İklim değişikliği ve çevre konusunda iyimser olmak mümkün mü?
İnternette ve sosyal medyada gezinirken, çevreyle ilgili olumsuz bir habere rastlamamak imkansıza yakın. Ancak hiç iyi bir şey olmuyor mu?
İnsan faaliyetlerinin doğal dünyayı tahrip ettiği doğru olsa da, iyi şeyler de oluyor. Endişeler kadar geleceğe yönelik umutlarımızı da dikkate almakta fayda var.
İyimser olmak mümkün mü?
2024 yılı birçok açıdan tarihi bir yıl olmaya aday. İnsanlığın sanayi öncesi ortalamanın 1,5°C üzerine çıktığı ilk yıl olabilir. Yine de bazı bilim insanları iklim değişikliği konusunda ihtiyatlı iyimser olmak için bazı nedenler olduğunu savunuyor.
Mevcut çevresel krizi büyük ölçüde kötüleştirebilecek birçok olumsuz kilometre taşının yanı sıra, en kötünün en kötüsünü önlememize yardımcı olabilecek çok sayıda olumlu eşik de var.
İnsan davranışlarında başlangıçta yapılacak küçük değişiklikler bile uzun vadede büyük çevresel kazanımlara yol açabilir. Örneğin bu yılın sadece ilk üç ayında, 2020’nin tamamında satılandan daha fazla elektrikli otomobil satıldı.
Sosyal değişim rüzgarları söz konusu. Mart ayında yapılan küresel bir anket, her ülkede insanların çoğunluğunun iklim değişikliği konusunda endişeli olduğunu ve bununla mücadele politikalarını desteklediğini ortaya koydu. Özellikle ABD’de yapılan bir başka anket, Amerikalıların %72’sinin “Alışkanlıklarımızı hızla değiştirmezsek çevresel felakete doğru gidiyoruz” görüşüne katıldığını ortaya koydu.
Hızlı bir şekilde değiştirilmesi gereken alışkanlıklardan biri de fosil yakıtlara olan bağımlılığımız. dünya tam da Paris Anlaşması’nın bizi uzak tutmaya çalıştığı eşiğe doğru ilerlerken, fosil yakıtlar da tükenmek üzere. Bazı bilim insanları 2023’ün sonunda dünyanın güneş enerjisi için önemli bir eşiğe ulaştığını söylüyor. Onlara göre yenilenebilir enerji artık dünyanın ana enerji kaynağı olma yolunda ilerliyor.
Fosil yakıtlara yönelik talep ilk kez azalıyor
Aslında, Uluslararası Enerji Ajansı’na göre, Sanayi Devrimi’nin başlangıcından bu yana ilk kez dünyanın petrol, gaz ve kömüre olan talebi azalıyor.
Araştırma şirketi Bloomberg NEF’in 2024 yılına ilişkin bir analizi ise küresel karbondioksit seviyelerinin geçen yıl zirveye ulaşmış olabileceğini öngörüyor. Kuruluştaki veri uzmanları, 2050 yılına kadar karbon nötr bir noktaya ulaşmanın “zor ama ulaşılabilir” olduğunu ve fosil yakıtlardan hızlı bir geçiş gerektirdiğini savunuyor.
Toprak ve su da ihmal edilmemeli
Dünya’nın çevresinin tahribatını dizginlemek istiyorsak kırmamız gereken bir diğer alışkanlık da sürdürülemez toprak ve su kullanımımız. Ancak o zaman dahi, bu gemiyi tersine çevirebileceğimize inanmak için nedenler var.
Örneğin yeraltı suları dünyanın en büyük tatlı su kaynağı. İnsan sömürüsü ve iklim değişikliği nedeniyle dünyanın pek çok yerinde kıtlık ciddi bir sorun haline geliyor. Bununla birlikte, bu yıl yayınlanan kanıtlar, insan toplumlarının yeraltı suyu kaynaklarına zaman tanıdığında, zaman içinde yenilenebileceğini gösteriyor.
Birkaç ay önce yayınlanan bir başka umut verici çalışma ise, tarihsel olarak çoğu koruma projesinin küresel biyolojik çeşitlilik kaybını azaltmada etkili olduğunu ortaya koydu.
Yılın başında, Avustralya’da nesli kritik derecede tehlike altında olan bir papağan, on yıllar süren özel bir koruma programının ardından 15 yıl içindeki en yüksek üreme sayılarına geri döndü.
Altıncı bir yok oluşun ve iklim felaketinin ortasında, bunalmış ve yenilmiş hissetmek çok kolar. Ancak her zafer, mücadeleye devam etmek için bir teşvik…
Kaynak* Gıda Hattı