Küresel ısınma, sıcaklığı artırdığı kadar hayatın işleyiş sistemine de etki ediyor. Öyle ki, bu durum günlerin uzamasına bile neden olabiliyor.
Proceedings of the National Academy of Sciences dergisinde yayımlanan çalışmada, 1900 yılından bu yana Dünya yüzeyindeki kütle değişimleri gözlemler ve yeniden yapılandırmalar kullanılarak izlendi.
Araştırmacılar, 20. yüzyılda iklim değişikliği nedeniyle gün uzunluğuna yüzyıl başına 0.3 ile 1 milisaniye arasında bir sürenin eklendiğini buldu. 2000 yılından bu yana ise bu sürenin yüzyıl başına 1.3 milisaniye hızlandığı tespit edildi.
Peki, nasıl oluyor?
Birçok doğa olayının birbirini etkileyen domino etkisi, küresel ısınma nedeniyle başlıyor.
Öncelikle ısınma, dünya genelinde buzulların ve kutup buz tabakalarının erimesine neden oluyor. Bu erime sonucu oluşan büyük miktarda su, ekvator bölgesine doğru hareket ediyor.
Buzulların erimesiyle suyun ekvatora doğru hareket etmesi, gezegenin şeklinin biraz da olsa değişmesine yol açıyor. Dünya, bu durumda daha “şişkin” bir hale geliyor. Bu, Dünya’nın kutuplarda daha dar, ekvatorda daha geniş olmasına neden oluyor.
Dünya’nın dönüş hızı, kütlenin dağılımına bağlı olarak değişiyor. Kütle ekvatora doğru hareket ettiğinde, Dünya’nın dönüşü yavaşlıyor. Bu, bir buz patencisinin kollarını açtığında dönüş hızının yavaşlamasına benzetilebilir.
Bu fiziksel prensip, “açısal momentumun korunumu” olarak biliniyor.
Dünya’nın dönüş hızı yavaşladıkça, bir tam dönüş için geçen süre, yani bir günün uzunluğu, artıyor.
Küresel ısınma nedeniyle eriyen buzulların gün süresine etkisini İstanbul Aydın Üniversitesi Öğretim Üyesi Meteoroloji Mühendisi Dr. Güven Özdemir ile konuştuk.
Buzulların erimesi, ekosistemlerin ve iklimlerin değişmesine neden olacaktır. Golf akıntısının hızı azalabilir ve bu da iklim değişikliklerine yol açabilir.
Meteoroloji Mühendisi Dr. Güven Özdemir
Özdemir, öncelikle, Dünya üzerindeki buzulların önemli bir kısmının Antarktika’da bulunduğunu ve Antarktika’nın karasal alanlarının yaklaşık yüzde 98’inin buzullarla kaplı olduğunu anlatıyor. Bu buzulların ise Dünya genelindeki tatlı suyun yaklaşık yüzde 69’unu barındırdığını söylüyor.
Ancak, bu tatlı suyun büyük bir kısmı kullanılabilir durumda değilken, gerçekte sadece küçük bir kısmı doğrudan kullanılabilir. Bu nedenle buzulların erimesinin, okyanus seviyelerinde ciddi artışlara yol açacağına işaret ediyor.
“Sahiller su altında kalacak”
Özdemir, buzulların erimesiyle birlikte okyanusa karışan su miktarının artacağını ve okyanus seviyelerinin yükseleceğini de ifade ediyor. Kıyı şehirler ve bölgeler için su altında kalma riski doğuracağına dikkati çekiyor. “Örneğin, İstanbul’un sahil kesimleri, Venedik ve diğer kıyı şehirleri ciddi şekilde etkilenecektir” diyor.
“Milisaniye düzeyinde değişiklikler olabilir”
“Buzulların erimesi, ekosistemlerin ve iklimlerin değişmesine neden olacaktır. Golf akıntısının hızı azalabilir ve bu da iklim değişikliklerine yol açabilir” diyen Özdemir, Dünya’nın dönüş hızında milisaniye düzeyinde değişiklikler olabileceğini söylüyor.
Bunun da gün ve saatlerde küçük farklılıklara yol açabileceğini belirtiyor. Ayrıca, buzulların erimesiyle birlikte Dünya’nın ağırlık dağılımının ve yerçekimi etkilerinin de değişebileceğine dikkati çekiyor.
Öte yandan, bütün bu sistemin değişmesi için yüzyılların belki de daha fazlasının geçmesi gerektiğini de sözlerine ekliyor.