır.
Kitabın üçüncü bölümü, İkinci Karabağ Savaşı sürecini kapsamlı bir şekilde ele almıştır. Bu çerçevede ilk olarak Ferid Şefiyev ve Vasıf
Huseynov, İkinci Karabağ Savaşı’na giden süreci analitik bir perspektifte ortaya koymuştur. Ardından Metin Mammadli, Azerbaycan’ın
değişen paradigmasını –ulusal ve bölgesel dinamikleri dikkate alarak–analiz etmiştir.
Ferhat Pirinççi ve Mehmet Çağatay Güler’in kaleme aldığı makale, İkinci Karabağ Savaşı’nın sonuçlarının tesadüf olmadığını belirtmiş, bu sonuçlara yol açan nedenleri ortaya koymuş ve savaş sonrasında oluşan yeni denklem üzerinde durmuştur.
Vasıf Huseynov ise makalesinde İkinci Karabağ Savaşı’nı sona erdiren ateşkes süreci ve sonrasında Güney Kafkasya’da oluşan yeni dengeleri ele almıştır. İkinci Karabağ Savaşı’ndaki askeri faaliyetleri teknik bir incelemeye tabi tutan Murat Aslan, Azerbaycan’ın zaferinin askeri analizini yapmıştır.
Yücel Acer ise Ermenistan’ın İkinci Karabağ Savaşı boyunca savaş hukukuna aykırı eylemlerini, saldırılarda neden olduğu savaş suçlarını ve insanlığa karşı suçları uluslararası insancıl hukuk bağlamında analiz etmiştir.
Kitabın dördüncü ve son bölümü Karabağ sorununa müdahil olan veya çözüm sürecinde etkili olan bölgesel ve küresel aktörlerin politikaları üzerinde yoğunlaşmıştır.
Bu bağlamda süreçte en etkili ve belirleyici aktörler şüphesiz Rusya ve Türkiye’dir. Rusya’nın Karabağ politikasını Cavid Veliev incelerken Türkiye’nin Karabağ politikasını ise Bora Bayraktar analiz etmiştir.
Güney Kafkasya jeopolitiğinin bir diğer aktörü ve İkinci Karabağ Savaşı’ndan etkilenen devletlerden biri olan İran’ın Karabağ politikası ise Mustafa Caner tarafından irdelenmiştir.
Son olarak Nurşin Ateşoğlu Güney, neredeyse otuz yıldır sürdürülen uluslararası müzakerelerde etkili olan ABD ve Avrupa Birliği’nin Karabağ sorununa yönelik politikasını analiz etmiştir.
Karabağ sorununu etraflıca inceleyen elinizdeki bu kitabın ortaya çıkmasında katkısı bulunan Azerbaycanlı ve Türkiyeli bütün yazarlara
ve yayın aşamasında emek harcayan herkese en içten teşekkürlerimizi sunuyoruz. Önemli bir boşluğu dolduracağını düşündüğümüz bu kitabın konuyla ilgilenen akademisyen ve araştırmacılara hem de genel okuyucu kitlesine faydalı olmasını diliyoruz.
Keyifli okumalar..
İnci Cevher UZGAŞ
[UHA Haber Ajansı, 18 Haziran 2021]