Hindistan’ın Afganistan’da Göz Ardı Edilen Rolü
15 Ağustos 2021 tarihinde Taliban güçlerinin Kabil’e girmesinin ve 31 Ağustos 2021 tarihinde Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) Afganistan’dan çekilme sürecini tamamlamasının ardından dünya, yeni bir jeopolitik dalgalanmanın eşiğine gelmiştir. Söz konusu dalga, bölgesel işbirliği fırsatlarından çatışmaların derinleşmesi ihtimaline kadar uzanan birçok seçeneğe kapı aralamıştır.
Çatışmaların derinleşmesi ihtimali düşünüldüğünde, akla gelen ilk senaryo, halihazırda bölgede bulunan ve ortaya çıkabilecek terör gruplarının Afganistan’ın içinden başlamak üzere; Orta Asya ülkeleri, Rusya, İran, Hindistan ve Çin gibi devletleri içine alacak bir istikrarsızlık ortamı yaratması ve bölgenin ekonomik, sosyal ve siyasi yapısına zarar vermesidir. Bununla birlikte, güvensizlik ortamından kaynaklı göç sorununun Türkiye ve Avrupa ülkelerine de zarar vereceği ifade edilebilir.
Afganistan merkezli gelişmeler üzerinden Güney Asya-Orta Asya hattının giderek istikrarsızlaşacağı ve terör gruplarının faaliyet alanına dönüşeceği yönündeki tezin aksine, bölgede oluşacak işbirliğinin yeni bir jeopolitik ve jeoekonomik süreci başlatacağını savunan görüşler de vardır. Şüphesiz her iki görüşün gerçekleşme olasılığı da atılacak adımlara ve uygulanacak politikalara bağlıdır.
Bu noktada bölgenin terör gruplarından ve çatışmalardan temizlenerek barış ve istikrara kavuşmasını isteyen devletlerin başında Afganistan’a yakın devletler gelmektedir. Bölge devletlerinin ABD’ye mesafeli olması, adı konulmamış bir ittifak zemini oluşturmaktadır. Çin, Rusya, Pakistan ve İran gibi aktörler, Washington’un Afganistan’dan çekilme kararı sonrasında bölgede düzeni sağlama adına daha fazla inisiyatif almaya çalışmaktadırlar. Lakin yaşanan gelişmelere bakıldığında, barışı arzulayan ülkeler arasındaki diplomasi trafiğinin bölgede kritik bir aktör olan ve çözüme katkı sunma potansiyeli bulunan Hindistan’ı göz ardı ettiği görülmektedir.
Son yıllarda Asya’nın yükselişi dikkat çekmektedir. Hiç kuşkusuz bu yükselişin bayraktarlığını yapan ülkelerden biri de Hindistan’dır. Ekonomik büyüme hızı, nüfusu ve üretim kapasitesi dikkate alındığında, Hindistan’ın bölgenin istikrarı konusunda üstleneceği görev, bölgesel istikrarın sağlanması için atılacak en mühim adımlardan olacaktır.
Tahmin edileceği üzere Afganistan-Hindistan ilişkileri, Taliban’ın ülkeye hâkim olmasından sonra yeni bir sürece girmiştir. Son yirmi yılda Hindistan, Afgan hükümetleriyle iyi ilişkiler geliştirmiştir. Bu süreçte Yeni Delhi, Afganistan’a altyapı ve üstyapı yatırımları yapmış, zayıf Afganistan ekonomisine destek olmaya çalışmıştır. Hiç kuşku yok ki; mevzubahis dönemde Hindistan’ın gözle görülür en büyük yardımı, 2015 yılında yapılan ve tamamı Hindistan tarafından finanse edilen Afganistan Parlamentosu olmuştur. Yapılan yardımların yanında ticari ilişkilerde de hızlı bir artış yaşanmıştır. 2019-2020 yılları arasında iki ülke arasındaki ticaret hacmi, yaklaşık 1,5 milyar dolara ulaşarak en yüksek seviyeye çıkmıştır.[1]
Son hadiselere bakıldığında, Taliban’ın Afganistan’ın en önemli güç odaklarından biri olduğu ve görmezden gelinemeyeceği anlaşılmaktadır. Aynı şekilde Hindistan’ın da bölgenin en güçlü aktörlerinden olduğu yadsınamaz. Bu açıdan Hindistan, bölgeye ve Afganistan’da oluşan yeni realiteye olumlu katkılar sunabilir.
Hindistan’ın coğrafi konumu, başta Orta Asya olmak üzere bölge ülkeleri için büyük fırsatlar sunmaktadır. Bilinmektedir ki; Orta Asya ülkeleri ve Afganistan “landlock” olarak tabir edilen denize çıkışı olmayan ülkelerdir. Bu sebeple söz konusu ülkeler ticaretlerini arttırmak, çeşitlendirmek ve farklı coğrafyalara erişmek için denize çıkış yolu aramaktadırlar. Bu yüzden de ABD sonrası dönemde bölgede oluşturulmak istenen barışın ve çok uluslu ekonomik projelerin bir ayağının Hindistan’a kadar uzanması, olası senaryolar içerisindeki en makul seçenektir.
Orta Asya üzerinden Afganistan’a oradan Pakistan’a ve son durak olarak da Hindistan’a ulaşacak; ekonomik, diplomatik ve kültürel hat, barışın tesisi noktasında hayli önemlidir. Hatta yüz yıllardır sıcak denizlere inme politikası sürdüren Rusya’nın da bu güzergâha dahil olması düşünüldüğünde, Kuzey-Güney eksenli yeni bir rotanın ortaya konulması, hiç de uzak bir ihtimal değildir. Bununla birlikte Hindistan’dan başlayıp Pakistan, Afganistan, Türkmenistan’ı takip eden ve ardından Hazar Denizi üzerinden Azerbaycan, Nahçıvan, Türkiye ve oradan da Avrupa’ya uzanacak bir ticaret hattı, Doğu-Batı ekseninde yeni bir coğrafi tanımlamanın oluşmasına ve bölgenin kalkınmasına katkı sağlayabilir. Nitekim, Türkmenistan-Afganistan-Pakistan-Hindistan doğalgaz boru hattı projesi (TAPİ) de bu yönde atılan kayda değer bir adımdır.
Bahsedilen Kuzey-Güney ve Doğu-Batı hatların aktif olduğu düşünüldüğünde, artan refahın, zenginliğin ve barışın bölgeye geleceğini tahmin etmek zor değildir. Şüphesiz bu projelerin bir ayağının Hindistan’a kadar uzanması, Yeni Delhi’nin ne kadar kritik bir aktör olduğunu ve bölgede gelişen süreçlerden dışlanamayacağını gözler önüne sermektedir.
Bilindiği üzere Hindistan, Batı’yla kapsamlı müttefiklik ilişkilerine sahiptir. Başta ABD olmak üzere birçok Batı ülkesi, Hindistan’la iktisadi münasebetlerini derinleştirmek istemekte ve bu ülkenin coğrafi avantajından faydalanıp Hint Okyanusu’nda askeri tatbikatlar düzenlemektedir. Bu sebeple Hindistan, Batı nezdinde ciddi bir krediye sahiptir. Şüphesiz Afganistan’da kurulacak yeni yapı, bir meşruiyet arayışına girecektir. Bu anlamda Afganistan’da kurulacak hükümetin Hindistan tarafından desteklenmesi, bölgedeki gerilimi azaltacak ve yıllardır devam eden sorunların çözümüne kapı aralayacaktır. Zira bölgenin çatışmalardan ziyade ekonomik kalkınma ve refahla anılması, Hindistan’ın da arzu ettiği bir yaklaşımdır.
Bu sebeple Hindistan’ın bölgeden dışlanması, rasyonel bir çözümün oluşamaması anlamını da taşımaktır. 24 Ağustos 2021 tarihli Vladimir Putin-Narendra Modi telefon görüşmesinden hareketle, Rusya gibi bazı aktörlerin Yeni Delhi’nin öneminin farkına vardıklarını söylemek mümkün olsa da bölge devletlerinin genel eğilimine bakıldığında, Hindistan’ın rolünün arka plana itildiği görülmektedir. Afganistan’ın yeni hükümetini kuracak olan Taliban’ın da bu nokta pozitif adımları vardır. Nitekim 31 Ağustos 2021 tarihinde Hindistan’ın Katar Büyükelçisi Taliban’ın Doha’daki siyasi ofisinin temsilcisiyle bir araya gelmiştir. Hindistan’ın Afganistan topraklarının hiçbir şekilde Hindistan karşıtı faaliyetler ve terörizm için kullanılmaması gerektiği konusundaki endişelerini dile getiren Hint yetkiliye Taliban tarafından verilen bu sorunların olumlu bir şekilde ele alınacağına dair güvence, oldukça mühimdir.[2] Söz konusu buluşma, iki aktörün de diplomasi kanallarını açık tuttuğunun en somut kanıtıdır.
Sonuç olarak Hindistan’ın sürece dahil edilmesi ve Taliban’la diplomasi kanallarının açık olması, sadece iki tarafın da faydalanacağı bir “kazan-kazan” senaryosu olmayacak; aynı zamanda bütün bölge ülkelerinin kazanacağı bir jeopolitiğe işaret edecektir.
[1] “India-Afghanistan Commercial Brief”, Embassy of India Kabul, Afghanistan, https://eoi.gov.in/kabul/?11360?000, (Erişim Tarihi: 01.09.2021).
[2] “Indian Ambassador Meets Head of Taliban’s Political Office in Doha”, The Asia Today, https://theasiatoday.org/india/indian-ambassador-meets-head-of-talibans-political-office-in-doha/?utm_source=ReviveOldPost&utm_medium=social&utm_campaign=ReviveOldPost, (Erişim Tarihi: 01.09.2021).
***
Mustafa Cem KOYUNCU & Ankasam
[UHA Haber Ajansı, 08 Eylül 2021]