ref: refs/heads/v3.0
enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
SON DAKİKA
23:04 Ali Nuhoğlu 40 milyon TL ile kaçarken yakalandı
20:12 İsrail’in “Beyaz Varilleri”: Lübnan İşgalinin Sınırı Nerede?
18:36 Fahrettin Altun: Cumhurbaşkanımızın hukukunu koruyacağız
17:06 A Milli Futbol Takımı Teknik Direktörü Vincenzo Montella, ”Tek yürek olmak gerekiyor”
15:50 Bakan Tunç: Tarafsız ve bağımsız yargının vereceği karar, saygıyla karşılanmalıdır
13:58 Kocaeli’de faaliyet gösteren spor basını iftarda bir araya geldi
13:15 TBMM Genel Kurulunda 12 Mart’ta kabul edilerek yasalaşan Siber Güvenlik Kanunu, Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi.
12:46 Bahçeli: Hiç kimse dokunulamaz, hesap sorulamaz değildir
12:33 İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, terör, yolsuzluk ve rüşvet soruşturmaları kapsamında gözaltına alındı.
11:00 Eli kanlı Netanyahu siyasi çıkarları için soykırımı yeniden başlattı
09:06 Türk Dünyasında Ekonomik ve Siyasi Entegrasyon
06:56 Fahrettin Altun: Çanakkale ruhu dün olduğu gibi bugün de milletimizin en büyük gücüdür
00:57 Bahçeli: Çanakkale bir mücadele sahnesidir
00:42 Dışişleri Bakanlığı: İsrail insanlığa meydan okuyor
00:31 DMM’den ‘vergi borcu’ açıklaması
00:31 Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan ‘Çanakkale Zaferi’ mesajı
00:26 “Gazze’deki soykırımı dünyaya ifşa eden Türk basınıdır”
19:54 Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan Gazze diplomasisi
19:31 Cumhurbaşkanı Erdoğan: Hiçbir silah vatan sevgisine galip gelemez
10:55 Türk kimliğinin harcı Türkçenin özellikleri!
TÜMÜNÜ GÖSTER →

İsrail’in “Beyaz Varilleri”: Lübnan İşgalinin Sınırı Nerede?

İsrail’in “Beyaz Varilleri”: Lübnan İşgalinin Sınırı Nerede?
19 Mart 2025
5
A+
A-

İsrail ile Lübnan arasındaki ateşkesin 26 Ocak 2025 itibariyle kalıcı hale gelmesi beklenirken, İsrail’in ateşkes süresi boyunca gerçekleştirdiği ihlaller ve bölgedeki stratejik dönüşümler, özellikle Suriye devrimi gibi gelişmeler, kısa vadede İsrail-Lübnan arasında kalıcı bir barışın sağlanamayacağına dair güçlü işaretler sunmaya başladı.

Tuba Yıldız | Yazar | Kriter Dergi

YAZAR : Tuba YILDIZ

Tel Aviv’den yapılan açıklamada, İsrail güçlerinin 18 Şubat’ta Lübnan’dan tamamen çekileceği ifade edilse de, İsrail askerlerinin Litani Nehri’nin güneyinde kalan bölgeyi terk etmedikleri gözlemlendi. Bu süreçte, İsrail ordusu, özellikle Şii Müslüman nüfusun yaşadığı Odassiyeh, Muhaybib ve Marun Ras gibi köylerde büyük tahribatlar yaratarak, söz konusu köylerin büyük bir kısmını haritadan silmiştir. Ayrıca, sınır bölgesinde bulunan ve Sünni Müslümanların ikamet ettiği Marvahin köyü de tamamen yıkılmış, güneydeki pek çok ev ya tahrip edilmiş ya da kullanılmaz hale getirilmiştir. İsrail güçleri, sadece altyapıyı hedef alarak kanalizasyon, su ve elektrik hatlarını yok etmekle kalmamış, aynı zamanda tarım alanlarını tahrip edip seraları yıkmış, zeytin ağaçlarını sökerek bunları İsrail’e taşımıştır. Bu şekilde, hava ve kara operasyonları dışında Lübnan’a verilen zararı en üst düzeye çıkarmaya çalışmıştır.

İsrail’in, Lübnan’ın güneyindeki köyleri yok ederek insansız bir bölge yaratma amacına yönelik planı, ateşkes sonrasında evlerine dönmek isteyen Lübnanlıların İsrail ordusu tarafından engellenmesiyle daha belirgin hale gelmiştir. Ateşkes süresince, İsrail tarafından Lübnan halkına gönderilen mesajlar ve bildirilerle, Litani Nehri’nin güneyine geçişin yasak olduğu ve bu geçişi gerçekleştirenlerin “düşman” olarak değerlendirileceği duyurulmuş, bu durum toplumsal gerilimi artırmış olsa da, beklenen ölçüde bir siyasi krize yol açmamıştır. Bu süreçte, sessizlikten yararlanan İsrail ordusu, halkın direniş göstermeyeceğini düşünerek bazı köylerde yarı yıkılmış evlere mühimmat yerleştirmiş ve bu durum, evlerine dönmeye çalışan çok sayıda Lübnanlının ölümüne sebep olmuştur.

Halihazırda düşük seviyede ilerleyen İsrail – Lübnan savaşında mart ayı boyunca yapılan operasyonlara bakıldığında Hizbullah’ın silahsızlandırılması meselesinin veya Hizbullah’ın güneydeki karargahlarının yok edilmesi gibi Netanyahu’nun ana gündemini oluşturan hedeflerin söylemde devam etse de artık dikkate alınmadığı anlaşılmaktadır. Bu bağlamda Hizbullah’ın İsrail için bir tehdit olmaktan çıkmış olması, İsrail’in Lübnan’a yönelik uzun vadeli planları için uygun ortamın sağlanmasının da önünü açmıştır. Lübnan topraklarında kendisine yer açmayı içeren bu planlar kapsamında ise Netanyahu’nun Lübnan’daki ilhak ve işgal stratejisinin tam olarak nereye evrildiği sorusu açığa çıkmaktadır.

Mavi Hat’tan Beyaz Varil’e

Mart ayının başından itibaren İsrail – Lübnan hattında sınırın çizilmesi hususunda krizler İsrail’in 5 noktada kalıcı karakol ve 2 noktada tampon bölge oluşturmasıyla belirginleşmeye başladı. Her ne kadar bölge gündemine de yansımasa da İsrail aşama aşama Mavi Hattın Lübnan tarafında kalan topraklarındaki işgalini genişleterek ABD ile ortak yürüttüğü planı devreye sokmayı başarmış oldu. İsrail tarafından Hizbullah odaklı olduğu söylenen faaliyetlerin İsrail’in Lübnan sınırını kendi belirlediği şekilde çizerek, ülke topraklarının yaklaşık %1’ini elde etmek olduğu açık biçimde kendisini gösterdi. İsrail ordusunun Lübnan’ın Metula ve Kefer Yuval bölgesinde kazdığı hendeklerle oluşturduğu tampon bölge yaklaşık 14 km²’lik bir alanı kaplarken, stratejik noktalara yerleştirdiği beyaz varillerle de Lübnan güçlerinin henüz ulaşmadığı bölgeleri işaretlediği gözlemleniyor. 2000 yılında İsrail’in Lübnan’dan çekilmesiyle birlikte sınırın sembolü olan mavi varillerle çizilen hatta karşılık gönderme yapan Tel Aviv, kendi belirlediği sınır hattını beyaz varillerle işaretleyerek ve çizdiği hattın içinde yer alan tampon bölgede “süresiz” kalacağını duyurarak yeni bir krizin kapısını aralamış oldu.

Şüphesiz, İsrail, uluslararası gündemini Gazze ve Suriye üzerine odaklamışken, Lübnan ile olan sınırını genişletmeyi ve ABD aracılığıyla kısa bir süre içerisinde kara sınırı anlaşmasını gerçekleştirerek meseleyi bir oldubittiye getirmeyi hedeflemektedir. Nitekim, Trump’ın Ortadoğu özel temsilcilerinden Morgan Ortagus’un, İsrail ile Lübnan arasındaki kara sınırının çizilmesi için hızlı bir diplomasi yürütüleceğine dair yaptığı açıklamalar, İsrail ve ABD açısından zamanlamanın “harika” olduğu gerçeğini ortaya koymaktadır. Ancak, bu zamanlamanın Lübnan hükümeti açısından en azından makul olmadığı açıktır, çünkü Lübnan hükümetinin henüz çok erken bir aşamada olması ve bölgesel rolünü yeniden inşa ederek, İsrail tehdidinden uzak bir sınır güvenliği sağladıktan sonra elini güçlendirerek anlaşma masasına oturmak istemesi bilinen bir gerçektir. Dolayısıyla, geçtiğimiz günlerde İsrail’in “jest” amaçlı serbest bıraktığı 5 Lübnanlı esirin, Lübnan hükümeti nezdinde diplomatik bir karşılık bulması oldukça zorlaşmaktadır. Başka bir deyişle, İsrail’in 5 Lübnanlıyı evlerine geri göndermesine karşılık Lübnan’da 5 noktanın işgali arzusunun, diplomatik literatürde geçerli bir anlam kazanması mümkün görünmemektedir.

İsrail’in Litani Nehri’nin güneyindeki çekilmeyi reddettiği beş nokta, İsrail’in uzun vadeli Lübnan’a yönelik planları açısından kritik bazı durumları yansıtmaktadır. Bu noktada, örneğin işgal ettiği vadilerden biri olan Tellet Hamamis tepesinin, Mavi Hattı’nın 1 kilometre kuzeyinde yer alması ve çevrenin geniş bir perspektifini sunması önemli bir özellik taşımaktadır. Ayrıca, bu tepe, Blat, Markaba, Odassiyeh, Houla, Kefer Kila ve Vezzani gibi pek çok Lübnan köyüne hâkim bir konumda bulunmakta ve dolayısıyla bu bölgeler için stratejik bir gözlem noktası haline gelmektedir. Sınırın sıfır noktasında yer alan Cebel Lebbune ise, Kuzey İsrail’deki yerleşim yerlerini rahatlıkla gözlemleme imkânı sunduğundan, Tel Aviv için bu bölgenin insandan arındırılması gerektiği düşünülmektedir. Diğer tepeler de sahip oldukları stratejik önem nedeniyle, o bölgelerdeki Lübnanlıların evlerine dönüşlerini engelleyen en büyük faktörlerden biri olarak karşımıza çıkmaktadır.

Netanyahu’nun 5 noktayı kapsayan işgal ve ilhak planına başkent Beyrut’tan gelen tepkilerin zayıflığı ve üst tabaka siyasilerin cılız tepkilerde bulunması, Lübnanlılarda endişenin hâkim olmasına neden olmaktadır. Cumhurbaşkanı Joseph Avn’ın uluslararası baskıyla İsrail’in Lübnan’dan çıkarılması gerektiği çağrısı henüz bir yanıt bulmazken, Meclis başkanı Nebih Berri’nin İsrail süresiz kalma planını reddettikleri ve Lübnan sınırından çekilmeden kara sınırı için anlaşma müzakerelerine başlamayacaklarına dair beyanatı da İsrail için ikna edici olmamıştır.

Lübnan bu anlamda derin bir krizin içine sürüklenirken Hizbullah lideri Naim Kasım’ın, Lübnan devletini sorumluluk almaya çağırması ve süreçte İsrail’in angajman kurallarının dışına çıkarak Hizbullah’ı tahrik çabalarına karşılık vermemesi, toparlanmak için ihtiyaç duyduğu süreyi iyi kullandığı izlenimi vermektedir. Diğer taraftan İsrail’in Güney Lübnan’da sivil halkı hedef alması karşısında Lübnan Ordusu’nun güç kullanamaması Naim Kasım’ın silahlar konusunda daha güçlü vurgular yapmasına sebep olurken, Hizbullah’sız bir güney Lübnan’ın İsrail işgali altında kalacağına dair satır arasında verdiği mesajlar, Hizbullah–Lübnan hükümeti ve İsrail arasındaki döngünün devam edeceğine dair güçlü işaretler vermektedir.

Gelinen nokta itibariyle Lübnan, İsrail’le olan savaşında iç siyasette ve dış politikada önemli bir sınavdan geçmektedir. Büyük umutlarla kurulan Lübnan hükümetinin İsrail’in işgal planına karşı Trump yönetiminden istediği destek, Washington’un Hizbullah engeline takılmaktadır. Her ne kadar Hizbullah silahlarına karşı tavrını başından beri net bir şekilde göstermiş olsa da, Lübnan’ın yeni hükümeti, köşeye sıkışan Hizbullah’tan gelen “sorumluluk al” taleplerini de karşılayacak bir durumda görünmemektedir. Bu noktada İsrail Lübnan’da aşama aşama ilerlerken, kara sınırının belirlenmesi için kurduğu baskı Lübnan’ı yeni bir savaş senaryosuyla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu nedenle de başka bir savaşa dahil olmadan dikkatleri Lübnan’a vermek önem arz etmektedir.

***

Yazar Hakkında

Tuba Yıldız

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.