Gezi davası tebliğnamesinde Hablemitoğlu’nun “etki ajanlığı” vurgusu
14 Mayıs Seçimleri’nde Hatay’dan milletvekili seçilen Can Atalay, Gezi davası nedeniyle hala cezaevinde.
UHA / İnternational News Agency
Avukatları Atalay’ın mazbatasını aldıktan sonra 26 Mayıs’ta Yargıtay’a başvurarak milletvekili dokunulmazlığını güvence altına alan, Anayasa’nın 83. maddesini gerekçe göstererek serbest bırakılması talebinde bulundu.
Önümüzdeki hafta Yargıtay 3. Dairesi’nin Can Atalay ile ilgili bir karar açıklaması beklenirken Yargıtay Cumhuriyet Başsavcı Vekili Zafer Şahin’in kaleme aldığı ve adı geçen daireye gönderdiği Gezi davası tebliğnamesi, dün UYAP’a (Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi) düştü.
Yargıtay Başsavcı Vekili, Mücella Yapıcı dışındaki Gezi sanıklarının cezalarının onanmasını talep etti
Yargıtay Başsavcı Vekili, 25 Nisan 2022’de İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesi’nin ise 28 Aralık 2022 tarihinde onadığı cezaları, Mücella Yapıcı için bozulması diğer sanıklar içinse onanması yönünde talepte bulundu.
Eğer Yargıtay 3. Dairesi, bu tebliğname doğrultusunda karar verirse Osman Kavala’nın ağırlaştırılmış müebbet, Can Atalay, Çiğdem Mater, Mine Özerden, Hakan Altınay ve Tayfun Kahraman’ın 18 yıl hapis cezaları onanmış olacak.
VOA Türkçe’nin konuştuğu hukukçular, Yargıtay Ceza Daireleri’nin tebliğnameler doğrultusunda hareket ettiği yönünde bir gelenek olmadığını söylüyor.
Tebliğnamenin adli tatilden önce yayınlanmasıyla, Yargıtay 3. Ceza Dairesi üzerindeki “Can Atalay hakkında hızlı karar verme” baskısının zayıflatılmasının amaçlandığı da dile getiriliyor.
Necip Hablemitoğlu’nun kavramları ilk kez Gezi dosyasında
Tebliğnamede dikkat çeken en önemli unsur, 2002 yılında öldürülen tarihçi Necib Hablemitoğlu’nun, Fethullah Gülen cemaati yapılanmasını anlattığı “Köstebek” adlı kitaptan yapılan alıntılar oldu.
Gülen cemaatinin devletteki etkisini anlatırken kullandığı “Artık hedef ülkelerde özellikle istihbarat – ajitasyon faaliyetlerinde deşifre olma riskine girilmiyor, bu iş genellikle doğrudan ya da dolaylı olarak servisle ilişkili yerli işbirlikçilere, taşeronlara sipariş ediliyor. Literatürde bu yerli işbirlikçilere – taşeronlara ‘etki ajanları’ ‘yönlendirici ajanlar’ ya da kapsamlı bir deyişle ‘nüfuz casusları’ deniliyor. Öncelikle kullanılan ajanları üç ana grupta toplamak gerekir: ‘Profesyoneller’, ‘satın alınabilir aydınlar’ ve ‘sempatizanlar’ ” cümlelerinin tebliğnamede yer alması çekiyor.
Gezi davası tutuklularına ‘etki ajanı’ suçlaması
Özellikle “etki ajanı” kavramına 77 sayfalık tebliğnamede, birkaç kez yer verilerek örneğin “Sivil toplum kuruluşları da hem ulusal hem de diğer uluslar nezdinde amaçları doğrultusunda faaliyet yürütmenin yeni yolunu etki ajanlarını kullanmak olarak belirledikleri görülmektedir” deniliyor. Bu şekilde George Soros’un kurucusu olduğu Açık Toplum Vakfı üzerinden Osman Kavala aracılığıyla Gezi olayları arasında bağ kurulmaya çalışılıyor.
Başta Açık Toplum olmak üzere uluslararası ya da uluslararası bağlantısı olan sivil toplum kuruluşları hakkında “STK (Enstitü, Vakıf) kamuflesi altında hedefteki ülke vatandaşlarından seçilen kişilere etki ajanlığı yaptırdığı vurgusu” öne çıkıyor.
Bu tez de “MASAK yetkililerince şirketin Açık Toplum Vakfı, yurt dışında yerleşik kuruluşlar ve Mehmet Osman Kavala tarafından doğrudan ve dolaylı olarak şirketleri aracılığıyla fonlandığı, şirketin de çeşitli kişilere burs işlem açıklamalarıyla para transferi gerçekleştirdiği ve ayrıca internet sayfasında belirttiği gibi, çeşitli organizasyonlara destek verdiği tespitlerine yer verilmiştir” vurgusu ile kuvvetlendirilmeye çalışılıyor.
Örümcek ağı iddiası
Burada Hablemitoğlu dışında bir diğer atıf da Mustafa Yıldırım’ın “Sivil Örümceğin Ağında” kitabında öne sürülen görüşler oluyor.
Bu bağlamda, “Mehmet Osman Kavala’nın oluşturduğu ağı bir vücut gibi düşündüğümüzde, sanığın, her faaliyetin icraya konulmasından önceki son karar mercii olduğu, bu yönüyle organizmanın beyni konumunda olduğu anlaşılmaktadır. Şöyle ki, örümcek ağının tam odağında Açık Toplum Vakfı’nın sahibi George Soros’un bulunduğu, Açık Toplum Vakfı Başkanı Ali Hakan Altınay’ın başkan, Gökçe Tüylüoğlu’nun ise Açık Toplum Vakfı Türkiye Temsilcisi olarak görev yaptığı, Mehmet Osman Kavala ile birlikte Taksim Gezi Parkı kalkışması olayları ile ilgili ulusal ve uluslararası alanda faaliyet yürüttükleri” iddia ediliyor.
Hangi örgüt yönetiminden talimat aldılar?
Açık Toplum Vakfı’nın ne tür para ve ağ ilişkisiyle “78 ilde 746 gösteriyi” etkilediği ortaya koyulmamış olması bir yana Kavala ve Altınay dışında bu sivil toplum kurumu ile doğrudan ilişkide olan başka bir Gezi tutuklusu da yok.
Buna rağmen, “Mehmet Osman Kavala, Çiğdem Mater Utku, Mine Özerden, Tayfun Kahraman, Yiğit Ali Ekmekçi, Ali Hakan Altınay, Şeraffettin Can Atalay’ın; hükûmet politikalarından duyduğu rahatsızlık nedeniyle, örgüt yönetiminden aldıkları talimat doğrultusunda Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti’ni, gerek yurt içerisinde ve gerekse uluslararası platformda zor durumda bırakmak ve itibarsızlaştırmak ve dolayısıyla hükûmeti ortadan kaldırma veya kısmen ya da tamamen iş yapamaz hale getirmek suretiyle görevlerini yapmasını engelleme gayelerini gerçekleştirmek için Açık Toplum Vakfı, sosyal medya, basın yayın kuruluşlarının desteğini alarak, medya, psikolojik harekat ve propaganda araçlarını da kullanmak suretiyle planlı ve sistematik bir şekilde yürütülen bir organizasyonun parçası olarak hükûmetin istifasını sağlamayı amaçladıkları kanaatine varılmıştır” deniyor.
Her ne kadar bir yerde “İlkokul mezunu emekli bir vaiz maaşıyla, 1999 yılından itibaren bir çiftlik evinde ikametin katı koşullarına tabi, ismine üniversite kürsüleri bulunan örgüt liderinin, ABD’ye gidişiyle birlikte FETÖ/PDY’nin geçirdiği süreçlerin, George Soros ve Açık Toplum Vakfı’nın paralellik arz ettiği, el ele yürüdükleri” ifadeleri kullanılsa da bir dönem Açık Toplum başkanlığını yapan İshak Alaton dışında Fetullah Gülen’le ilişkisi açıktan ortaya konan bir Gezi tutuklusu bulunmuyor.
Örgütün adı tebliğnamede yer almıyor
Üstelik tebliğnamede “organizmanın beyni” olarak tarif edilen Osman Kavala’nın Gülen yapılanmasının hazırladığı Balyoz iddianamesi kapsamında, cezaevinde tutulan-halen 28 Şubat davasından tutuklu- Çetin Doğan’a destek verdiği biliniyor.
Yine bu davada tutuklu olan Can Atalay da “İmamın Ordusu” kitabını yazdığı için Odatv davasında tutuklanan Ahmet Şık’ın avukatıydı.
Bunlar bir yana tebliğnamede örgütün hangisi olduğu, talimat alınan örgüt yönetiminin kimlerden oluştuğu ve Gezi tutuklularının bu örgütle bağının nasıl kurulduğu da belirtilmiyor.
Berkin Elvan’ı komaya sokan polis kurşunu 11 gün gecikmeli olarak tebliğnameye girdi
Gezi olayları sırasında 14 yaşındayken Okmeydanı’nda bir polisin tabancasından çıkan kurşunla yaralandıktan sonra komaya giren ve 11 Mart 2014’te hayatını kaybeden Berkin Elvan’ın ismi de tebliğnamede yer alıyor:
“Gezi kalkışması süreci sonrasında oluşan toplumsal hareketliliği kendi istekleri doğrultusunda yönlendirebilmek adına, İstanbul ve Türkiye genelinde yapılmakta olan forumlara katıldıkları, 27.06.2013 günü Hanzade Germiyanloğlu ve Yiğit Aksakoğlu’nun organizesinde Garaj İstanbul’da yapılan bu toplantıya, Taksim Dayanışması üyelerinden Tayfun Kahraman, Şerafettin Can Atalay’ın da katıldığı, yaratılan şiddet ortamında Berkin Elvan’ın hayatını kaybettiği anlaşılmıştır.”
Can Atalay’ın Elvan ailesinin avukatı olması dışında Berkin Elvan’ı komaya sokan şiddet olayıysa sözü edilen tarihten 11 gün önce yani 16 Haziran’da meydana gelmişti.
Gazeteci* Hilmi HACALOĞLU