Dünyadaki elektrik talebi yenilenebilir enerji ile karşılanacak
* Uluslararası Enerji Ajansı’nın hazırladığı Elektrik Piyasası 2023 raporu, küresel enerji krizi ve ılıman hava koşulları dolayısıyla 2022’de elektrik talebinin yüzde 2 oranında azaldığını gösteriyor.
* Ancak rapor önümüzdeki üç yıl içerisinde küresel elektrik talebinin yüzde 3 oranında artacağını öngörüyor.
* Elektrik talebinde gerçekleşmesi beklenen bu artış, salgın öncesinde gerçekleşen yıllık ortalama yüzde 2,4’lük artış oranını da geçiyor.
Yeni bir rapora göre, 2022’de azalan elektrik talebi, önümüzdeki üç yıllık süre içerisinde yüzde 3 oranında artacak ve önümüzdeki üç yıl içinde, küresel elektrik talebindeki artışın yüzde 70’den fazlasının Çin, Hindistan ve Güneydoğu Asya’dan gelmesi bekleniyor.
Elektrik talebindeki potansiyel artışın neredeyse tamamının yenilebilir enerji kaynakları ve nükleer enerji ile karşılanmasının beklendiği kaydedilen raporda, yenilenebilir enerji kapasitesindeki büyümeyle bu kaynakların küresel elektrik üretimindeki payının 2022’deki yüzde 29 seviyesinden 2025’te yüzde 35’e yükseleceği tahmin ediliyor. Ancak Asya-Pasifik bölgesinde kömür santrallerindeki üretim artışının devam ettiğinden küresel enerji üretiminden kaynaklanan karbondioksit emisyonlarının 2025’e kadar 2022 ile aynı seviyede kalacağı öngörülüyor.
Rapora göre, 2022’deki elektrik talebi eğilimleri de bölgelere göre büyük farklılıklar gösteriyor. Hindistan’ın elektrik tüketimi güçlü bir şekilde artarken, salgınla mücadele etmek için sıfır COVID politikasını benimseyen Çin’de elektrik tüketiminin düşük seviyede kaldığı görülüyor.
Raporda ayrıca, aşırı sıcak ve soğuk hava dalgaları arasında kalan ABD’nin ise ekonomik aktivite ve daha yüksek mesken kullanımı nedeniyle talepte güçlü bir artış kaydettiği belirtiliyor.
Ilıman geçen kış ayları, yüksek enerji fiyatları ve Rusya-Ukrayna savaşının neden olduğu arz kesintileri nedeniyle Avrupa Birliği’nde (AB) elektrik talebinin yüzde 3,5 oranında azaldığının görüldüğü raporda, bu oranın, COVID-19 salgınından bu yana gerçekleşen en büyük yüzdelik düşüş olarak öne çıkıyor.
Türkiye’de 2035’te toplam karbon emisyonu yüzde 37 azalabilir
SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi’nin hazırladığı “2053 Net Sıfır: Türkiye Elektrik Sektörü İçin Yol Haritası” raporunda ise, Türkiye’nin tamamen karbonsuz bir enerji sistemine geçişinde elektrik sektörünün rolünü mercek altına alıyor. Raporda Türkiye için elektrik üretiminin karbondan arındırılmasına yönelik bir yol haritası sunuluyor.
Raporda aktarılana göre, 2022 sonu itibarıyla Türkiye elektrik kurulu gücünün yaklaşık yüzde 54’ü yenilenebilir enerji kaynaklarından oluşuyor ve toplam elektrik üretiminde yenilenebilir enerjinin payı yüzde 40 civarında seyrediyor.
Elektrik, Türkiye’nin toplam nihai enerji tüketiminin yüzde 20’sini oluşturuyor. Kalan payın büyük bölümünü ise binalarda, ulaştırmada ve imalat sanayisinde ağırlıkla fosil yakıtlardan elde edilen enerji kullanımı teşkil ediyor.
Rapor, Türkiye’nin 2053 net sıfır emisyon hedefine, yenilenebilir enerji kaynaklarının sisteme azami entegrasyonu, son kullanım sektörlerinde enerji verimliliği ve elektrifikasyon seviyelerinin artırılması yoluyla ulaşmasının mümkün olduğunu ortaya koyuyor.
Raporda yer alan Net Sıfır 2053 senaryosuna göre, Türkiye’nin toplam karbon emisyonları 2025 yılında zirveye ulaşıyor. 2035 yılında kömür santrallerinin sistemden çıkmasıyla toplam karbon emisyonları 2025 yılı seviyelerine kıyasla yüzde 37,2 oranında azalıyor.
Toplam emisyonlardaki azalış büyük oranda , fosil yakıtlardan yenilenebilir enerjiye geçiş yapan elektrik sektöründen kaynaklanıyor. 2030’dan sonra düzenlemelere bağlı bir şekilde kömürden çıkışın gerçekleşmesiyle toplam emisyon miktarındaki azalışın da hızlanacağı öngörülüyor.
Net Sıfır 2053 senaryosuna göre, 2040’tan sonra ulaşım sektöründe elektrifikasyonun artması ve e-yakıtların kullanılmasıyla emisyonlar daha da azalıyor. Konut sektöründe ise ısı pompalarının kullanılmasıyla emisyon azaltımına katkı sağlanıyor.
Ayrıca simülasyon sonuçları 2050’den sonra elektrik sektörü emisyonlarının negatif değerlere ulaşacağını gösteriyor. Bu negatif emisyon, karbon yakalama ve depolama sistemleri sayesinde gerçekleşiyor ve diğer sektörlerde arta kalan emisyonların sıfırlanmasını sağlıyor.
Çalışmadaki makroekonomik varsayımlarda Türkiye’nin kayda değer ekonomik büyüme göstereceği dikkate alınıyor. Modelde, Türkiye’nin üretim kapasitesini koruyacağı, bununla birlikte üretimin daha yüksek katma değerli ve daha az enerji yoğun ürünlere doğru kayacağı varsayılıyor.
İnşaat sektörünün ise nüfusa, konut başına düşen kişi sayısındaki azalmaya ve altyapı yatırım talebine paralel olarak büyüyeceği ve inşaat malzemeleri üretiminin daha çok iç pazarın ihtiyaçlarına karşılık vereceği öngörülürken, ulaşım faaliyetlerinin de yükselen gayri safi yurt içi hasıla (GSYİH) ile birlikte artması bekleniyor.
Sonuçlar, artan ekonomik faaliyetlerden dolayı Türkiye’nin toplam enerji talebinin 2030’a kadar arttığını, bundan sonraki dönemde ekonominin büyümesine rağmen elektrifikasyonun ve enerji verimliliğinin etkisiyle enerji talebinin azalmaya başladığını gösteriyor.