Fransa’da Polis Şiddetine Yönelik Protestolar Neyin Habercisi?
Fransa’daki protestoların birkaç net sonucu olacaktır.
Prof. Dr. Talha KÖSE, İbn Haldun Üniversitesi, SETA
Öncelikle hükümetin güvenlik konusundaki hassasiyeti artacak ve almış oldukları önleyici tedbirler ve kısıtlayıcı önlemler çoğalacaktır. Bu gelişmeler ister istemez protestocular nezdindeki gerilimi de artıracaktır. Çok fazla kaybedecek şeyi olmayan ve sorumlulukları sınırlı olan gençler arasında kutuplaşma, protesto ve şiddet motivasyonu yükselebilir. Hükümet açısından ise yatıştırıcı politikaları devreye sokmak zorlaşacaktır. Zira Fransız toplumunun tabanında güvenlikçi yaklaşımlara ve politikalara yönelik destek büyüyecektir. Aşırı sağcı siyasetçiler mevcut durumu kullanarak toplumsal tabanlarını genişletecektir. Aşırı milliyetçi ve göçmen karşıtı tarafta da uzlaşmaz yaklaşıma sahip ve kutuplaştırıcı figürler ön plana çıkacaktır. Cumhurbaşkanı Macron ise daha sert tedbirler alma konusunda kendini baskı altında hissedecektir.
Tüm bu gelişmeler sonucunda ve kutuplaşma ortamında kazanan ise göçmen karşıtı ve aşırı sağcı siyasi aktörler olacaktır. Bu aktörler siyasi ve toplumsal zeminlerini genişleteceklerdir. Fransız siyasetinde ılımlı aktörlerin ve siyasal alanın daralması, göçmen topluluklarında ötekileşme ve dışlanmayı artıracaktır. Bunun neticesinde protestoları haklı bulan kesimlerin toplumsal tabanı genişleyebilir. Fransa’da son yıllarda artan gelir adaletsizliği ve şehirli yoksulluk olgusu bir araya geldiğinde siyasi ve toplumsal yapıdaki bozulma daha da derinleşecektir. Protestolar nedeniyle gelir kaybına uğrayan kesimler ile protestocuların toplumsal tabanı arasındaki gerilim daha da artacaktır. Bu gerilim ise asıl sorun olan artan gelir adaletsizliği olgusunun üzerini kısmen örtse de protestoya eğilimli toplumsal kesimleri mobilize edecektir. Zengin kesimler daha korumacı bir yaklaşıma sahip olacaktır. Korunma kaygısından dolayı toplumun geri kalanı ile bağları daha da zayıflayacaktır. Bütün bu gelişmeler Fransa’daki toplumsal yapıya ve barışa kalıcı hasarlar bırakacaktır. Bu dönüşümün siyasetteki karşılığı ise aşırıcı aktörlerin tabanını genişletmesi şeklinde olacaktır.
Avrupa protestolardan nasıl etkilenir?
Protestoların Avrupa’nın geneline yayılma ihtimali bu aşamada acil bir mesele gibi görünmemektedir. Avrupa’nın birçok ülkesinde göçmen toplulukları ya şehir merkezlerindeki güvensiz bölgelerde ya da çeperlerinde yoğunlaşmış durumdalar. Polis şiddeti birçok Avrupa ülkesinde bir sorun olmamakla birlikte polis veya diğer güvenlik birimleri şiddete başvurma konusunda daha dikkatli davranmaktalar. Bunun yanı sıra daha kuşatıcı ve kucaklayıcı göçmen politikasına sahip ülkeler de var. Bu ülkelerdeki göçmen gençler dışlanmışlıklarını farklı şekillerde dışa vurmaktalar. Bu ülkelerden de radikal örgütlere yoğun katılımların olduğu daha önce tecrübe edildi. Fransızca konuşan eski sömürge ülkelerinden gelen göçmenlerin yoğun olduğu Avrupa ülkelerinde risk daha yüksek.
Fransa’daki protestolar karşısında Avrupa ülkeleri iki türlü tedbir alabilirler. İlki ve en muhtemeli güvenlik önlemlerini artırmaktır. Bu durum göçmen toplulukları ve gençler arasındaki memnuniyetsizliği artıracaktır. Diğer seçenek ise bu toplulukların önde gelenleri ve kanaat önderleri ile temasa geçilerek daha kuşatıcı ve bütüncül tedbirler almaktır. Özellikle aşırı sağ ve göçmen karşıtı partilerin iktidarda olduğu ülkelerde bu tarz adımların atılması daha zor. Aksine bu yaklaşıma sahip ülkelerdeki genç göçmenler Fransa’daki duruma benzer bir yaklaşım içine girebilirler. Bu açıdan Fransa’da yaşananların bulaşıcılık yönü olmakla birlikte kapsayıcı ve kuşatıcı önlemlerle bu tarz eylemlerin önüne geçilebilir. Özellikle göçmen topluluklarında toplumsal adalet hissinin sarsılması bu tarz eylemlerin temel ateşleyicisidir. Avrupa’nın birçok ülkesinde toplumsal kutuplaşmanın arttığı ve kırılganlıkların daha belirgin hale geldiği –özellikle de ekonominin olumsuz seyrettiği– dönemlerde riskler artmaktadır. Koronavirüs (Covid-19) salgını ve Rusya-Ukrayna savaşı ile birlikte bu kırılganlıklar Avrupa’da daha da artmış durumdadır. Bu da Avrupa’da tehlike çanlarının çaldığına işarettir.