Uluslararası Diplomatik İlişkiler ve Akademik Araştırmalar Derneği’nden (UDİAD) Araştırmacı Sırma ŞAHİN, Ekonominin dışında küresel gündemdeki güncel konulara da değinilen zirvede, BRICS ülkelerinin ortak çıkarlara dayalı iş birliğinin genişletilmesinin ve stratejik ortaklığın daha da geliştirilmesinin önemine vurgu yapan ortak bir bildirinin kabul edildiğini hatırlattı.
(UDİAD) Araştırmacı Sırma ŞAHİN, “BRICS elbette Türkiye için, özellikle, gelişmekte olan ekonomilerle daha yakın iş birliği alanları ve fırsatlar yaratacaktır”
Uluslararası Diplomatik İlişkiler ve Akademik Araştırmalar Derneği’nden (UDİAD) Araştırmacı Sırma ŞAHİN (UDİAD) için kaleme aldığı “16. BRICS Zirvesi, Stratejik Hedefler ve Türkiye” başlıklı araştırmasının bugünkü bölümünde ise ‘Kazan Deklarasyonu’na dikkat çekiyor.
Sırma ŞAHİN, bildiride, gelişmekte olan ülkeler için Batı merkezli uluslararası sisteme alternatif olarak daha adil, çok kutuplu bir düzenin gerekliliğinin vurgulanarak, “Daha eşitlikçi, adil, demokratik ve dengeli bir dünya düzeninin önünü açabilecek yeni güç merkezlerinin, karar alma mekanizmalarının ve ekonomik büyümenin ortaya çıkışını memnuniyetle karşılıyoruz.” ifadesine yer verildiğini dile getirdi.
Bildiride ek olarak küresel güvenliğin diplomasi, arabuluculuk ve kapsayıcı diyalog yoluyla teşvik edilmesinin önemi de vurgulandığını belirten ŞAHİN, şunları söyledi:
“BRICS ülkeleri ayrıca, bildirgesinde dikkat çeken bir diğer sonuç ise, temsil edilebilirliğini artırmak amacıyla Güvenlik Konseyi de dahil olmak üzere BM’nin kapsamlı reformuna yönelik destek teyit edildi. Ayrıca BRICS ülkeleri BM görevlilerine yönelik saldırılar ve güvenliklerine yönelik tehditleri kınadı, İsrail’e bu tür eylemleri derhal durdurması çağrısı yaptı. Bildiride, İsrail-Filistin çatışmasına ilişkin olarak, Hamas’a İsrailli rehineleri serbest bırakması, İsrail’e ise askeri operasyonlarını durdurması ve Gazze’den çekilmesi çağrısında bulunuldu. İsrail’in Lübnan’a yönelik hava saldırıları ve “karadan işgal” hamleleri kınanırken, Eylül ayında Hizbullah’a ait iletişim altyapısına yönelik sabotaj da “terörist saldırı” olarak tanımlandı. Ukrayna Krizi ise BRICS’in merkezi meselesi değildi”.
Kazan’da düzenlenen 16. BRICS Zirvesi’nin, BRICS ülkelerinin ekonomik bağımsızlık, çok kutupluluğu destekleme ve küresel güvenlik konularında iş birliğini güçlendirme yönündeki hedeflerini ortaya koyarak, gelişmekte olan ülkeler için Batı merkezli uluslararası sisteme alternatif bir yapı arayışının sürdüğünü gösterdiğine dikkat çeken (UDİAD) Araştırmacı Sırma ŞAHİN, “BRICS’in bu doğrultuda geliştirdiği stratejiler, dünya ekonomisinde daha dengeli ve adil bir düzenin oluşmasına katkıda bulunma potansiyeline sahiptir. Öyle ki zirve için seçilen ‘‘Adil Küresel Kalkınma ve Güvenlik için Çok Taraflılığın Güçlendirilmesi’’ sloganı da birliğin misyonunu yansıtmaktadır. Ayrıca sloganın “çok taraflılık” vurgusu, BRICS’in yalnızca üye ülkeler arasında değil, diğer gelişmekte olan ülkelerle de küresel iş birliğini genişletme arzusunu ortaya koymaktadır. Halihazırda 30’dan fazla ülkenin BRICS’e katılma arzusuna istinaden kabul edilen bildiri ile “BRICS Ortak Ülke’’ kategorisinin onaylanması BRICS’in kayda değer bir ilgi gördüğünü gözler önüne sermekte” olduğuna vurgu yaptı.
Zirve’nin ana ekseninin ekonomi olurken, Rusya’nın önerdiği BRICS Tahıl Borsası gibi yeni girişimlerin spekülatif risklerden korunma açısından üye ülkelere yeni fırsatlar sunduğunu açıklayan Sırma ŞAHİN, ayrıca süregelen ve önerilen iş birliklerinin üye ülkelerin ortak refahın yanında güvenlik hedefleri doğrultusunda dayanışmayı arttırdığını ifade etti.
ŞAHİN, BRICS zirvesinde ekonominin yanı sıra siyaset, güvenlik, insani meseleler ve uluslararası güvenlik gibi ekonomi dışındaki konuların da ele alınmasının, BRICS’in yalnızca ekonomik değil, çok boyutlu bir iş birliği platformu olduğunu göstermesi bakımından önemli olduğunun altını çizdi.
Yayınlanan ortak bildirinin de bunu kanıtlar nitelikte olduğunu ifade eden ŞAHİN, “BRICS ortak bildirisi, grubun çok kutuplu bir dünya düzenine olan bağlılığını ve bu düzende gelişmekte olan ülkelerin de söz sahibi olması gerektiği vurgusunu güçlü bir şekilde ortaya koymaktadır. Bildiride BM Güvenlik Konseyi reformu gibi temsiliyet eksikliklerinin giderilmesine yönelik destek, gelişmekte olan ülkelerin taleplerinin duyulmasına yönelik bir mesaj niteliğindedir. Bu, BRICS’in küresel barış, güvenlik sorunlarına diplomatik yollarla yaklaşma ve uluslararası hukuku ön planda tutma arzusunu gösterirken İsrail-Filistin çatışması ve diğer küresel güvenlik meselelerine dair diplomasi çağrısı da bu tutumunu desteklemektedir. Ayrıca bildirinin üye ülkelerin aidiyet hissi açısından da önemli bir adım olarak değerlendirilmesi mümkündür” dedi.
Türkiye’nin BRICS’e Katılımı
“Zirve’ye katımı ses getiren ülke Türkiye oldu” diyen (UDİAD) Araştırmacı Sırma ŞAHİN, şöyle devam etti:
“Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da zirveye katılan devlet liderleri arasındaydı. BRICS Zirvesi kapsamında yaklaşık bir saat süren Putin-Erdoğan görüşmesinde Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, Ticaret Bakanı Ömer Bolat, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Millî İstihbarat Teşkilâtı (MİT) Başkanı İbrahim Kalın, Cumhurbaşkanı Dış Politika ve Güvenlik Başdanışmanı Akif Çağatay Kılıç ile AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik de hazır bulundu.
Vladimir Putin, Erdoğan ile temaslarını düzenli bir şekilde sürdürdüğünü ve bu diyaloğu önemsediğini belirtirken Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise konuşmasında Ankara ile Moskova arasındaki ikili ilişkilerin güçlenerek geliştiğini açıkladı. İletişim Başkanlığı’ndan yapılan açıklamada ikili ilişkiler kapsamında, uluslararası doğal gaz merkezi kurma girişimi, artan ticaret hacmi, turizm ve teknoloji alanındaki iş birliklerine değinildi. Ayrıca ikili Suriye barış süreci ve Güney Kafkasya’daki durumun normalleştirilmesi gibi önem taşıyan bölgesel meseleleri de görüştü. Görüşmede, iki ülke arasındaki ticaret hacminin 55,4 milyar dolara ulaştığı belirtildi”.
Sırma ŞAHİN, Türkiye’nin BRICS’e katılımının, Batı merkezli bir güç yapısından uzaklaşma değil, çok kutuplu dünya düzenine entegrasyon arayışı ve Batı dışı güçlerle kurduğu ilişkileri geliştirme stratejisi olarak değerlendirilmesi gerektiğini ve bu durumun ise Türkiye için avantaj olarak değerlendirilebileceği gibi dezavantaj olarak da değerlendirilebilleceğinin altını çizdi.
(UDİAD) Araştırmacı Sırma ŞAHİN, “BRICS elbette Türkiye için, özellikle, gelişmekte olan ekonomilerle daha yakın iş birliği alanları ve fırsatlar yaratacaktır ancak Türkiye’nin NATO üyeliği ve Batı ile kurduğu tarihi ilişkileri göz önüne alındığında, BRICS gibi Batı dışı bir üyelik dengeli bir dış politika ve diplomatik hassasiyet gerektirmektedir. Batı’nın da bu konudaki tepkisi Türkiye’nin üyelik için atacağı olası bir somut adımda oldukça önemli rol oynayacaktır” şeklinde kaydetti.
***
Yazar hakkında