Filistin, İslâm Toprağıdır ve Mescid-i Aksa Ümmetin Mukaddes Değeridir

Kudüs, 637 yılında Halife Ömer ibnu’l Hattab RadiyAllahu Anh zamanında Bizans ile yapılan savaş
sonucu İslâm toprağı haline gelmiştir.
UHA / İnternational News Agency
I. Haçlı Seferi sırasında kâfirlerin eline geçen Kudüs, Selahaddin Eyyubi’nin muazzam cihadı sonucu küfür işgalinden kurtulmuştur.
I. Dünya Savaşı sırasında İngilizler tarafından işgal edilen Filistin toprakları, 1917 Balfour Deklarasyonu ile Yahudilere vaat edilmiştir. İngiltere merkezli Siyonist hareket yoluyla, İngiliz manda yönetimi altında silahlandırılmış Yahudi çeteleri dünyanın dört bir yanından bu mukaddes topraklara getirilmiş, orada yaşayan Müslümanlar silah zoruyla yerlerinden edilerek işgal süreci fiilen başlatılmıştır.
1947 yılında Birleşmiş Milletler’in hazırladığı Filistin Paylaşım Planı temelinde, 1948 yılında -sözde- “İsrail” devletinin kurulduğu ilan edilmiştir. Dolayısıyla gasp, yağma, işgal, zorla yerinden etme ve vahşi katliamlar temelinde kurulmuş bu varlığın bu topraklara
çöreklenmiş olması, bu toprakların İslâm toprağı olduğu gerçeğini asla değiştirmez.
Üstelik Mescid-i Aksa, Müslümanların ilk kıblesi, Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in İsra ve Miraç yeri, İslâm’da mukaddes sayılan üç mescitten biridir.
Allah Subhanehu ve Teâlâ, ayette geçen “çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa” ifadesiyle doğrudan Kur’an-ı Kerim’de zikretmiştir.
Kudüs’ün “üç semavi dinin kutsalı olduğu” söylemi, akidevi değil siyasi bir söylemdir. Bu söylem, “Yahudi varlığının Aksa toprakları üzerinde en az Müslümanlar kadar hakkı olduğu” algısını oluşturmayı amaçlayan şerir bir planın parçasıdır. “Üç semavi dinin kutsalı” söylemini dolaşıma sokan devletlerin, politikacıların ve kültür misyonerlerinin dinle, kutsalla bir alakaları yoktur. Müslümanların yaşam hakkının kutsallığıyla ilgilenmeyenlerin, Kudüs’ün kutsallığıyla ilgisi nasıl olabilir?
Dolayısıyla Mescid-i Aksa, Kudüs ve bir bütün olarak Filistin ne sadece Filistinlilerin ne de sadece Araplarındır, bilakis tüm İslâm ümmetinin ortak toprağı ve değeridir. Bu mübarek topraklara yönelik her saldırı, İslâm’a ve Müslümanlara yapılmış bir saldırı olarak addedilir.