Hangi Yeni Türkiye?
Bütün işaretler Türkiye’nin seçimlerinin de hayli dinamik, yoğun ve tartışması bol bir ortamda geçeceğini gösteriyor.
Prof. Dr. Burhanettin DURAN & SETA Genel Koordinatörü
Cumhurbaşkanı Erdoğan, dün tek kelimelik tweet akımına “Türkiye” kelimesiyle katıldı. Kuşkusuz her ülkenin vatandaşı için kendi vatanını belirten kelime en sevimli olanıdır. Fark edelim, etmeyelim duymaktan hep huzur aldığımız kelimedir “Türkiye”. Kimi zaman hali ile dertlensek de bu ülkenin kaderini paylaşma hissidir bizi Türk eyleyen. Bir de sosyal medyadaki akımın kuralını ihlal eden iki kelime var ki seçimlere giderken daha fazla duyacağız: Yeni Türkiye. Malum, “Yeni Türkiye”, AK Parti’nin “sessiz devrim” niteliğindeki reformları gerçekleştirirken, vesayetle mücadele ederken ve ülkemize daha etkili bir uluslararası konum biçerken kullandığı bir kavramdı. Günümüzde Cumhur İttifakı “daha güçlü Türkiye” kavramlaştırmasını öne çıkarıyorsa da bunun altında eski vesayetçi Türkiye’den yeni ve daha iyi bir duruma ulaşıldığı kabulü var. Bu aralar CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu da muhalefetin Türkiye’yi “yeniden inşa” edeceği iddiasını seslendirmeye başladı.
2023 seçimlerine giderken muhalefetin bu kavramı kullanması en az iki farklı “yeni Türkiye” tasavvurunun yarışına tanıklık edeceğimizi düşündürmekte. Türk siyasi hayatında bu kavramın birkaç kez kullanıldığını görüyoruz: II. Meşrutiyet dönemi, Cumhuriyetin kuruluşu, 1950 Demokrat Parti iktidarı, 1980’lerde ANAP dönemi ve 2002 sonrası AK Parti iktidarı. Elbette, Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına girerken gerçekleşecek 2023 seçimlerinin böylesi “yeni Türkiye” söylemleri ile karşılanması şaşırtıcı değil. Muhalefet ülkenin kötü durumda olduğunu söylerken kapsamlı bir yenilenme istiyor. İktidar, Türkiye’nin uluslararası konumunu daha etkin ve güçlü hale getirmek amacında. Sadece dün medyada yer alan üç örnek bile ülkemizin kazandığı önemi anlatmak açısından değerli.
- Fransız Cumhurbaşkanı Macron, Rusya ile görüşen tek gücün Türkiye olmaması gerektiğini söyledi.
- Bloomberg, Çin ve Türkiye’nin nükleer felaketi önlemek için Putin nezdinde girişimde bulunmasını önerdi.
- Dbeybe ve Başağa’nın Türkiye’de olduğunu belirten El Arab, “Libya’da çözüm Erdoğan’ın elinde” başlığı attı.
Bu üç haber bile Türkiye’nin uluslararası konumunun ne kadar güçlendiğini göstermeye yeterli. Seçim döneminde “hangi yeni Türkiye” tartışmasının alternatif aday ve vizyonların kapışması şeklinde gerçekleşmesi demokrasimize katkı verir. Yirmi bir yıllık kesintisiz AK Parti iktidarına muhalefet edenlerin çok yoğun beklentiler biriktirmesi de anlaşılabilir. Demokrasilerin kapsamlı dönüşüm dönemlerinde sert polemiklere sahne olduğunu da görüyoruz. Brexit referandumu örneğine ek olarak son dönemde Amerikan demokrasisi “iç saldırı altında” olma gündemi ile seçimleri karşılıyor. Kasım 2022 ara seçimlerine giderken Başkan Biden, seçimleri “ulusun ruhu için bir savaş” olarak nitelemekle kalmayıp eski başkan Trump ve destekçilerini ABD için bir “tehdit” olarak görüyor.
Bütün işaretler Türkiye’nin seçimlerinin de hayli dinamik, yoğun ve tartışması bol bir ortamda geçeceğini gösteriyor. Ancak kaos ve provokasyon uyarılarında görüldüğü üzere siyaset kurumunun teyakkuz halini kaybetmemesi gerekir. Son iki talihsiz örnek DP Genel Başkanı Uysal’ın AK Parti’nin kapatılabileceğini söylemesi ve peşinden TİP milletvekili Şık’ın 2023 sonrasında AK Parti ve MHP’nin muhalefet yapamayacağını iddia etmesiydi. Şık, “Onlar zaten darmaduman olacaklar. Suç örgütü üyesi olmaktan yargılanacaklar… AKP bir siyasi parti muamelesi görmeyecek. Bir suç örgütü olduğu için kapatılacak” şeklindeki devr-i sabık yapılacağına dair hezeyanlarıydı. Bir örnek de Kılıçdaroğlu’nun “tüm KHK’lıların işlerine iade edileceği” yönündeki sözleriydi. Bahsettiğim iki örnek muhalefetin “yeni Türkiye” tasavvurunu karartan örnekler. Ne rövanşist öfke kusanlar ne de FETÖ ve PKK ile mücadeledeki kazanımların kaybolacağını söyleyenler seçmene güven ve umut verebilir.
[UHA Haber Ajansı, 09 Eylül 2022]