Kadın cinayetlerine “intihar” kılıfı
UHA HABER / Kadınlar kimi zaman şüpheli şekilde hayatını kaybetse dahi ölümlerinin ardından açılan dosyalar “intihar” denilerek kapatılabiliyor. Kadın hakları savunucuları, şüpheli kadın ölümlerinin etkin soruşturulmamasına tepkili.
“Anne, sana bir şey söyleyeceğim.”
Diyarbakır’ın Eğil ilçesinde yaşayan Ayten Kaya, o gün annesine söylemek istediklerini telefonu kapatmak zorunda kalarak söyleyemedi. Annesi, bu kısa konuşmanın kızıyla yaptığı son konuşma olduğunu bilmiyordu. 35 yaşındaki Ayten, ertesi gün evinde asılı halde bulundu.
Savcılık, kovuşturmaya gerek olmadığı gerekçesiyle dosyayı kapattı. Ancak ailesi intihar ettiğine inanmıyor, cinayetten şüpheleniyor. Rosa Kadın Derneği’ne başvuruda bulundular. Kaya ailesinin şüphelerini haklı çıkaracak birden fazla husus savcılık tarafından dikkate alınmamıştı. Dosya çelişki ve eksikliklerle doluydu.
Otopsi raporunda, ölüm saati yoktu. Kendini astığı iddia edilse de otopsi raporunda yer verilen morluklar bu iddiayı çürütüyordu. Öte yandan, Ayten’in asılı bulunduğu demir, kendini asabileceği bir yapıda değildi. Otopside ayrıca, asılı bulunan kadının vücudunda şiddete maruz kaldığını ortaya koyan üç günlük morluklar tespit edilmişti. Tesadüftür ki mevsimlik işçi olan kocası da eve üç gün önce dönmüştü. Tüm bu şüpheler üzerine avukatları takipsizlik kararına itiraz etti ve Ayten Kaya’nın ölümünün ardından kapatılan dosya yeniden açıldı.
“Soruşturmalar intihar olmama ihtimaliyle yürütülmeli”
Rosa Kadın Derneği üyesi ve Diyarbakır Barosu avukatlarından Gurbet Gözde Engin, 2019 yılında Ayten’in asılı bulunduğu günü takip eden 2,5 hafta içinde dört şüpheli kadın ölümü daha yaşandığını, ancak tamamı hakkında takipsizlik kararı verildiğini söylüyor. Engin’e göre, soruşturmalar “intihar” kabulüyle yürütüldüğünde araştırılması gereken şüpheler gözden kaçabiliyor, bu durum da şüpheli kadın ölümlerinde cezasızlığa neden olabiliyor.
Engin, “Şüpheli kadın ölümleri söz konusu olduğunda soruşturmaların intihar olmama ihtimali gözetilerek yürütülmesi gerekiyor. Ortada insan öldürme suçu da olabilir, intihara sürükleme suçu da” diyor.
Geçtiğimiz günlerde Ankara’da yoğun bakım servisinden çıkan 22 yaşındaki Sevginur Aktaş’ın sözleri de avukatın haklılığını doğrular nitelikte. Ağır yaralanarak hastaneye kaldırılan Aktaş’ın kocası, Sevginur’un intihar ettiğini iddia etmişti. Ancak genç kadın taburcu olduktan sonra, “Beni zorla alıkoydu ve ‘Bizde boşanma yoktur’ diyerek vuruldum” dedi.
Sevginur hayata tutunabildiği için gerçeği söyleyebilse de “şüpheli” olarak nitelendirilmesi gereken kadın ölümleri çoğu zaman “intihar” denilerek kapatılabiliyor.
Diyarbakırlı üniversite öğrencisi Rojda Bağcı’nın ölümünün ardından açılan dosyanın kapatıldığı gibi.
“İntiharsa o esnada hiç mi ses çıkmadı?”
Rojda, Elazığ’da okuyordu. Üniversite açılmadan bir hafta önce bir arkadaşının telefonuyla Diyarbakır’daki aile evinden Harput Kız Öğrenci Yurdu’na döndü. Ailesi bir süre sonra kızlarının yurdun yedinci katından atlayarak intihar ettiği haberini aldı. Savcı, Rojda’nın ölümünden altı gün sonra dosyayı “intihar” diyerek kapattı, ancak ailesi kızlarının intihar ettiğine inanmıyor. Ekspertiz raporunda yedinci kat koridorunda dört parmak izine ulaşıldı. Sadece biri Rojda’ya aitti, fakat diğer parmak izlerinin kime ait olduğu araştırılmadı. Etkin soruşturma yürütülmediğini söyleyen avukat Derya Yıldırım’a göre, bu dosya da eksik ve çelişkilerle dolu.
Avukat Yıldırım kuşkusunu “Oda arkadaşı savcıya Rojda’nın psikolojisinin bozuk olduğunu söylemiş, ama bu beyan dosyada yok. Aile, erkek arkadaşı ve üvey teyzeden de şüpheleniyor, ama hiçbirinin ifadesi alınmadı. Olayın gece olduğu söyleniyor, fakat güvenlik görevlileri sabah fark etmiş. İntiharsa o esnada hiç mi ses çıkmadı?” sözleriyle aktarıyor.
Ancak Kaya ailesinin çabalarına karşın dosya kapatıldı.
“İntihar denilince aklımıza ilk gelen cinayet şüphesiydi”
İntihar ettiği söylenen ancak sonrasında cinayete kurban gittiği ortaya çıkan genç kadınlardan biri de Şule Çet idi. Bugün artık kamuoyunun yakından bildiği olayda Şule’nin bir plazanın 20. katından atlayarak intihar ettiği iddia edildi, fakat kadınların itirazları üzerine genişletilen soruşturma cinayet soruşturmasına dönüştü. Benzer şekilde Antep’te eski erkek arkadaşı Mehmet Kaplan’ın evinden düşerek hayatını kaybeden 17 yaşındaki Duygu Delen’in de intihar ettiği iddia edildi, fakat tepkiler üzerine soruşturma genişleyince Kaplan, “çocuğun cinsel istismarı” ve “kasten öldürme” suçlarından tutuklandı.
Buca Evka-1 Kadın Kültür Evi Derneği’nden Hatice Çoruk tam da bu nedenlerden dolayı “İntihar denilen kadın ölümlerinde şüphelenmemiz gerekiyor. Bugün kadın cinayetlerinin bir kılıfı da intihar oldu” diyor.
Hatice Çoruk, İzmir Buca’da intihar ettiği iddia edilen Serma E.’nin ölümünden sonraki süreci takip eden kadın derneğinin yöneticisi. Serma’nın ölümü hakkındaki düşüncelerini, “Bir kadın ölümü olduğu haberini aldık mahallemizde. ‘İntihar’ dediler. Öyle denilince zaten aklımıza ilk gelen cinayet şüphesiydi” sözleriyle anlatıyor. Serma, şiddet gördüğü için kocası hakkında uzaklaştırma kararı çıkarttırmış bir kadındı. İki çocuk annesi, bir süre evi terk etse de iddiaya göre, dönmek zorunda kaldı. Çoruk, kocasının cezaevine girmeye korktuğu için Serma’ya fiziksel şiddet uygulamadığını ancak duygusal ve sözel şiddeti sürdürdüğünü savunuyor.
Hatice Çocuk sözlerini “Konuştuğumuz arkadaşları, Serma’nın intihar etmeyi dinen günah olarak gördüğü için intihar etmiş olabileceğine inanmadıklarını söylüyor” şeklinde sürdürüyor.
Olay günü kocası, Serma ile tartışmaya başladı. Komşular da gürültüleri duydu ancak polisi arayan olmadı. Kocası ölümünden sonra ifadesinde Serma’nın intihar etmeye kalktığını, ona engel olmaya çalıştığını söyledi.
Çoruk soruşturma dosyasına dayanarak “Serma kavga esnasında balkona çıkmaya karar veriyor. Adam da arkasından… Kavga devam ediyor. O esnada kendini aşağı attığı iddia ediliyor. Adam o sırada tutmaya çalıştığını, ama çok zayıf olduğu için ellerinden kaydığını söylüyor” bilgisini aktarıyor.
Serma’nın kocası da ifadesi alındıktan sonra serbest bırakıldı. Soruşturma devam ediyor. Öfkeli kadın arkadaşları, adalet tesis edilene kadar mücadeleye kararlı: “Biz bu işin peşini bırakmayacağız. Adil bir yargılanma talep ediyoruz.”
HABER : Burcu Karakaş & İstanbul
[UHA Haber Ajansı, 28 Şubat 2021]