Doç. Dr. Nebi Miş, CHP’nin siyaset tarzı toplumsal dinamiklerden uzak”
SETA Siyaset Araştırmaları Direktörü Doç. Dr. Nebi Miş, “CHP demokrasiye geçilmesinden bu yana tek başına iktidara hiç gelemedi” dedi.
Uluslararası Haber Ajansı (UHA)’dan Ataner YÜCE’nin Kriter Dergisine dayandırdığı haberine göre, Bursa Uludağ Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Prof. Dr. Ferhat Pirinççi’nin, “Bir tarafta 20 yıldır sürekli iktidarda olan AK Parti, diğer yanda ise en fazla siyasi tecrübeye sahip ve cumhuriyetin ilk partisi CHP var. Buna rağmen neredeyse 70 yıldır CHP tek başına iktidar olamadı. Bunun sebeplerini nasıl açıklarsınız?” sorusunu Doç. Dr. Nebi Miş cevapladı.
Doç. Dr. Nebi Miş, “Aslında CHP demokrasiye geçilmesinden bu yana tek başına iktidara hiç gelemedi. 1970’lerde koalisyon ile iktidar oldu, bunun dışında iktidara gelemedi. Burada kuşkusuz CHP üzerinden çok geniş bir analiz yapılabilir ama bence en önemli meselelerden birisi geçmişin yükü. Geçmişin yükü derken, sonuçta Türkiye’de toplumun çok geniş bir kesimini muhafazakar, dindar kesimler oluşturuyor ve bu toplum kesimleri hemen hemen yüzde 70’lik bir nüfusa tekabül ediyor. Böyle olunca CHP’nin hem tek parti dönemindeki uygulamaları hem de özellikle 1950 sonrası 27 Mayıs 1960 darbesi ve sonraki darbelere destek vermesi, muhafazakar, dindar toplum kesimlerinin siyasetçilerine yönelik olarak kullandığı ötekileştirici dil, üslup ve onların temsilcilerinin idam edilmesi süreçlerinde ortaya koyduğu siyaset tarzı, toplumun zihninde bir CHP algısı oluşturuyor. Buraya, CHP’nin özellikle çeşitli vesayet ortaklarıyla birlikte iktidar alanlarını korumak için uyguladığı siyaseti de eklememiz lazım. Bu görme biçimi CHP’nin geniş toplum kesimlerinde normalleşmesini zorlaştırıyor. CHP hep geçmişin yükü ile siyaset üretmeye çalıştığı için zamanın ruhuna göre siyasal yenilenmesini de sahici olarak gerçekleştiremiyor. Yenilenme arayışı taktiksel ve kısa dönemli düzeyde kalıyor” dedi.
MEVCUT YÖNETİM İTTİFAKIN GELECEĞİ İÇİN CHP’Yİ FEDA EDİYOR
“Bütün bu süreçlere baktığımız zaman CHP, Türk siyasetinde daha çok belirli çıkar gruplarıyla, elitlerle, vesayetçi yapılarla iktidar alanlarını çok uzun süre korumaya çalıştığı için sivilleşmede geç kalan bir parti” olduğunu ifade eden SETA Siyaset Araştırmaları Direktörü Doç. Dr. Nebi Miş, Siyasetini geniş toplum kesimlerinin beklenti ve değerlerine yaslamak yerine ayrıcalıklı bir sınıfın sözcülüğünü uzun süre devam ettirdiğini belirtti.
Doç. Dr. Nebi Miş, “Bu bağlamda kuşkusuz bir siyaset arayışı var ama sivil siyaseti, siyasetinin merkezine uzun süre koymamıştır. Bunu söylerken haksızlık yapmamak için ne demek istediğimi bir cümleyle açıklamaya çalışayım: Demokratik yollardan iktidar mücadelesini öncelemek yerine Türkiye’de tarihsel blok olarak adlandırabileceğimiz belirli elit gruplara, askeri vesayet unsurlarına, devlete sırtını yaslamış ekonomi sınıfına, okumuş yazmış ve bunların içerisinde akademisyenlerin, gazetecilerin ve belirli bir aydın sınıfın oluşturduğu gruplarla kurduğu o koalisyonlarla, seçilerek iktidara gelmese bile iktidarını sürdürmenin yollarını aramıştır hep. Ve siyasi mücadelesini de bürokratik bir oligarşik sistem üzerinden yürütmüştür. Böyle olunca da CHP’nin toplum tarafından geniş bir şekilde desteklenmesi ve iktidara gelmesi mümkün olmamıştır. Vesayet geriletildiği dönemde ise, yani son yıllarda, kurtarıcısını sağ siyasette arayan bir CHP var. Sağ siyasal söylem ve siyasetçilerle, bloklar arası oy geçişkenliğini sağlamaya çalıyor. Sağ partilerle, sağ siyasetçilerle yol yürümeye gayret ediyor. CHP yönetimi ittifak siyasetini her şeyin önüne koyuyor. Böyle olunca da ittifakın geleceği uğruna CHP feda ediliyor görüntüsü, CHP’nin gerçek Atatürkçü tabanını endişelendiriyor. Özetle, CHP’nin ömrü, siyasette yön arayışı ve bir kurtarıcı arayışı ile geçiyor” dedi.
Nebi Miş “Siyasal liderlikte sahicilik meselesi, verdiği sözleri tutma meselesi ve halkla kurduğu ilişki çok önemli.”
ANA PARTİDEN AYRILAN PARTİLERDEN SADECE İKİSİ BAŞARILI OLDU
Prof. Dr. Ferhat Pirinççi : Özellikle son dönemde AK Parti’den, CHP’den, MHP’den ayrılarak kurulan bazı siyasi partiler var. Türk siyasi hayatında bu büyük partilerden ayrılıp kurulan partileri düşündüğümüzde özellikle son 5 yılı da dikkate aldığımızda neler dersiniz?
Doç. Dr. Nebi Miş, Ana partiden ayrılarak kurulan partilerin, Türkiye siyasetinde çokça bulunduğunu belirterek, Demokrat Parti’nin de CHP’den ayrılanların kurduğu parti olduğunu dile getirdi.
1960’larda CHP’den yine Güven Partisi, 70’lerde Cumhuriyetçi Parti ve sonraki dönemlerde de CHP içinden yine birçok parti kurulduğunu ifade eden SETA Siyaset Araştırmaları Direktörü Doç. Dr. Nebi Miş, şunları söyledi:
“Sonra Refah’tan, DYP’den ANAP’tan ayrılanlar, MHP’den ayrılanlar farklı adlarla yeni partiler kurdular.… Son dönemde başkanlık sistemine geçişle birlikte ittifak siyasetinin imkanlarından da yararlanmak için ana partinin içinde mikro iktidar mücadelesinden sonuç alamayanlar yeni parti kurma yolunu seçtiler. AK Parti’den Gelecek Partisi, MHP’den İYİ Parti, CHP’den Muharrem İnce’nin Memleket Partisi ya da en son İYİ Parti’den ayrılanlar Zafer Partisi’ni kurdu.
Peki bu partiler siyasi alan açısından ne anlama gelir? Türkiye siyasetinde ana partiden ayrılarak kurulanlar, birkaç istisnanın dışında genellikle bir elit siyaseti üzerinden bina edilir. Taban hareketleri tarafından kurulmazlar. Kimdir bu partilerin kurucuları; kendi ana partisinde beklediği pozisyonu bulamayanlar, emekli bürokratlar, akademide ve medyada kendisine yeni bir yol çizmek isteyenler gibi gruplardır. Geniş bir toplumsal taban desteğinden değil üstten, daha çok elit bir siyaset üzerinden kurulurlar. Böyle olunca da ilk seçimlerde bütün bu elitlerin pozisyon beklentisi olduğu ve o pozisyonları da elde edemedikleri için bu partiler ya hızlı bir şekilde dağılır ya fikir partileri ya da yüzde 1 civarında gidip gelen partiler olarak hayatlarına devam ederler. Ana partiden ayrılarak başarılı olmuş iki örnek var. Bunlardan birisi Demokrat Parti, CHP’den ayrılanların kurduğu; diğeri de Milli Görüş geleneğinin içerisinden çıkan yani Fazilet Partisi’nden ayrılanlar tarafından kurulan AK Parti”.
“Son dönemde kurulanların ana motivasyonu şuydu: Başkanlık sistemine geçilmesi ile birlikte 2019 seçimlerinde bir ittifak düzenlemesi yapıldı” diyen Doç. Dr. Nebi Miş, bu ittifak düzenlemesinde hem yüzde 50+1’e ulaşma açısından hem de parlamento seçimlerinde ittifak yapan partilerin oylarının heba olmaması düşüncesinin, küçük partilerin kurulmasını cesaretlendirdiğini söyledi.
Doç. Dr. Nebi Miş, yani bulunduğu parti içerisinde mikro iktidar mücadelesinde başarılı olamayanların, kendi partisini kurmaya yönlendiğini de hatırlattı.
Doç. Dr. Nebi Miş, şunları aktardı:
“Çünkü bir defa bu partiler ittifak düzenlemesi ile birlikte pazarlık yaparak birkaç milletvekili ile parlamentoda temsil edilebilirlerdi ya da yüzde 50+1’e ulaşmak için yine pazarlık siyaseti ile kilit parti konumuna gelerek parti başkanı ve birkaç kurucunun meclise gireceği diğerlerinin ise bürokrasi ya da başka yerde konum elde edebilecekleri düşüncesi ile parti kurdular. Ama en son 2023’e giderken ittifak düzenlemesi ile ilgili seçim kanunu değişikliği aslında bu küçük partiler için dezavantaj oluşturdu. Bir anlamda hayalleri suya düştü. Yani hem pazarlık güçleri azaldı hem kilit parti konumuna gelme arayışları sekteye uğradı. Ama son 5 yıldır kurulan partilerin esas motivasyonu ittifak düzenlemesi ile küçük partilerin sistemde önemli hale gelmesiydi”. (devam edecek)
Gazeteci * Ataner YÜCE
[UHA Haber Ajansı, 23 Ekim 2022]