ITB Berlin uluslararası turizm fuarı 4 yıllık aranın ardından kapılarını açtı
Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgın nedeniyle son üç yıldır yüz yüze yapılamayan dünyanın en büyük ve en önemli turizm fuarlarından biri olan Berlin Uluslararası Turizm Borsası (ITB) 54’üncü kez kapılarını ziyaretçilere açtı.
Antalya’dan Mygazete Yazarı Mevlüt YENİ, bu yıl 3 gün süren ‘Berlin Uluslararası Turizm Borsası (ITB)‘, sadece ticari ziyaretçiler tarafından takip edilebilen İTB Berlin Turizm borsasını ‘İTB Berlin 2023 Fuar izlenimi…‘ başlığıyla değerlendirdi.
İşte Mevlüt YENİ’nin yazısı:
“Antalya ve ülkemiz turizminin önemli aktörleri ile pandemi nedeniyle ara verilen ve 3 yıldır gidemediğimiz dünyanın en büyük Turizm fuarlarından biri olan İTB Berlin Turizm borsasındaydık.
Fuar yazıma geçmeden önce bir hakkı teslim etmek ve yolculuk gözlemlerimi aktarmak istiyorum.
Bilindiği üzere bazı önemli fuarlara Antalya’dan özel uçaklar kalkar ve fuara gidecek turizmcilere uygun fiyatlarla ulaşım imkanı sağlanır.
İTB Berlin’e benim bildiğim Corendon ve SunExpress özel seferler koydu. Gazeteciler olarak Corendon hava yolları ile Berlin’e gidip geldik. Diğer hava yolu şirketini tercih edenler ile konuştum. Uçakta ikramları parayla satın aldıklarını söylediler.
Corendon hava yolları sıcak yemeğinden içeceğine gerçekten Türk turizmcisine yakışır yüksek konforlu bir hizmet sundu. Üstelik bu hizmeti ekstra bir ücret talep etmeden yaptılar. Fuarda Corendon Yönetim Kurulu Başkanı Yıldıray Karaer ile söyleşi yaparken bu durumu da kendisine sordum. Yıldıray bey ‘İTB seyehatin de bizi tercih eden konuklarımızın büyük çoğunluğu bizim önemli partnerlerimiz iş ortaklarımızdı. Onlara en iyi hizmeti sunmak Corondon ailesi olarak bizim görevimizdi” diye cevap verdi. Ben Corendon ailesine herkes adına teşekkür ediyorum. Böylesi özel ve fedakar hizmetlerin elbette pozitif bir karşılığı vardır. Yeri geldiğinde takdirde edilir.
Şimdi gelelim fuara.
İTB Berlin Turizm fuarına 25 yılı aşkındır bir gazeteci olarak takip ediyorum ve gözlemlerimi de gerek fuar süresince ve gerek sonrasında kaleme alıp haberler yapıyoruz.
Geçmişte fuarlarla ilgili ciddi eleştirilerim de oldu. Özellikle Türkiye standının geçmiş dönemlerdeki eksikliklerini yazdık çizdik. Son 15 yıldır Türkiye fuar organizasyonlarında birçok ülkeye örnek olacak çalışmalarda yaptı mı yaptı.
Pandemi sonrası ilk yüz yüze bir araya geldiğimiz bu fuarda dikkatimi çeken birinci husus fuar merkezinin 3 numaralı bölümünü geçmiş yıllarda tamamen Türkiye kiralarken bu yıl yarısının Suudi Arabistan’a verilmesi dikkatimizden kaçmadı. Ne olmuş Suudi Arabistan ile yan yana olduysak diyenlerde olabilir. Yaratılan algı hiç de öyle değildi.
İkinci dikkatimi çeken konu ise Türkiye standının yarısının Araplara gitmesinden kaynaklı sıkış tıpış daracık bir alana kapanmamızdı. Üstelik bu sene seçilen koyu renk stand tasarımı nedeniyle karanlık bir ortamın yarattığı olumsuzluklar işin fiziki eksikliği olarak karşımıza çıktı.
Diğer ülkelerin stantlarını da gezdik gördük. Ferah ve geniş alanlar tutulmuş sadece iş amaçlı kurulmuş karşılıklı rahat görüşebilecekleri ortamlar yaratılmış ve üstelik tıklım tıklım yabancılarla doluydu. Ben Türkiye standında çok fazla yabancı da görmedim.
Körler sağırlar birbirlerini ağırlar misali 3 yıldır birbirimizi görüşememenin özlemi içerisinde kısacası biz bize hasret giderdik. Bu yıl 3 gün ile sınırlı bu fuara zaten tüketiciler alınmadı. İTB sadece profesyonellere açıktı. Suudi Arabistan ile yan yana Türkiye’nin bir Ortadoğu ülkesi algısı bir yana bu yıl Türkiye’nin bu fuara iyi hazırlanmadığını söylemek isterim.
Fuarın ikinci günü Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy geldi. Bir buçuk gün fuarda kalan sayın bakan Türkiye için ne yaptı programını merak ediyorum. Önceki dönemlerde görev yapan bakanlar mutlaka yerli ve yabancı gazetecilere bir basın toplantısı yapıp değerlendirmeler yapardı bunu yaptı mı? Acenteleri ziyaret etti mi? Ettiyse bunu basınla neden paylaşmadılar? Ayrıca iki kişinin bile zor sığdığı stantlardan alınan 6 bin 750 TL civarındaki katılım ücretleri nereye harcandı?
Aslında gerek uçakta dönerken gerekse fuarda ziyaret ettiğimiz stantlarda turizmcilerin bize sordukları soru bunlar. Elçiye zeval olmaz diyor bizde merak edilen sorunları soruyoruz!
Sayın bakan bize kızmasın gücenmesin ama gerek pandemi ve gerekse deprem felaketinin ülkemiz için yarattığı ekonomik kayıpların telafi edileceği lokomotif sektörün turizmdir. Rusya Ukrayna savaşının turizm ve ekonomimize yarattığı olumsuzlukları da hesaba katarsak bu dönem daha az hata yapmamız ve daha çok çalışmamız gereken bir dönemde değimliyiz?
Avrupa pazarı ve farklı alternatif pazarlar Türkiye turizmi için ön plana çıkıyor. Bu ülkelerde Türkiye olarak ne yapıyoruz? Tanıtım stratejilerimiz politikalarımız nedir? Tabii ki bunları Sayın bakanın ağzından duymak isterdik.
Belki bu yazımdan sonra bizi aydınlatacak eksik bilgimiz varsa tamamlayacak birileri çıkar diye düşünüyorum.
Fuar süresince benim gördüğüm üçüncü bir husus ise rakibimiz olan ülkelerin Turizm bakanları ve oyun kurucularının büyük seyahat acentelerini ellerinde çanta ekibi ile birlikte bir pazarlama elemanı gibi gibi dolaşarak yeni sezonla ilgili çalışmalar yapmalarını görmekti. Türkiye tarafının böyle bir çalışma yapıp yapmadığı konusunda bilgi sahibi değiliz.
Bunları sorgulayanlara kızmak darılmak yerine daha iyisini nasıl yapabiliriz, ülkemize 1 cent daha fazla döviz nasıl getirebiliriz bunun hesabının peşinde olmalıyız.
Turizmcilerle konuşurken aslında çok fazla eleştiriler talepler beklentiler var ama herkes aman bunu yazma, aman benden duymadın, bu tedirginlik korku nedir anlamadım. Neden sektör sorunlarını beklenti ve taleplerini özgürce ve rahatça söyleyemiyor buda ayrı bir mevzu.
Fuarda sayıları çok az olan turizm medyasına karşı sayın bakanın mesafeli olduğu verdiği bir iki özel mülakat dışında gazetecilerle mümkün olduğunca yan yana gelmek istemediği dilden dile konuşuluyor olduğunu duymak da beni çok üzdü.
Sayın bakan bu göreve atandığında yazdığım övgü dolu yazıyı hatırlayacaksınız. Turizm sektörünün içinden bir bakanın atanmasının sektörün sorunlarının çözümü için büyük bir fırsat olduğunu, işi bilen bir bakanın atanmasının önemini yazmıştım. Ama sayın bakan atandığından beri patron katında kaldı ve maalesef tabana bir türlü inemedi. Bir gazeteci olarak açık yüreklilikle söylemek isterim ki sayın bakan beklenen başarıyı gösterememiştir.
Sayın bakandan elbette memnun olan, başarılı görenler de olabilir ancak büyük bir kesimin eleştirdiğine memnun olmadığını biliyoruz.
Türkiye’nin dört bir tarafında yaz kış her türlü alternatifin olduğu bir Turizm zenginliğine sahibiz.
Bu zenginliklerimizi paraya döndürmek için de daha kolektif, daha akılcı, paydaşların kayıtsız şartsız bir araya gelebildiği, şeffaf ve aktif bir yönetim anlayışına ihtiyacımız var.
Bilen bilir ben kimseye muhalif bir gazeteci değilim. Türk turizmine tanıtım anlamında ciddi katkılar sağladığımı da bilen bilir. Sadece 15 yıllık Gazeteciler Cemiyeti başkanlığım döneminde Ankara’dan bir kuruş yardım almadan turizmcilerimizin de desteği ile Antalya’ya 1700 civarında yabancı gazeteci getirmiş, yurt dışında yine devletin maddi desteği olmadan kurduğumuz birebir kişisel ilişkilerle ülkemizin tanıtımına ciddi katkılar sağladığımızı da bilen biliyor.
Türkiye’de gönüllü insanlarımızın, tanıtım elçilerimizin değerinin kıymetinin bilinmediğini de biliyoruz.
Gördüğümüz olumsuzluklar karşısında dilsiz şeytan misali susmak benim için ülkeme ihanettir. Gördüklerimizi, bildiklerimizi ön yargısız yazmak dile getirmek de vatan borcudur.
Ülkemize ve turizm camiasına iyi bir sezon diliyorum.”