İran’ın İsrail’e Yönelik Saldırılarının Muhtemel Sonuçları
Can ACUN, SETA Dış politika Araştırmacı
İran’ın doğrudan İsrail’i füze ve kamikaze dronelarla hedef alması bir ilk oldu. Bu yeni hareket tarzı daha önce oynanan oyunun kurallarının güncellendiğini gösteriyor. Esasında süreci analiz ettiğimizde Netanyahu liderliğindeki İsrail’in İran’ı böyle bir hamle yapmaya zorladığını görüyoruz.
İran, Şam’daki büyükelçiliği vurulduktan sonra caydırıcılığını ve ulusal onurunu korumak ile İsrail/ABD ile bir savaşa girmek arasında ikilem içerisine sokuldu. Nihayetinde tüm aktörler mevcut kontrollü çatışma ve gerginliğin devamından yana iken burada Netanyahu’nun istisna teşkil ettiğini ve eskalasyonu artırarak ABD’nin de içine dahil olduğu büyük bir savaşa bölgeyi sürüklemek istediği görülüyor. Netanyahu, İsrail’den ziyade kendi iktidarının geleceği için bu adımları atıyor.
Netanyahu tarafından İran’ı defalarca kışkırtacak askeri hamleler ardı ardına gelirken nihayetinde Tahran mukabelede bulunmak zorunda kaldı.
Doğrudan İran topraklarından İsrail’i hedef alarak İsrail ve müttefiklerine mevcut kapasitesini ve verebileceği hasarı göstermek durumunda kaldı. Şimdi bundan sonraki sürecin seyrini İsrail’in olası karşı adımı belirleyecektir.
İsrail’de savaş kabinesi İran’a misilleme yapma konusunda karar alırsa çatışma dinamiği daha da genişleyebilir. İran’ın vekil unsurları da Lübnan, Irak, Suriye ve Yemen’den İsrail’e karşı hamleler yapabilirler. Bu da bölgesel bir savaş anlamına gelecektir. Ne ABD ne İran ne de diğer aktörlerin böylesine bir eskalasyondan çıkarı bulunmuyor.
Küresel konjonktür ve bölgesel jeopolitik gerçekler de böyle bir çatışmayı hazmedecek durumda değil. Bu yüzden özellikle ABD’nin İsrail’e baskı yaparak bir karşı tepki vermemesi ya da bunu çok sınırlı tutmasını sağlamaya yönelik bir siyaset izlediğini görüyoruz. Sonuç olarak İsrail’in ABD’nin güvenlik garantisi ve desteği olmadan İran’a ve vekillerine karşı büyük bir maceraya girmesi çok olası görünmüyor.
Yorumlar