Diyarbakır Annelerinin Terör Örgütüne Karşı Cesur Direnişi
Diyarbakır’da Hacire Akar’ın başlattığı oturma eylemi, bugün için terörle mücadele konusunda hem etkili hem de barışçıl bir direniş haline gelmiş durumda. Bu eylemlerin belki de en önemli etkisi, örgüt ve uzantılarının oluşturduğu tehdit, şantaj ve propaganda ortamında gedik açmış olmasıdır. Bu gedik zamanla daha da büyüyerek terörün toplumsal zemini ve operasyonel alanını ve kabiliyetlerini daraltacaktır. Bu etki, terörle mücadelenin silahsız boyutunun en önemli ayağını oluşturmaktadır.
Talha KÖSE & SETA Brüksel Koordinatörü
Diyarbakır annelerinin onurlu direnişi, terör örgütü PKK’yı ve örgütün şehir yapılanmalarını bugüne kadar en fazla zorlayan sivil girişim olarak kayda geçti. Evlatlarının örgüt tarafından dağa kaçırılmasını protesto için Halkların Demokratik Partisi (HDP) Diyarbakır il binası önünde barışçıl bir oturma şeklinde başlayan eylemler, kısa sürede bölgenin birçok şehrine yayıldı. Bu eylemler sayesinde 30’un üzerinde aile, terör örgütü tarafından kaçırılmış olan evlatlarına kavuşurken, halen yüzlerce aile de benzer bir umutla eylemlerini etkili bir şekilde sürdürüyor.
En Büyük Sivil Güç
Evlatları terör örgütü tarafından kaçırılmış veya dağa çıkarılmış binlerce anne ise çevre baskısı ve örgüt tehdidi nedeni ile eylemlere doğrudan katılamasalar bile eylemleri yürüten anneleri yürekten destekliyorlar. Örgütün propaganda zırhını ve korku duvarını delen anneler, terör örgütünün yıllardır süren tasallutuna karşı en kayda değer sivil direnişini örgütlemiş durumdalar. Bu direniş, örgütün toplumsal zemini olarak ifade edilen kesimde bir uyanışa da vesile oldu. Önceleri örgütün etkili olduğu bölgelerde korku nedeni ile ancak fısıltı düzeyinde eleştirilebilen örgüt, bugün çok daha yüksek sesle eleştirilebiliyor ve protesto edilebiliyor. Şüphesiz bu durum, devletin sürdürdüğü etkin terörle mücadele ve Türk toplumunun diğer kesimlerinin terörle mücadeleye vermiş oldukları aktif destek zemininde mümkün olabildi.
Hacire Akar’ın 22 Ağustos 2019’da terör örgütü tarafından kaçırılan evladına kavuşmak için HDP Diyarbakır il başkanlığı binası önünde başlattığı spontane eylemin üzerinden iki yıldan fazla süre geçti. Eylemi başlatan Akar, kısa süre sonra evladına kavuşurken, bu kavuşma evladı dağa kaçırılan ve evlat özlemi çeken anneler açısında bir umut ışığı oldu. Oturma eylemlerine katılan ailelerin sayısı zamanla 250’ye yaklaştı. Eylemler Van, Muş, Şırnak, Hakkari, İzmir, hatta Berlin’e yayıldı. Eylemler, HDP ve yandaşlarının yıldırma çabalarına rağmen genişleyerek sürüyor. Devlet içinde belli kesimlerin 90’larda terörle mücadele adı altında yapmış oldukları hatalı uygulamaları protesto etmelerine alışık olduğumuz Kürt anneleri, bu sefer doğrudan örgütü ve onun siyasi ve toplumsal uzantılarını protesto ediyorlar. Bu dönüşüm, örgütü ahlaki açıdan tahminlerin de ötesinde yıpratıyor.
3 Eylül 2019’da başlayan evlat nöbetleri, daha önce Türkiye’de başlatılan sivil eylemlerden birçok açıdan farklılık gösteriyor. Türkiye’de daha önceleri gerçekleştirilmiş olan Cumartesi Anneleri, Cuma Anneleri, Barış Anneleri, Şehit Anneleri gibi oluşumlar, özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde çok uzun süre devam etmemişti. Bu eylemlerin bir kısmını daha önceki dönemlerde PKK, psikolojik harekat ve propaganda faaliyetlerinin parçası olarak kullandı. PKK’ya karşı en kayda değer eylem, 2014’te Diyarbakır’da çocuklarını terör örgütünden kurtarmaya çalışan annelerce yapılmıştı. Ancak bu eylemler kalıcı bir etki bırakamadı. Örgüt karşıtı eylemler, bölgede örgüt yandaşları ve uzantıları tarafından ciddi baskılara ve yıldırma çabalarına maruz kaldı.
Hacire Ana’nın Eylemi İşaret Fişeği Oldu
Hacire Akar’ın eylemi ise evlatları on yıllardır terör örgütü ve örgütün siyasi ve sivil toplum kollarının çabaları ve zorlamasıyla dağa götürülen veya dağa kaçırılan aileler açısından bir işaret fişeği oldu ve sembol bir eylem haline geldi. Kürtlerin haklarını savunma iddiası ile yıllardır terör faaliyetleri yürüten örgüt, yaklaşık kırk yıllık süreçte Türk ve Kürt binlerce vatandaşı katletmiş ve güvenlik görevlilerini şehit etmiştir. Bu örgütün faaliyetlerinin en büyük mağduru Kürt gençleri ve aileleriydi. Örgütün şiddet kapasitesi ve toplumsal tabanının baskısı nedeni ile yıllardır seslerini çıkarmaktan çekinen anneler, siyasi ortamın müsait olması ve örgütün şiddet potansiyelinin son dönemdeki operasyonlarda kayda değer bir azalma göstermesi ile böylesi bir eyleme cesaret edebilmişlerdir. Annelerin örgüte karşı direniş çığlığı her ne kadar halen örgüt sempatizanları ve HDP destekçileri tarafından boğulmaya çalışılsa da, eylemlerin sonuç getirme noktasındaki başarısı, birçok aileyi de bu protesto eylemine katılma konusunda harekete geçirebildi.
Desteklerle Güçlendiler
Diyarbakır Annelerinin eylemleri, kamusallaştıkça ve ailelerin hikayeleri basın-yayın kuruluşlarında yer almaya devam ettikçe, terör örgütü ve örgütün çeşitli yapılanmalarının sinsi taktikleri daha belirgin bir şekilde ortaya çıkıyor, ailelerin ise bu tehditler karşısındaki farkındalığı artıyor. HDP ve özellikle örgütün şehir yapılanmaları ve sivil toplumdaki uzantılarının, örgüte adam kaçırma ve eleman kazandırma noktasında aktif rol aldıklarına dair çok somut veriler ortaya konuyor. Ortaya çıkan bilgiler, terör örgütü ve uzantılarının sinsi taktiklerini ifşa etmekte ve terörle mücadelenin siyasi ve toplumsal zeminini tahkim etmektedir.
Terör örgütü ve uzantıları eskiden olduğu gibi rahat tehditler savuramamakta, siyasi ve psikolojik propaganda yürütememektedir. Bölgede toplumsal bilinçlenmenin ve annelerin farkındalığının artması ile birlikte, örgüt eskisi gibi kolay bir şekilde eleman da devşirememektedir. Şüphesiz terörle mücadele konusundaki etkili hamleler, annelerin ve diğer toplum kesimlerinin farkındalığını ve PKK’ya karşı direnme özgüvenini artırmıştır.
Eylemlerin kamusal hale gelmesi ve Türkiye’de birçok toplum kesimi tarafından sahiplenilmesi, eyleme katılan aileler nezdinde olumlu bir etki meydana getiriyor. Yerelde kendilerini dışlanmış hisseden “Diyarbakır Anneleri”, Türkiye’nin dört bir köşesinden gelen desteklerle, kendilerini çok daha güçlü ve etkili hissediyorlar. Bu destekler ve dayanışma ruhu, annelerin direnme azmini muhafaza eden yegane unsurdur. Türkiye’de barış söylemi üzerinden hareket tarzı benimsemiş olan yerli ve yabancı sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinin, Kürt annelerinin bu eylemine kayıtsız kalıyor oluşu ise zihinlerde ayrı bir soru işareti oluşturuyor. Örgüt karşısında duran anneler, bu kurum ve kuruluşlar tarafından örgüt yanında duran anneler kadar “muteber” kabul edilmiyorlar.
Diyarbakır’da Hacire Akar’ın başlattığı oturma eylemi, bugün için terörle mücadele konusunda hem etkili hem de barışçıl bir direniş haline gelmiş durumda. Günümüze kadar onlarca ailenin evlatlarının terör örgütünden kurtularak evlerine dönmelerine vesile olan eylemler, tahminlerin çok üzerinde bir etki ortaya çıkardı. Terörle mücadelenin toplumsal barışı muhafaza edecek şekilde başarılı olabilmesinin en etkili yolu örgüte ve uzantılarına karşı sivil ve şiddetsiz direnişin sürdürülmesidir. Bu mücadele, örgütün yıllardır kullanageldiği iddiaları ve propagandayı da etkisiz hale getirecektir. Bütün bu eylemlerin belki de en önemli tesiri, örgüt ve uzantılarının oluşturduğu tehdit, şantaj ve propaganda ortamında gedik açmış olmasıdır. Bu gedik zamanla daha da büyüyerek, terörün toplumsal zeminini, operasyonel alanını ve kabiliyetlerini daraltacaktır. Bu etki, terörle mücadelenin silahsız boyutunun en önemli ayağını oluşturuyor. Türkiye’deki sivil toplumun ve diğer barışçıl toplumsal kesimlerin de Diyarbakır Annelerine destek vermeleri oldukça hayatidir. Böylesi bir eylemliliğin, devletin bölgede meydana getirdiği güvenlik şemsiyesi olmadan hayata geçirilmesinin oldukça güç olacağını da ayrıca vurgulamak gerekir.
[UHA Haber Ajansı, 30 Ekim 2021]