İsrail için “savaş suçları” yok hükmünde mi?
İsrail’in özellikle sivil yerleşimleri ve hastaneleri hedef aldığı saldırıları Roma Statüsü’ne aykırı olsa da göz ardı edilmeye devam ediyor. Oysa uluslararası hukukta, savunmasız veya askeri hedef oluşturmayan kent, köy, yerleşim yeri ve binalara saldırılması net bir şekilde savaş suçu olarak kabul ediliyor.
UHA / İnternational News Agency
Savaş suçları, silahlı çatışmalara uygulanan ve uluslararası hukuk bakımından bireysel sorumluluk doğuran kuralların ve teamüllerin ciddi ihlallerini içeriyor.
İnsanlığa karşı suçlardan farklı olarak savaş suçları tekil olarak işlenebilir, yeter ki ilgili ihlal uluslararası hukuku alakadar eden bir silahlı çatışma çerçevesinde işleniyor olsun.
İnsanlığa karşı suçla savaş suçu farklı
Tanımlamak gerekirse, insanlığa karşı suçlar, savaş zamanı veya barış zamanı ayrımı yapmaksızın işlenebiliyor. Bu suçlar herhangi bir zamanda ve herhangi bir durumda suç olabiliyor. Temel olarak insan haklarına ve insanlık değerlerine karşı işlenen bu suçlar, insanların yaşama, özgürlük, güvenlik ve onur haklarına saldırı niteliği taşıyor.
Öte yandan, savaş suçları ise genellikle uluslararası silahlı çatışma veya işgal sırasında işleniyor. Dolayısıyla bu suçlar savaşın yürütüldüğü zaman dilimiyle daha sıkı bir şekilde bağlantılı. Uluslararası hukukun silahlı çatışmaları düzenleyen normlarına karşı işlenen bu suçlar askeri operasyonların sürdürülmesi sırasında taraflar arasında kabul edilen savaş hukuku kurallarının ihlali anlamına geliyor.
Öyle ki, bu iki suç türü, insanların haklarına ve insanlığın korunmasına yönelik önemli hukuki mekanizmaları temsil ediyor. Lakin, her zaman ve herkes için geçerli olmuyor.
[İsrail ordusu, Gazze Şeridi’nin çeşitli bölgelerine savaş uçakları ve topçu ateşiyle saldırılarına devam ediyor.]
Savaş suçları göz ardı ediliyor
7 Ekim’de Hamas’ın silahlı grubunun başlattığı saldırıların ardından İsrail, Gazze kentini bombardıman altına aldı. Hali hazırda abluka altında olan şehirde çocuklar, kadınlar, siviller ayrım gözetmeksizin öldürülüyor. İnsanların yaşamını idame ettireceği yerleşim yerleri darmaduman ediliyor.
Bu durumda “savaş suçu” olarak nitelendirilmesi gereken fiiller ise göz ardı ediliyor.
Hacettepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğrenim Elemanı Dr. Onur Uraz ile bu ihlallerin uluslararası hukuktaki yerini konuştuk.
“Her insancıl hukuk ihlali savaş suçu oluşturmaz”
Her insancıl hukuk ihlalinin savaş suçu oluşturmadığına değinen Dr. Uraz, uluslararası hukuk kurallarının tarihiyle ilgili şunları söylüyor:
“Silahlı çatışmalara uygulanacak modern uluslararası hukuk kuralları, diğer değişle insancıl hukuk, 19. Yüzyılın ortalarından bu yana, başta 1899 ve 1907 Lahey Sözleşmeleri olmak üzere, birden fazla uluslararası antlaşma ile hüküm altına alınmış olsa da, günümüz için en kapsamlı ve önem arz eden uluslararası hukuk metinleri 1949 tarihli Cenevre Sözleşmeleri ve bunların sonraki yıllarda imzaya açılan ek protokolleridir. Vurgulamak gerekir ki her insancıl hukuk ihlali savaş suçu oluşturmaz.”
Korunan insanlara ve mülklere, yani savaşmayan kimselere ve meşru bir askeri hedef olmayan mülklere yöneltilmiş saldırılar savaş suçlarının temelini oluşturuyor. Uluslararası Hukuk Uzmanı Onur Uraz
Savaş suçunun şartları ne?
Uraz, uluslararası hukukta savaş suçlarının ve insanlığa karşı suçların ne zaman oluştuğunu da açıklıyor. Tadic Kararı’nın belirttiği üç temel şartı sıralayarak, bir hukuk normunun ihlali, bu ihlalin ciddi olması ve bireysel sorumluluğun gerekliliğinin olması gerektiği bilgisini veriyor. Savaş suçları ile insanlığa karşı suçlarla ilgili ise birçok örnek var. Ancak, Uraz’ın altını çizdiği kritik bir konu savaş suçlarının kapsamıyla ilgili eleştirilerin uzun süredir olduğuna yönelik oluyor:
“Uluslararası Ceza Mahkemesini kuran Roma Statüsü farklı bir yol izlemiş olup tahdidi olarak elli farklı fiili açıkça savaş suçu olarak belirlemiş. Elimizdeki en kapsamlı liste bu. Ancak şunu da not etmek gerekir ki Roma Statüsü teamül hukukundaki bazı savaş suçlarını kapsamı dışında bırakmış. Bunların arasında en çok üzerinde durulan ve eleştirilen örnek kimyasal veya biyolojik silah kullanımının madde dışında bırakılması olmuştur.
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) bakımından da iddianamelerde kendine en çok yer bulan uluslararası suç, savaş suçlarıdır. Öyle ki son dönemde uluslararası hukuk çevrelerinde en çok tartışılan kararlardan biri Joseph Kony’nin lideri olduğu LRA’in komutanlarından olan Dominic Ongwen ile alakalı olarak İnsanlığa Karşı Suçlar ve Savaş Suçlarından kurulan mahkûmiyet kararıdır. Kendisi de bir zamanlar çocuk olarak zorla askere alınan ve cinsel istismara da uğrayan Ongwen’in aynı suçlardan mahkumiyeti bazı çevrelerce ‘mağdurun’ cezalandırılması olarak nitelenmiştir.
Korunan insanlara ve mülklere, yani savaşmayan kimselere ve meşru bir askeri hedef olmayan mülklere yöneltilmiş saldırılar savaş suçlarının temelini oluşturuyor.
Siviller veya teslim olmuş veya esir düşmüş askerleri öldürmek ve onlara işkence etmek fiilleri; askeri gereklilik olmamasına rağmen mülklerin geniş çaplı şekilde yok edilmesi veya bu mülklere el konuşması; esir düşen savaşçılara adil yargılanma hakkı verilmemesi veya kendi güçlerine karşı savaşmaya zorlanmaları; askeri hedef olmayan sivil mülk ve kimselere karşı saldırıda bulunulması; kasti olarak barış güçlerinin, yardım personelinin ve araçlarının hedef alınması; askeri hedef olmayan hastane, ibadet yeri, eğitim ve sanat merkezleri, tarihi anıtlar gibi yerlere saldırılması tartışmasız şekilde savaş suçu olarak hüküm altına alınan sık şekilde karşılaşılan örnekleri.”
Roma Statüsü’nün 8. maddesi ihlal ediliyor
İsrail’in saldırısı altındaki Gazze’de şu ana kadar 8 bine yakın insan hayatını kaybetti. Hastane, okul, yerleşim yerleri gibi hedefler savaş suçunu kapsasa da saldırıların ardı arkası kesilmiyor. Uraz, uluslararası hukukta bu durumun savaş suçu olduğunu karşıladığı maddelerle şöyle açıklıyor:
“Öncelikle tespit edilmesi gereken husus bir silahlı çatışmanın var olup olmadığı olmalı. Hamas ile İsrail arasında uzun süreden beri gelen silahlı çatışma halinin varlığı malum. Nitekim İsrail de fiili durumu resmiyete dökerek Hamas’a karşı resmen savaş ilan etti.
İsrail’in başta menfur hastane saldırısı olmak üzere birden fazla savaş suçunu işlediğine dair kuvvetli şüphe var. Her ne kadar İsrail ilgili hastane saldırısını yaptığını reddetmekte ve bazı batılı devletler de bu yönde bulguları olduğunu açıklasa da, şayet ileride yapılması lazım gelen bağımsız araştırmalar ve devam eden UCM süreci kapsamında saldırının İsrail tarafından yapıldığı sabit olursa, bu açıkça Roma Statüsü’nün 8(b)(ix) maddesi hükmünün ihlalini oluşturur.”
“Mülklerin ayırım gözetmeden hedef alınması suç”
“Zira silahlı çatışmalar hukukunda ölçülülük ilkesi esas olup, bir hastane ancak gerçek amacı dışında askeri saiklerle kullanıldığı halde meşru hedef haline gelebilir” diyor Uraz ve aksi bir delil gelmediği müddetçe bunun suç olduğunu söylüyor. Öyle ki, aynı maddenin ihlal edildiği diğer fiileri de belirtiyor:
“Benzer şekilde ibadet alanlarına, pazar yerlerine yapıldığı iddia edilen saldırılarda aynı maddenin ihlali anlamına gelecektir. Yine yardım konvoylarına yapıldığı iddia edilen saldırılar aynı maddenin (b)(iii) hükmüne, Gazze’deki mülklerin ayırım gözetmeden hedef alınması ve yok edilmesi bu süratle devam etmesi halinde madde 8 (a)(iv) hükmüne aykırılık teşkil edebilecektir.
Öte taraftan neredeyse hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde İsrail tarafından işlendiği kesin olan savaş suçu ise madde 8(b)(iv) hükmü olup, bu hüküm ‘tahmin edilen somut ve doğrudan askeri avantajlara kıyasla, aşırı olacak şekilde, sivillerin yaralanmasına veya ölmesine veya zarar görmesine yol açacağı ve geniş çapta, uzun vadeli ve ağır bir biçimde doğal çevreye zarar vereceğinin bilincinde olarak saldırı başlatılması’ halini bir savaş suçu olarak hüküm altına almıştır.
Yine aynı maddenin (b)(v) hükmü ‘savunmasız veya askeri hedef oluşturmayan kent, köy, yerleşim yeri ve binaların bombalanması veya bu yerlere herhangi bir araçla saldırılması’ halini bir savaş suçu olarak nitelemektedir. İsrail’in fiilleri kuvvetle muhtemel şekilde bu yönde bir uygulama teşkil eder.”
Uraz, son olarak, İsrail’in bunlardan başka işlemekte olduğu savaş suçlarının da bulunduğuna dair şüphelerin mevcut olduğunu belirtiyor.
Benginur İkbal Akgül, 1995’te İstanbul’da doğdu. İstanbul Şehir Üniversitesi İletişim Fakültesi Sinema ve Televizyon, Çift Anadal Sosyoloji mezunu. İstanbul Medeniyet Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Yüksek Lisans öğrencisi. Aralık 2020’den beri TRT Haber için çalışıyor.