İsmailağa Cemaati’nde 6 yaşında çocuğa cinsel istismar davası | Avukatlar ve psikologlar ne diyor?
İsmailağa Cemaati’ne bağlı Hiranur Vakfı’nın kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel’in kızını altı yaşındayken bir tarikat üyesiyle “imam nikâhıyla evlendirdiğinin” ortaya çıkması Türkiye’nin gündemine oturdu. Yıllarca cinsel istismara uğrayan H.K.G., hukuk mücadelesi başlattı.
TÜRKUAZ Uluslararası Haber Ajansı (TÜHA)’nın ‘Medyascope‘ kaynaklı Ayşegül KARAGÖZ’ün haberine göre, Olayı kamuoyuna duyuran Birgün gazetesi yazarı gazeteci Timur Soykan, iddianameye giren fotoğrafları ve ses kaydını paylaştı. Cemaat vakfında yaşanan cinsel istismara tepkiler çığ gibi büyüdü. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı davaya müdahil oldu.
İsmailağa Cemaati’ne bağlı Hiranur Vakfı’nın kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel’in kızı H.K.G., savcılığa giderek 6 yaşındayken 29 yaşındaki Kadir İstekli ile evlendirildiğini ve her gün cinsel istismara uğradığını anlattı. Hiranur Vakfı, “Bir aile içerisinde yaşandığı iddia edilen dava üzerinden bir kurumu karalamaya çalışmak en hafif tabirle kötü niyettir” açıklamasında bulunurken siyasiler ve sivil toplum kuruluşları ayağa kalktı.
[Avukat Yeşim Aydın Sağra]
Saadet Öğretmen Çocuk İstismarı ile Mücadele Derneği (UCİM) Avukatı Yeşim Aydın Sağra, küçük yaşlarda istismara maruz kalan çocukların istismarı yaşadıkları dönemden sonra konuşmalarının normal olduğunu söyledi:
“İstismar mağdurunun yasal olarak 24 yaşında olduğunu biliyoruz. Yıllar sonra konuşması çok normal. Çünkü özellikle böyle cemaatler gibi kapalı toplumlarda yetişen çocuklar kendilerine ne yapıldığının farkında olmayabiliyor. Ne yaşadığının farkına yıllar sonra da varabiliyor veya bu baskıdan yıllar sonra kurtulmuş oluyorlar. O yüzden çocuğun yıllar önce böyle bir durum yaşaması ve yıllar sonra konuşması çok normal bir durum.”
İlk duruşma 22 Mayıs’ta, dosyada 3 şüpheli var
İstismarın 2022 yılında yargıya intikal ettiğini söyleyen Sağra, mahkemenin ilk duruşmayı 22 Mayıs 2023’te yapacağını söyleyerek, dosyada üç şüpheli olduğunu belirtti:
“Çocuğu istismar ettiği iddia edilen kişi, çocuğun anne ve babası dosyada sanık konumunda yer alıyor. İlk duruşma gününde biz de orada olacağız. Yargılamanın en adil şekilde çocuk lehine de çıkmasını ümit ediyoruz.”
“Buradan çıkacak karar, yıllar sonra konuşan çocuklar için emsal nitelikte olabilir”
İstanbul Anadolu Adliyesi’nde 2.Ağır Ceza Mahkemesi’nin yürüttüğü dosyaya ek olarak, soruşturması devam eden resmi belgede sahtecilik suçuna ilişkin yargılama olduğunu belirten Sağra, iki dosyanın birleştirilmesi gerektiğini vurguladı:
“Hepimiz bu suçtan zarar gördük. UCİM olarak suçtan zarar gören olarak katılma talebini sunacağız. Katılma talebimizin reddedilmesi halinde gözlemci olarak davayı takip edeceğiz. Çocuğun cinsel istismar dosyalarında toplumun sosyolojisi gereğince yıllar sonra konuşması normaldir. On sekiz yaşından ne kadar süre sonra çocuk konuşuyorsa o kadar az inandırıcı buluyorlar. O yüzden belki buradan karar, yıllar sonra konuşan çocuklar için emsal niteliğinde olabilir. Tabii ki hem dernek olarak hem de hukukçu olarak çocuğun ifadesinin her zaman esas olduğunu savunuyorum. Mağdurun beyanı bizim için her zaman esas. Çocukların beyanlarını esas kabul edip çıktığımız bu yolda da tabii ki sanıkların cezalandırılması bizim vicdanımızı rahatlatır.”
“İfadesi alınan çocuk suçlanmamalı”
İstismara uğrayan çocuğun ifadesinin uzmanlar eşliğinde alınması gerektiğinin altını çizen Sağra, çocukların suçlanmaması gerektiğini söyledi:
“Çocuk örselenmemeli, suçlanmamalı, yönlendirilmemeli. Ve çocuğun ifadesi bir kereye mahsus alınmalı. İfade gerekirse kayıt altına alınmalı ki çocuk tekrar ve tekrar anlatmak zorunda kalmasın. Çünkü çocuk belki kendisini suçlamaya başlayacak. Belki bir an önce bu olaylar kapansın diye başka şeyler anlatmaya başlayacak. Bu standartlar belli. Bu standartlara uygun olarak mağdur ifadesi bir kere alınmalı ve gerekli süreç işletilmelidir.”
“Bedensel söz hakkı eğitimi verilmeli”
Saadet Öğretmen Çocuk İstismarı ile Mücadele Derneği’nin 13 şehirde ihmal ve önleme ofislerinin olduğunu söyleyen Sağra, çocuk istismarını önlemede en önemli etkenin eğitim ve farkındalık olduğunu dile getirdi:
“Çocukların eğitim alması ve kendi bedenlerinin farkında olmaları lazım. Mesela bugün gündemde olan olayda çocuk kendisine yapılanın kötü bir şey olduğunu yıllar sonra fark etmiş. Takip sisteminin eksikliği nedeniyle o çocuğun evlendirildiği tespit edilememiş. O yüzden bütün çocukların kendi yaş gruplarına göre bedensel söz haklarının farkında olduğu bir eğitim verilmeli. Buna mahremiyet eğitimi demiyorum. Bedensel söz hakkı diyorum. Ve bütün ailelerin, öğretmenlerin ve toplumun bütün kesimlerinin bu konuda farkındalık sahibi olması çocuklara da öğretmesiyle çözülebilir.”
[Burak Emre Kadak]
Klinik psikolog Burak Emre Kadak, “Hem çocuk hakları sözleşmesinin birinci maddesine hem de ülkemizde de uygulanan maddelere baktığımızda 18 yaşına kadar her birey çocuk sayılıyor” diyerek çocuk istismarının tanımı şöyle yaptı:
“Çocuk cinsel istismarı demek çocuğun cinsel haz amacı güdülere zorla ya da ikna edilerek kullanılması anlamına geliyor. Ve bu çocuğun tamamıyla kişilik gelişimini, sosyal gelişimini, duygusal gelişimini, fiziksel gelişimini dahi etkileyecek bir süreç. Bu açıdan çocuğun bu istismara uğradıktan sonra uygun bir rehabilitasyon desteği alması gerekiyor. Aslında bunların hiç olmaması ve önlenmesi gerekiyor.”
Türkiye’de ve dünyada istismarın yaygın olmasının sebebinin “ayıp, yasak ve günah” üçgeninden kaynaklandığını söyleyen Kadak, cinsel eğitimin verilmemesi ve cinselliğin tabu olmasının da istismarı yaygınlaştırdığını söyledi:
“Burada çocukların beden güvenliğini korumaları ve çocukların özel bölge, özel alan bilinçlerine sahip olması gerekiyor. Böylece çocuklar bu şekilde kötülüklerle karşılaştığında buna hayır diyebiliyor ve kendini koruyarak istismarı engelleyebiliyor.”
İstismara uğrayan bir çocuğun ifadesi alınırken nelere dikkat edilmeli?
Kadak, istismara uğrayan bir çocuğun ifadesi alınırken dikkat edilmesi gerekenleri de şöyle anlattı:
“Çocuk bütün olayları gerçeğiyle, açıklığıyla anlatıyor. Burada bizim ilk olarak yapmamız gereken şey olaylara karşı aşırı umursamaz davranmamalıyız ya da olayları dramatize etmemeliyiz. Olayları olduğu gibi reel perspektifiyle almamız gerekiyor. Çocuk hiçbir şekilde suçlanmamalı, eleştirilmemeli, cezalandırılmamalıdır. ‘Hayır, yanlış anlamışsındır, böyle bir şey olmamıştır’ gibi kelimeler kullanmamamız gerekiyor. Çocuk hiçbir şekilde istismarcısıyla karşı karşıya getirilmemeli. Çocuğa sürecin nasıl ilerleyeceğiyle ilgili en doğru bilgiyi vermemiz önemli. Çocuğa yine unutması konusunda baskıcı davranmamamız gerekiyor. Onu desteklememiz, yaşama konusunda cesaretlendirmemiz gerekiyor. Yönlendirmememiz ve çocuğa öncelikle inanmamız gerekiyor. En önemli konu bu. İçten bir şekilde ‘Sana inanıyorum’ demeliyiz. Olabildiğince açık uçlu sorular sormalıyız. Asgari düzeyde tepkiler verebilmeliyiz. En önemli konulardan bir tanesi de çocuğun anlatımındaki dili bozmamalıyız. Çocuğun anlatımındaki bir güvenilirliğe zarar vermemek için çocuğun kullanıldığı kelimeleri düzeltmemeliyiz. Çocuğun dilini bilimsel kelimeler kullanarak etkilemek, daha sonra vereceği ifadelerde bir takım tutarsızlıklar oluşturabilmektedir. Bizim bedenlerimizi kontrol etmemiz ve çocuğa hiçbir duygumuzu yansıtmamamız gerekiyor. Çocuğun buradan hiçbir şekilde negatif etkilenmemesi gerekiyor. Onu yargılamamız gerekiyor. Kabul etme konusu o yüzden çok önemli.”
Kadak, istismar mağduru kişinin stres ve kaygıyı azaltması ve yeniden iyi hissetmesi için psikolojik yardımın gerekli olduğunu söyledi.
“Çocuğa vücudunun kendisine ait olduğu öğretilmelidir”
Çocukları istismardan koruyabilmek için eğitimin önemli olduğuna dikkat çeken Kadak, UCİM’in yarattığı farkındalık eğitimlerinde çocuk, öğretmen ve öğrencilerin bilgilendirildiğini belirtti:
“İç çamaşırı kuralını çocuğa öğretmemiz gerekiyor. Çocuğu yetiştirenler dâhil yabancı kişilerin, çocuğun hiçbir zaman iç çamaşırına bakamayacağı; çocuğun da hiçbir zaman başkasının iç çamaşırına bakmaması gerektiği öğretilmelidir. Çocuk, vücudunun kendisine ait olduğunu ve kendisi istemediği sürece vücuduna hiç kimsenin dokunamayacağına bilmeli.”
[Saadet Özkan]
“Çocuğun istismara uğradığından şüphe bile ediyorsanız bildirmek zorundasınız”
UCİM Genel Başkanı ve çocuk savunucusu Saadet Özkan, istismara uğramış bir çocuğun hamile olduğu fotoğrafı herkesin gördüğünü söyleyerek kamuoyuna seslendi:
“Buradaki vahameti gördük. Bu yüzden biz birçok davaya gidiyoruz. Böyle durumlarla mücadele ediyoruz. Bir çocuğun istismara uğradığıyla ilgili şüphe bile ediyorsanız bunu bildirmekle yükümlüsünüz. Yani TCK’ya göre fertler olarak biz her birimiz çocuklardan mesulüz. Bunu yasalar bize bunu yüklemiş.”
İstismar vakaları üzerine herkesin konuşması ve tartışması gerektiğini ifade eden Özkan, “Türkiye’nin sadece ekonomik veya enerji krizi yok. Kapalı kapılar arkasında diğer çocuklar istismara uğruyor olabilir. Hep birlikte mücadele etmemiz gereken bir durumla karşı karşıyayız” diye konuştu.
“Toplumsal farkındalık oluşmuş”
Eski yıllara göre istismara karşı farkındalığın arttığını söyleyen Özkan, “O eski çocuklar yok. Eskiden cep telefonları, sosyal medya olmadığı için görüntü gelmezdi. Artık insanlar bir şeyi çekiyor, gönderiyor ve yayınlıyorlar. Toplumsal farkındalık oluştu. Bu yüzden artık toplum olarak bir mücadelenin içine girdik” dedi.
“Politikacılara ‘Araştıralım bu konuyu’ dediğimizde korkmasınlar”
İstismar sorununun çözülmesi için ortak eylem planı oluşturmanın gerekliliğinden bahseden Özkan, hareket geçme vaktinin geldiğinin altını çizdi:
“Tüm siyasi partilere, tüm politikacılara sesleniyorum. Ortak bir plan oluşturmak zorundayız. Harekete geçmeliyiz. Bu bir siyasi malzeme olmaktan çok, hep birlikte çözmemiz gereken bir konu. Biz araştırılsın dediğimizde artık korkmayalım bu işten, reddetmeyelim. Bunu bir araştıralım bakalım. Ne olmuş? Bu çocuklara ne oluyor? Biz hangi mekanizmalarda hata yapıyoruz? Nerelere girmemiz gerekiyor? Önleyici yöntemler konusunda ne yapmamız gerekiyor? Bununla ilgili bir insanları bir araya getirmeliyiz.”
Özkan, önleyici tedbirlerin güçlendirilmesi gerektiğini vurgulayarak, uzmanların göreve alınması gerektiğini söyledi:
“Psikologlar, klinik psikologlar, sosyal hizmet uzmanları, çocuk gelişimciler, psikolojik danışmanlar, rehberlikçiler, tüm uzmanlarının görevlere alınması lazım. Bu işi adliye koridorlarında çözemeyiz. Bu işi adliye koridorlarından çok daha önce o basamaklara gelmeden önce okullarda, hastanelerde çocukların bulunduğu eğitim kulüplerinde, çocuğun bulunduğu alanlarda çözmemiz gerekiyor. Ve bilinçlenmek için bugün okullara seçmeli ders konulmalı.”
“Çocuklar için mücadele etmek zorundayız”
Özkan, UCİM derneği olarak çocukla temaslı olan her alanda eğitim ve okullarda çocuklara duygularını tanımakla ilgili eğitimler verdiklerini söyledi:
“Çocuklarla bedensel söz hakkıyla ilgili oyunlar oynuyoruz. Çocukları istismardan koruyabilecek yöntemler var. Bu yöntemler için UCİM’de onlarca ruh sağlığı uzmanı var. Hukukçularımız, hukuk okuryazarlığıyla ilgili destek veriyorlar. Yani cinsel istismarın psikolojik boyutunun dışında cinsel istismara giden yolda hangi konularda çocukları istismardan korumalıyız, bunların eğitimlerini veriyoruz. Davaları takip ediyoruz. Davalarda oluyoruz. Hiç durmuyoruz, çalışıyoruz. Çünkü ülkemizdeki çocuklar ve dünyadaki çocuklar için mücadele etmek zorundayız.”
Ailenin ve çocukların bilinçlenmesinin önemli olduğunu defalarca vurgulayan Özkan, kurumlar arası ilişki ve işbirliğinin önemine de dikkat çekti:
“Çocukları bilinçlendirelim, ebeveynleri bilinçlendirelim, kurumları güçlendirelim. Kurumlar arası ilişki ve işbirliğini güçlendirelim. Çocuklara destek hizmetlerini ve tedbirleri takip eden eğitim tedbirini, sağlık tedbirini takip eden bir yapı kuralım. Eğer bugün istismara uğrayan bir çocuğun birebir onunla takip eden bir uzmanı olursa bu çocukların da yaşadığı travmanın önüne bir nebze geçmiş oluruz. Güçlü toplum, güçlü çocuk, güçlü millet, güçlü dünya çocuklar bizim vatanımız. Hep birlikte mücadele edelim.”
Ayşegül KARAGÖZ
KAYNAK : Medyascope
[UHA Haber Ajansı, 10 Aralık 2022]