Hadi yargılamadık da niye hala besliyoruz?
UHA HABER : STAR Gazetesi Yazarı Fadime Özkan, “Bin yıl sürecek” diye ilan edilen 28 Şubat darbesinin üzerinden 24 yılın gelip geçtiğini hatırlatarak, pek çok kalemde giderilebilecek hasarların da giderildiğine dikkat çekiyor.
Yazar Fadime Özkan, köşesinde kaleme aldığı ‘Hadi yargılamadık da niye hala besliyoruz?’ başlıklı yazısında “Siyaseten kazınmak istenen kadrolar ve toplumsal kesimler çok daha gür ve çok daha güçlü şekilde geri geldiler. 18 yıldır iktidarda olan hakim parti ve karizmatik lideri Türkiye’deki demokratik değişimin, millet iradesinin ve terakkinin hala lokomotifi konumunda. Kriz anlarında, ülkenin bekasını ilgilendiren mevzularda Erdoğan’a ve ekibine duyulan güven, alınan oydan çok daha büyük” olduğunun altını çiziyor.
“Omurganın sağlamlığı toplumsal gelişimi de mümkün kılıyor elbette” diyen Fadime Özkan, Akademiden, bürokrasiden, askeriyeden, medyadan, sivil alanlardan, iktidardan ve hatta Meclis’ten atılmak, çevreden merkeze yürüyüşü durdurulmak istenen dindar-muhafazakar insanların artık her yerde bulunduğunu, Üstelik onları daha düne kadar dışlayan, aşağılayan, haklarını gasp eden ve “dışarı, dışarı” diye tempo tutan siyasi kültürel çevrelerin bugün kalkıp “bu gelişme sayemizde oldu, başörtüsü yasakları sayemizde kalktı” diyebildikleri hatırlatıyor.
Fadime Özkan, şöyle aktarıyor:
“O kadar ki 28 Şubat 1996’da iktidar düşürmek ve temsil ettiği kitleleri un ufak etmek için hazır kıta vazife alan “sivil kuvvetler” utanmadan CHP liderliğinde rahmetli Erbakan anmasında boy gösterebiliyor. İnanılır gibi değil.
Bu yüzsüzlüğün ve utanmazlığın sebeplerinden biri darbede gönüllü-görevli yer alanların hak ettiği cezaları henüz hakkıyla almamış olmalarıdır.
Hayır, elbette 28 Şubat darbesinde yer alan kimi isimleri yargıladık. Aralarında dönemin Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı’nın, Genelkurmay 2. Başkanı Çevik Bir’in ve YÖK Başkanı Kemal Gürüz’ün de bulunduğu 21 sanığa müebbet hapis cezası verildi. Yaşlarından ya da sağlık sorunlarından dolayı yatmadılar ama en azından rütbeleri söküldü asker olanların.
Peki ya diğerleri?
Hani darbeden iki ay önce dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı Güven Erkaya’nın dönemin amiral gemisi Hürriyet’in yayın yönetmeni Ertuğrul Özkök’e “bu kez silahsız kuvvetler halletsin” dedikleri?
Medyadakiler.
Yargıdakiler.
Akademidekiler.
Sivil toplum içindekiler.
Beşli çete namlı sendikalar.
Her biri darbe şartlarının olgunlaştırılmasında rol aldı. Utanıp sıkılmadan başörtülü öğrencilerin kazandıkları okullarından atılmasında, imam hatipli çocuklara çelme takılmasında, dindar insanların fişlenmesinde, dışlanmasında, Cuma namazı kıldı diye sokaklarda kovalanmasında pay sahibi oldu.”
STAR Gazetesi Yazarı Fadime Özkan, mesela dönemin İstanbul Üniversitesi rektör yardımcısı Nur Sertel’in ve Rektör Kemal Alemdaroğlu ile beraber eşi görülmemiş bir zalimliğe imza attıklarını belirterek, yaşıtları gibi sınava girmiş ve bileğinin hakkıyla okul kazanmış 17-18 yaşındaki öğrencileri bir odaya kapatıp psikolojik işkence ederken, başlarını açmazlarsa kayıt olamayacaklarını, geldikleri yere döneceklerini söylerken, tıp fakültesi son sınıf öğrencilerini kayıt yenilemek için saçını göstermeye zorlarken Nur Serter’in bir suç daha işlediğini aktarıyor.
Nur Serter’in, Öğrencilerden izin almadan, onlara bilgi vermeden hepsinin görüntülerini kaydettiğini ifade eden STAR Gazetesi Yazarı Özkan, “Kasetler elindeydi, evindeydi ve kendisiyle yaptığım röportajda pişmanlık belirtmeden “yine olsa yine yaparım” demişti” dediğini ifade ediyor.
Fadime Özkan, “Hala teslim etmedi o kasetleri. Binlerce öğrencinin eğitim hakkının gasp edilmesinde, okuldan atılmasında, telafi edilemez kayıplar, travmalar yaşamasında rolü var Nur Serter’in.” diyor.
Darbenin sivil ayağına gönüllü koşulan ve sermaye dernekleriyle ironik biçimde uyumlu çalışan sendika başkanlarının da darbenin etkin figüranları olduğundan da bahseden Fadime Özkan, “Beşinden üçü –Rıdvan Budak, Derviş Günday ve Bayram Meral- çabalarının karşılığını CHP’den milletvekili yapılarak aldılar sonradan. Nur Serter gibi tıpkı. Ama en büyük rol medyanındı. Aydın Doğan, Dinç Bilgin, Cem Uzan gibi medya patronları sahibi oldukları medya organlarının yönetimini doğrudan bu işe hasretti” ifadesini kullanıyor.
İçlerinden sadece Dinç Bilgin pişman olduğunu açıklayan Fadime Özkan, “2010 yılında kendisiyle yaptığım ve Star gazetesinde yayınlanan röportajda Dinç Bilgin ciddi bir muhasebe yapmış ve “dolaplarımız iskeletlerle dolu” itirafında bulunmuştu” diyor.
Fadime Özkan, “2013 yılında Cem Uzan da konuştu ve dönemin Genelkurmay Genel Sekreteri Tümgeneral Erol Özkasnak’tan “fırça üstüne fırça yediğini“, Star’ın manşetlerini Hurşit Tolon’un attığını itiraf etti”ğini aktarıyor.
Ama o kibirli yayın yönetmenlerinden de, diğerlerinden farklı olarak bu pis işlerden zarar görmeden sıyrılmayı başaran Aydın Doğan’dan da çıt çıkmadığını ifade eden Fadime Özkan, .”Onlar sessizce kenara çekildiler ama o yalan haberleri iştahla yapan, toplumu bilerek kışkırtan, dindarları utandırmak ve zan altında tutmak için buldukları Müslüm Gündüz’ün yatak odasından çıkmayan, andıçlar yayınlayan, Merve Kavakçı’nın ilkokula giden çocuklarını bile okul arkadaşlarına yuhalatan gazeteciler televizyoncular hala medyada! Ahkam kesiyorlar! Hala gazetelerde köşeleri, televizyonlarda programları var”diyor.
STAR Gazetesi Yazarı Fadime Özkan, ‘Hadi yargılamadık da niye hala besliyoruz?‘ yazısını şöyle tamamlıyor:
“Ertuğrul Özkök, Yılmaz Özdil, Fatih Çekirge, Uğur Dündar, Murat Yetkin, Fatih Altaylı gibi isimler utanıp sıkılmadan demokrasi, hak hukuk, gazetecilik dersleri veriyorlar millete!
Bir tek Özkök sanki özeleştiri de bulunacakmış, özür dileyecekmiş gibi yapıp yine aynı noktaya geri düşüyor. Övgüsü bile küstahça.
Diğerleri hiç yanaşmıyor zaten buna.
O yüzden bitmiyor işte 28 Şubat. Af dilenmiyor, affedilmiyor.
“Hem unuttuk her şeyi, hem de bir bir aklımızda”
Değil mi ki hem yargılamadı Türkiye bunları, hem özeleştiriye zorlamadı. Hâlâ besliyor!”
HABER : Ataner YÜCE & Emekli TRT Muhabiri
[UHA Haber Ajansı, 03 Mart 2021]