“Demokrasi, özgürlük, insan hakları, adalet bizim vazgeçilmez hayat ve siyaset prensiplerimizdir”
ANKARA – UHA HABER / Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Uygarlıklar arasındaki fay hatlarının geleceğin savaşlarının cephe hatlarını teşkil edeceğini söyledi.
(MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Türk Gençliği’ne seslenişinde ‘Lütfen düşününüz’ diye hitap ederek, “hayat mücadelesinde geri kalanlar, ileri gidenlerin maalesef hep tutsağı olmuşlardır” dedi.
Devlet Bahçeli, Türk Gençliği’ne seslenişinde şöyle devam etti:
“Gaflet uykusundaysak uyanalım, cehalet çemberindeysek buradan süratle çıkalım. Zamanın ruhu ne olursa olsun, çağın özelliği nasıl gelişirse gelişsin; şan, şöhret, para, her çeşit dünyevi tatlar; şeref, haysiyet, onur, mertlik gibi değerler karşısında sönmeye, silinmeye ve mağlup olmaya mahkûmdur, mecburdur. Gençlerimizden isteğim bu gerçeği hatırlarından çıkarmamalarıdır. Bu değerler bizim değerlerimizdir, Türk gençliğinin mutlak ve muharrik gücüdür. Lütfen düşününüz, MÖ.6.yüzyılda ticari merkezler olarak ortaya çıkan ve denizden 25 milden daha uzak olmayan yaklaşık bin beşyüz ayrı şehir devleti dünya genelinde mevcuttu. Bunlardan bir tanesi bile bugün yoktur. Tarih harabelerle doludur. Ama büyük medeniyetler, devasa kültürler her zaman varlığını korumuşlardır. Türk milleti de böyle bir medeniyet müktesebatını elden elde, nesilden nesile taşıyarak bugünlere ulaşmıştır. 1900’lü yılların başlarında genç olanlar, Milli Mücadele’yi başardılar, Cumhuriyet’i kurdular. En çetin şartları göğüslediler, bekamızı iman ve iradeyle korudular.
“Ben ancak Osmanlı Bankası kadar Osmanlıyım”
Gelecekte var olmanın yegane çaresi de, bugünkü gençlerimizin iman ve iradesine sıkı sıkıya bağlıdır. Yine şu yakıcı gerçeği sorgulamanızı bilhassa temenni ederim: Halep İstanbul’dan evvel zarafet ve moda merkeziydi, ya şimdi geride ne kalmıştır? İç savaş, terör, çatışma, kaos, husumet Halep’ten geriye ne bırakmıştır? Eski sevdalarımız, eski hakimiyet havzalarımız ne hallere düşmüştür? Bunun bir kopyasını yaşamamak ve yaşatmamak Türk gençliğinin devletine ve milletine sözü, hatta yemini olmalıdır. 21’inci yüzyılın bir değişim ve dönüşüm çağı olması, toplumsal krizleri, politik çözülmeleri, duygusal iniş ve çıkışları sıradan hale getirmiştir. Bu sonucu milli ve tarihi bir şuurla yorumlamak ve gerekli dersleri sabırla çıkarmak zorundayız. Büyük zaferlerin şafağının büyük sabırlarla doğacağını bilmekle mükellefiz. Vatanımızın her karış toprağında derin korku kuyuları kazmak için fırsat kollayanlar her zaman olmuştur, olacaktır ve bu ağır tehdit sarmalı sağduyulu her kardeşimin malumudur. Bu tehdide Türk gençliği sessiz kalamaz, kalmamalıdır. Meşrutiyet yıllarında, Yorgo Boşo Efendi, “Ben ancak Osmanlı Bankası kadar Osmanlıyım” demişti. Bu sözü söyleyenden eser kalmadı, ama Türk milleti kahramanları eliyle varlığını devam ettirdi, tehditleri yıkıp geçti.
Bu çağrı dürüst, temiz, hilesiz ve hesapsız bir çağrıdır.
Türk gençliği bizim nazarımızda, istikbalin kahramanıdır, devletine, milletine, ailesine gönül ve vefa borcunun gereğini; vakarla, vatanseverlikle, millet perverlikle, sadağından çıkmış ok misali hainleri korkuta korkuta yerine getirecektir. Mimar Sinan, “Yaptığın işi gönlünde hissedersen ırmaklar çağlar yüreğinde” diyordu. Gençlerimiz yaptıkları ve yapacaklarıyla yalnızca ırmakları yüreklerinde çağlatmakla değil, fırtınaları koparmalıdır geleceğin dünyasında, geleceğin rüyasında. Milli davalarımız Türk gençliğinin davasıdır. Düşüncelerim, kronik bir endişenin, hayali bir tehdidin veya bir vehmin değil, hepsini kardeşim gördüğüm Türk gençliğiyle gönülden gönüle bir rabıta kurmak ve onlara bir büyükleri olarak kalpten tavsiyelerde bulunmak için dile getirilmektedir. Bugünkü şartlarda hıyanet dalgaları tsunami boyutunda olsa da, sukutu hayal kaderimiz değildir. Merhum Enver Paşa’nın dediği gibi, “Yaşamak büyümektir.” Büyüklenmekle büyümek farklıdır. Büyüdükçe devlete ve millete, tarihi ve egemenlik haklarımıza destek vermek asıl olmalıdır. Eyvah gençliğim dememek için, tüm kardeşlerimi ziyana değil, ziya içinde yaşamaya, Türkiye’ye sahip çıkmaya; huzur, barış, refah ve mutluluk içinde var olmaya çağırıyorum. Bu çağrı dürüst, temiz, hilesiz ve hesapsız bir çağrıdır. Bu çağrı birliğe, beraberliğe ve hep birlikte dirliğe çağrıdır. Bu çağrı tarihin, talihin, milletin, haklıdan yana duruşun çağrısıdır. Geçmişte yeterince bedel ödedik, yenilerini ödemeyelim çağrısıdır.
Demokrasi, özgürlük, insan hakları, adalet bizim vazgeçilmez hayat ve siyaset prensiplerimizdir.
Uygarlıklar arasındaki fay hatları geleceğin savaşlarının cephe hatlarını teşkil edecektir. Şimdiden her ihtimale hazırlık yapmak şarttır. Berlin Duvarı’nın yıkılmasından sonra, Newyork’da Dünya Ticaret Merkezi’nin kulelerinin yıkılmasına kadar insanlığa dayatılan fikir, toplumların parçalandığı fikriydi. Ama bu dayatma boşa çıkmıştır. Savaşlar, çatışmalar, kutuplaşmalar, devrimler, seriye bağlanmış teknik dönüşümler, göçler, artan zenginlikler, tavan yapan yoksulluk ve sefalet küreselleşse de, bunlara mukavemet ruhu da aynı oranda güçlenmiş ve genişlemiştir. Deniyordu ki, küresel süreç demokrasinin önüne çekilen bütün setleri yıkıp geçerken piyasaları serbestleştirecek, hukuk kurallarını evrenselleştirecek, insanı ve toplumları özgürleştirecek. Bu tahmin de sulara gömülmüştür. Demokrasi, özgürlük, insan hakları, adalet bizim vazgeçilmez hayat ve siyaset prensiplerimizdir. Yıkıcı olmadıktan sonra, hainlerin zehirli propagandası haline dönüşmedikçe saygımız ve riayetimiz tartışmasızdır. Hz. Mevlana’nın dediği gibi, “Adalet bir şeyi yerine koymaktır” ve bu ihlaslı hüküm Türk milletiyle özdeş, Türk gençliğiyle iç içedir. Özgürlük manevi ve hukuki bir haktır. Türk gençliğinden bunun esirgenmesi eşyanın tabiatına aykırıdır. Elbette hiç kimsenin lütfunu istemiyoruz, bağımsızlığımıza da gölge düşürülmesine göz yummuyoruz, yummayacağız.
Gençlerimiz her zaman hazırda beklemelidir.
Merhum Namık Kemal demişti ki “Kimsenin lütfuna talip olma, bedeli cevher-i hürriyettir.” Türk gençliği hiçbir şiddet ve şirret emele boyun eğmemelidir, çünkü onların onuru onurumuz, itibarları itibarımız, güvenlikleri güvencemizdir. Bununla birlikte devletine ve milletine tuzak kuran iç ve dış işgal cephesinin zalim senaryolarını da sabır ve cesaretle bozmak için gençlerimiz her zaman hazırda beklemelidir. Türk gençliği vatanına ve milletine inanıyor ve iddiayla söylüyorum ki her şeyiyle sahip çıkacaktır. Gençliğimizi doymak ve kanmak bilmeyen hırslarına alet etmeyi hedefleyenlerle mücadelemiz de sonuna kadar sürecektir. Büyük Türk düşünürü Yusuf Has Hacib asırlar öncesinden bizlere seslenerek seven ve sevgi dolu bir kalbin hal tercümesini yapmıştı; “Gönül kimi severse onun kusuru erdem olur, bütün ters işleri düz, eksiği tam olur.”
Cumhuriyet’in yüzüncü yıldönümü olan 2023 görünmüştür.
Türk gençliğini çok seviyoruz. Her şeyin en güzeline layık olduklarına inanıyoruz. İmanlı, bayrak, vatan ve millet sevgisiyle bezenmiş, taassuptan uzaklaşmış, tahriklere yüzünü dönmüş, küçüğünü büyüğünü bilen, milli seciyesiyle gururlanan, hadiselerin akışına milli ve yerli bakabilen Türk gençliği irfan sancağımız, istiklal zırhımızdır. Bu irfan sancağı da düşüncenin bütün kutuplarını potasında eritecektir. Gelecek onlarla gelecektir. Malumatsız zekâ dizginsiz at gibidir. Bilgi, kitap, şuur, kardeşlik, sevgi ve dostluk bağları varlığımızın muhafızlarıdır. Merhum Cemil Meriç, “Kitap zekayı kibarlaştırır, kendini tanımak marifetlerin marifetidir”, sözleriyle aslında gençlerimize ne yapmaları gerektiğini anlatmış, emniyetli bir yol göstermiştir. 1919 yılının Ocak ayında Ömer Seyfettin diyordu ki; “İhtimal yarın bütün cihan Türkiye’ye dünyanın en mesut memleketi diyecek. Evet, bunu bekleyelim.” Çok şükür beklediğimiz an yaklaşmış, Cumhuriyet’in yüzüncü yıldönümü olan 2023 görünmüştür.
Türk gençliği bu süreçte Türkiye’nin ve Türk milletinin ümit aşısı, bariz gücüdür. Bu vesileyle bütün gençlerimizi muhabbetle kucaklıyor, tertemiz alınlarından öpüyorum. Türk gençliği heves değil nefestir, hem bizim, hem analarının, hem babalarının canlarıdır, cananlarıdır, canberaberleridir, ciğerpareleridir. Onları uçuruma çekmek için kuyrukta bekleyen alçaklara en kalıcı, en okkalı cevabı da gene Türk gençliği verecektir. Bu duygu ve düşüncelerle sözlerime son verirken, sizleri ve geleceğimizin güvencesi sevgili gençleri hürmet ve muhabbetle selamlıyor, Cenab-ı Allah’a emanet ediyorum. Sağ olun, var olun diyorum.”
[UHA Haber Ajansı, 12 Mart 2022]