G20 Zirvesi: Amerika’nın Rusya ve Çin’le Mücadele Stratejisi
* Hindistan’daki G20 zirvesi Biden’ın Çin’in etkisini azaltma çabalarını güçlendirmesine vesile oldu.
* Biden, Başbakan Modi’nin büyük bir prestij aracı olarak gördüğü zirveye katılarak alttan alta Hindistan’ın Çin’e alternatif olabileceği mesajını verdi.
* Bu bağlamda zirvede açıklanan yeni ticaret güzergahının Çin’in Kuşak ve Yol İnisiyatifi’ne alternatif sunma amacı taşıdığı açıktı. Biden’ın zirveden hemen sonra Vietnam’a uğraması…
UHA / İnternational News Agency
Türkiye’nin bağımsız, tarafsız düşünce ve yayın kuruluşu SETA Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı Washington D.C. Koordinatörü Kadir ÜSTÜN, “G20 Zirvesi: Amerika’nın Rusya ve Çin’le Mücadele Stratejisi” başlıklı bir yazı kaleme aldı.
Hindistan’daki G20 zirvesi Biden’ın Çin’in etkisini azaltma çabalarını güçlendirmesine vesile oldu. Biden, Başbakan Modi’nin büyük bir prestij aracı olarak gördüğü zirveye katılarak alttan alta Hindistan’ın Çin’e alternatif olabileceği mesajını verdi. Bu bağlamda zirvede açıklanan yeni ticaret güzergahının Çin’in Kuşak ve Yol İnisiyatifi’ne alternatif sunma amacı taşıdığı açıktı. Biden’ın zirveden hemen sonra Vietnam’a uğraması da Çin’in Hint-Pasifik’teki etkisini kırma stratejisine yönelik bir adımdı. Ancak Putin ve Şi’nin zirveye katılmaması ve dahası sonuç bildirgesinin Rusya’yı rahatsız etmeyecek bir dil kullanması Biden’ın işinin hiç de kolay olmadığını bir kez daha gösterdi.
ABD’nin ihraç kısıtlamalarına ve kritik teknoloji transferini önleme çabalarına karşı Çin, Batılı firmalara baskı yoluyla misilleme yapmaya başlamıştı. Biden yönetimi ise yaz aylarında Blinken ve Raimondo gibi bakanlarını Çin’e göndererek son bir senedir artan gerginliği yumuşatmaya çalışıyordu. Biden’ın Çin’in etkisini kırma ve alanını sınırlandırma çabalarını Soğuk Savaş döneminin ‘kuşatma’ politikası olarak gören Çin lideri Şi, Amerikan politikasına tepkisini G20’ye katılmayarak göstermeye çalıştı.
Zirvenin iklimle mücadele açısından önemini vurgulayan Biden bu alanda Çin olmadan önemli mesafe almasının zor olduğunun farkında. Çin’in ekonomik gücünü sınırlandırma politikasının bir diğer handikabı da Rus-Çin koordinasyonunu daha çekici hale getirmesi. Çin’in ekonomik olarak zorlandığı bir dönemde atılan ticari kısıtlama adımlarının bu ülkede iş yapan Amerikan firmalarını olumsuz etkilemesinden de çekinen Biden adeta baskının dozunu ayarlamakla meşgul bu günlerde.
Biden yönetimi her ne kadar zirveyi başarılı olarak sunmak istese de sonuç bildirgesinde Rusya’nın doğrudan kınanmaması Rus lideri Putin’in zirveye katılmadan istediğini alması anlamına geliyor. Şi’nin de zirveye katılmayarak hem iklim değişikliğiyle ilgili adımların zayıf kalacağı hem de bundan sonra Rusya’yla daha yakın hareket etmeye devam edeceğini göstermesi Washington açısından önemli bir açmazın tekrar hatırlatılması şeklinde tezahür etti.
Biden bir yandan Ukrayna’ya ‘sonuna kadar’ destek sözü verdiği için Rusya’yla herhangi bir yapıcı sürece giremiyor. Bir yandan da Çin’e karşı ekonomik mücadelenin iklim konusunda birlikte hareket etmeyi zorlaştırması riskiyle karşı karşıya. Amerika’nın bu iki güçle mücadelesinde bir yandan kinetik kapasitesini bir yandan da elindeki ekonomik mücadele araçlarının sınırlarını zorladığına şahit oluyoruz.
Rusya’yla Çin’in daha yakın hareket etmesi ve Amerika’nın bu oyunun kurallarını belirlemekte zorlanması Hindistan gibi ülkelere denge politikası güderek küresel liderlik rolüne soyunma fırsatı tanıyor. Modi’nin ülkesini küresel siyasetin ana aktörlerinden biri haline getirme çabasına uygun bir zemin hazırlayan bu koşullarda Amerika’nın gerek Hindistan gerek Vietnam gibi ülkelere kapasitelerinin ve verebileceklerinin üstünde beklenti yüklediğini söylemek mümkün.
Biden’ın Çin’le mücadelede yanına çekmeye çalıştığı diğer ülkelerde “Amerika’yla yakınlaşmaya evet ama Çin’le karşıtlığa hayır” şeklinde ifade edilebilecek mesafeli bir tavrın yaygınlaştığını söyleyebiliriz. Biden’ın Ukrayna’nın işgaline verdiği Batı’yı bir araya getirme becerisinin Çin’e Tayvan konusunda net bir mesaj verdiği söylenebilir. Ancak aradan zaman geçtikçe Rus işgalinin neredeyse normalleştiği ve Çin’e verilen Tayvan mesajının da caydırıcı etkisini yitirmeye başladığını görüyoruz.
Ukrayna’nın Rusya’ya karşı kesin bir zafer kazanması ihtimalinin gittikçe azalması ve uluslararası toplumun da bunu kabullenmeye başlaması Amerika’nın Çin politikası açısından da handikap teşkil ediyor. G20’de Amerika’nın Hindistan’ı öne çıkarma çabaları bir yere kadar başarılı olsa da ne Ukrayna ne de Tayvan konularında bunun bir etkisi olmayacağını söylemek abartı olmayacaktır. Çin’e karşı verdiği ekonomik mücadelenin köprüleri tamamen atmak anlamına gelmesinden de çekinen Washington’un bir yandan da Rusya’ya karşı net bir zafer kazanması zor.
Biden yönetiminin önümüzdeki dönemde Rusya’yla Çin’in koordinasyonunu kalıcı biçimde kıracak bir politika geliştirmesi gerekiyor. Hindistan, Güney Kore, Japonya, Avustralya vb. güçler Amerika’nın Çin’in etkisini kırma politikasına yardımcı olabilir ancak hem Çin’e hem de Rusya’ya karşı net bir üstünlük sağlaması için daha yaratıcı bir strateji geliştirmesi gerekiyor. BRICS içinde de yer alarak iki taraflı bir denge politikası geliştirmeye çalışan Hindistan gibi güçlerin Amerika’nın istediği Çin’e alternatif rolünü üstlenmeleri gerçekçi değil. Rusya’ya karşı kinetik, Çin’e karşı da ekonomik bir mücadele yürüten Washington’un bu iki savaşta da başarılı olması için Rus-Çin yakınlaşmasını engelleyecek somut bir stratejiye ihtiyacı var.
***
Yazar hakkında