İsrail’in BM ve diğer uluslararası kuruluşlara yönelik saldırılarına karşı yeni bir hukuksal süreç!
Prof. Dr. Yücel ACAR & Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Bu tasarı 12 Aralık 2024’te 12 ülkenin olumsuz oyuna karşın 137 ülkenin olumlu oyuyla Genel Kurulda kabul edilmiş ve bu talep 23 Aralık’ta UAD’ye sunulmuştur.
Hakkında hukuki görüş istenen mesele iki temel soru altında özetlenebilir:
• İsrail’in işgalci bir güç ve BM’nin bir üyesi olarak BM’nin kurumları ve organları, diğer uluslararası örgütler ve üçüncü devletler dahil olmak üzere işgal altındaki Filistin topraklarındaki ve bu topraklarla ilgili varlığı ve faaliyetlerine ilişkin yükümlülükleri nelerdir?
• Bu yükümlülükler arasında sivillerin yararına ve Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkını desteklemek amacıyla, Filistinlilerin hayatta kalması için gerekli acil malzemelerin ve temel hizmetlerin ve insani ve kalkınma yardımının engellenmeden sağlanması ve kolaylaştırılması da yer almakta mıdır?
UAD’den bu temel sorulara ilişkin hukuki görüş istenmesinin iki temel nedeni olduğu söylenebilir. Bunlardan ilki İsrail’in özellikle 7 Ekim 2023’ten bu yana başta Gazze olmak üzere Filistin topraklarında faaliyet gösteren BM organlarına ve uluslararası yardım kuruluşlarına olan ağır ve insanlık dışı saldırılar gerçekleştirmesi karşısında alınması gereken tavrın belirlenmesi gereğidir. Bu saldırılar öyle seviyelere gelmiştir ki BM Genel Sekreteri Antonio Guterres 28 Ekim 2024’te Genel Kurula bu konuda bir mektup yazarak Kurulun dikkatini çekmek zorunda kalmıştır.
Genel sekreter mektubunda acil olarak Filistinli Mültecilere Yardım Kuruluşunun Genel Kurul tarafından yetkilendirildiği üzere Doğu Kudüs de dahil olmak üzere işgal altındaki Filistin topraklarındaki temel çalışmalarını sürdürmesini engelleyebilecek gelişmeler haline geldiğini vurgulamış, ayrıca İsrail’in de taraf olduğu “Birleşmiş Milletlerin Ayrıcalıkları ve Bağışıklıkları Sözleşmesi”nin yorumu ve uygulaması konusunda İsrail’in tamamen ters uygulamalar yaptığına dikkat çekilmiştir.
Genel sekreter mektubunda Filistinli Mültecilere Yardım Kuruluşu tarihindeki bu kritik dönüm noktasında Genel Kurulun sağlayabileceği her türlü rehberlik ve desteğin minnettarlık oluşturacağını da vurgulamıştır. Genel sekreter ayrıca 9 Aralık 2024 tarihli bir mektupla durumu tekrar Genel Kurul ve BMGK’nin dikkatine sunmuştur.
Bu talebin önemini gösteren ikinci neden ise danışma görüşüyle birlikte çıkacak hukuki görüşün BM organlarının nasıl davranacağına dair bağlayıcı ilkeler ortaya koyacağının genel kabul görmesidir. İsrail’in başta Filistinli Mültecilere Yardım Kuruluşu olmak üzere BM organlarını hatta Lübnan’daki BM Barış Gücüne saldırılarının hangi hukuk ilkelerini ihlal ettiği ve nasıl muamele görmesi gerektiğinin belirlenmesine dair ilkeleri ortaya koyacak olması pratik bir ihtiyaca hitap etmektedir.
İsrail’in başta Gazze’de, diğer Filistin topraklarında ve Lübnan’da uyguladığı saldırı yöntemlerinden birisi başta Filistinli Mültecilere Yardım Kuruluşu olmak üzere Filistinlilere insani yardım ulaştıran ya da barışı koruma görevi üstlenen kuruluşlara ve yardım konvoylarına saldırılar düzenlemektir.
10 Ekim 2023’te Gazze’ye düzenlenen hava saldırılarında 4 ve 20 Ekim’de gerçekleştirilen bir başka saldırıda 2 Filistinli Mültecilere Yardım Kuruluşu çalışanı öldürülmüş, 17 Ekim 2023’te Maghazi Mülteci Kampı’nda Filistinli Mültecilere Yardım Kuruluşu tarafından işletilen
bir okul hava saldırısına uğramış, Filistinli Mültecilere Yardım Kuruluşuna göre saldırı sırasında yerlerinden sürülmüş kişilerin barındığı okul hedef alınarak Filistinli Mültecilere Yardım Kuruluşu personeli de dahil olmak üzere 6 kişi yaşamını yitirmiş ve onlarca kişi de
yaralanmıştır.
Oysa saldırıdan önce Filistinli Mültecilere Yardım Kuruluşu, tesislerinin koordinatlarını çatışmanın her iki tarafıyla da paylaşmıştır. 7 Kasım 2023’e gelindiğinde ise öldürülen Filistinli Mültecilere Yardım Kuruluşu çalışanı sayısının 67 olduğunu ifade edilmiştir.
7 Ekim-31 Aralık 2023 arasında Filistinli Mültecilere Yardım Kuruluşu tesislerine 60 doğrudan isabet ve 68 farklı Filistinli Mültecilere Yardım Kuruluşu tesisinin hasar aldığı kaydedilmiştir. Filistinli Mültecilere Yardım Kuruluşu tesislerinde barınan en az 315 kişinin 7 Ekim-30 Aralık 2023 arasında öldürüldüğü ve en az 1.148 kişinin yaralandığı ifade edilmiştir.
22 Nisan 2024’te BM İnsani İşler Koordinasyon Ofisi (The United Nations Office for the Coordination of Humanitarian Affairs, OCHA) 7 Ekim 2023’ten o tarihe kadar en az 249 yardım görevlisinin öldürüldüğünü, bunlar arasında 181 BM personeli (178’i Filistinli Mültecilere Yardım Kuruluşundan) ve 27 Filistin Kızılay Derneği (PRCS) personeli ve gönüllüsünün bulunduğunu belirtmiştir.
Ağustos 2024 itibarıyla Ekim 2023’ten o tarihe kadar yalnızca Gazze’de 280’den fazla yardım görevlisi (çoğunluğu Filistinli Mültecilere Yardım Kuruluşu personeli) öldürülmüştür.15 Ayrıca Gazze’deki Sağlık Bakanlığı görev başındayken 450’den fazla sağlık çalışanı ve
66’dan fazla sivil savunma personelinin öldürüldüğünü açıklamıştır.
İsrail, yardımları ve yardım kuruluşlarının faaliyetlerini engelleyen insanlık dışı saldırılarını eleştiren BM Genel Sekreteri Guterres’i “istenmeyen adam” ilan etme cüretini dahi göstermiştir.17 İsrail, Lübnan’a saldırıları esnasında da UNIFIL misyonunun Nakura’da bulunan üssüne saldırılar düzenlemiş ve yaralanan askerler olmuştur.
Yakın zamanda 28 Ekim 2024’te İsrail Knesseti, “Filistinli Mültecilere Yardım Kuruluşu Operasyonlarını Durdurma Yasası” ve “İsrail Devleti Topraklarında Filistinli Mültecilere Yardım Kuruluşu Operasyonlarını Durdurma Yasası” adlarıyla iki yasa çıkararak Filistinli Mültecilere Yardım Kuruluşu operasyonlarını açık bir düzenlemeyle durdurduğunu beyan etmiştir.
BM GENEL KURULUNUN DANIŞMA GÖRÜŞÜ TALEBİNİN ÖNEMİ
BM Genel Kurulunun, İsrail’in bu çalışmada özetlenen faaliyetlerine dair UAD’den danışma görüşü istemesinin önemli olduğunu gösterir hususlar vardır.
İsrail 7 Ekim 2023’te Gazze’ye başlattığı ve daha sonra Lübnan, İran, Suriye ve son zamanlarda Yemen’e genişlettiği saldırılar nedeniyle daha önceden görülmemiş derecede hukuki süreçlerle karşı karşıya gelmektedir.
Bu perspektifte özetlendiği üzere İsrail önceden verilmiş iki danışma görüşü dışında UAD’de soykırım davası ve UCM’de ceza yargılamalarıyla karşı karşıya gelmiş durumdadır. İsrail’in saldırılarında kullandığı özel yöntemlerden birisi olan BM kurumları ve yardım kuruluşlarına doğrudan ve sistematik saldırılarıyla ilgili hukuki bir sorgulamaya maruz kalacak olması önemli görülmelidir.
Söz konusu hukuki sorgulama neticesinde İsrail’in bu eylemlerinin hangi temel hukuki prensipleri ihlal ettiği, tarafsız ve bağımsız bir yargı kurumunca tespit edilmiş olacaktır.
İsrail’in söz konusu eylemleriyle ilgili yapılacak hukuki tespitlerin BM organları için bağlayıcı nitelik taşıması beklenir. BM esasen devletler eliyle işleyen bir yapı olduğundan UAD’nin ileride vereceği kararın devletlerin bu konuya dair tavırlarını dolaylı da olsa etkileyeceği kabul edilmelidir.
Kaldı ki istenen görüşte BM Antlaşması ve uluslararası hukukta yer alan amaçlar ve ilkeler, halkların devredilemez kendi kaderini tayin hakkı ve toprakların zorla ele geçirilmesinin kabul edilemezliği ilkeleri esas alınması gereken temel ilkeler olarak belirtilmiştir.
Vurgulanması gereken bir diğer husus ise İsrail’e karşı hukuki bir sürecin BM Genel Kurulunda bir kez daha ezici çoğunlukla kabul edilmesidir. Bazı devletlerin İsrail’in insanlık ve hukuk dışı eylemlerine verdikleri desteğe rağmen uluslararası camianın ezici bir çoğunluğunun bu eylemleri gayri insani ve gayri hukuki gördüğünü karar tasarısını kabul etmekle açıkça gösterdiği söylenebilir.
Karar tasarısına karşı oy kullanan 12 devletin 2’sini ABD ve İsrail oluştururken geri kalanların çoğunluğu ise Mikronezya, Nauru ve Palau gibi küçük ve etki altında kalmış devletlerden oluşmaktadır.
Yorumlar