DEM Parti, Bahçeli’nin tokalaşmasını “stratejik hamle” olarak yorumladı
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti), MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin yıllar sonra ilk kez TBMM’de kendileriyle tokalaşmasını “stratejik hamle” ve “muhalefet cephesine şekil verme çabası” olarak değerlendirdi.
UHA Haber’in VOA’ya dayandırdığı Ankara’dan Gazeteci* Yıldız YAZICIOĞLU’nun haberine göre, DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, Meclis’te yeni yasama yılı açılışı sonrası MHP ile AK Parti’nin oluşturduğu iktidardaki Cumhur İttifakı’nın olası hedeflerini yorumladı.
VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Koçyiğit, Bahçeli’nin yeni yasama yılının başladığı 1 Ekim’de DEM Parti Grubu’na gelerek tokalaşmasını “stratejik” olarak değerlendirerek, bu hamlenin belirli amaçlarla yapıldığını düşündüklerini söyledi.
“Bizim sıralara gelmesi tesadüf değil”
“Çok uzun zamandır parlamento zemininde Bahçeli’nin gelip grubumuzla tokalaştığı bir tablo hiç olmamıştı. Bu anlamda özel olarak kalkıp bizim sıralara gelmesinin tesadüf olduğunu düşünmüyorum açıkçası. Bilerek ve isteyerek geldi” diyen Koçyiğit, dış politikada İsrail gerekçe gösterilerek, aslında iç politikada özellikle ekonomik olumsuzluklara daha az muhalefet edilmesi için Cumhur İttifakı’nın strateji kurduğunu düşündüğünü aktardı.
Koçyiğit, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in “Cumhurbaşkanlığı makamına saygı” gerekçesiyle 1 Ekim günü TBMM açılışında ayağa kalkma kararına DEM Parti adına yorum yapmayacağını ancak yurttaş olarak yadırgadığını söyledi. Koçyiğit, “DEM Parti olarak bizim de ve CHP’nin de aslında Erdoğan karşısında ayağa kalkmama gerekçeleri ortadan kalkmamıştır” dedi.
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın İsrail’in Türkiye’ye yönelik işgal amacı olabileceğini iddia etmesi ardından Bahçeli’nin tokalaşmasını “barış için” diye gerekçelendirmesini anlamlı bulduğunu kaydeden Koçyiğit, böylece Bahçeli’nin kendi tabanını DEM Parti’yle neden tokalaştığı konusunda rahatça ikna edebileceğini dile getirdi.
Buna karşın Lübnan- Suriye üzerinden İsrail’in Türkiye topraklarını işgal etmeyi amaçladığı iddiasını gerçekçi bulmadığını söyleyen Koçyiğit, iktidarın “dış tehdit” göstermeyi stratejik taktik olarak gördüğünü savundu.
Koçyiğit, “Bu durum kısmen dış düşmansız kalmış Türkiye’nin yeni düşman ihtiyacı, daha doğrusu AKP-MHP İttifakı’nın toplumu konsolide edecek yeni kullanışlı araç ihtiyacı kaynaklı AKP-MHP İttifakı’nın, içteki yükselen itirazı bastırabileceği bir yeni düşman devlet olgusuyla doldurmaya çalıştığını düşünüyorum. Bu anlamıyla muhalefet bloğunu da dizayn etmek ve ‘Bizim yaptığımız hataları biraz görmeyin çünkü aslında bize doğru gelen büyük bir mesele var, bize yönelik tehdit var’ hamlesi olarak görüyorum” diye konuştu.
“AKP denklemi değiştirmeye çalışıyor, CHP dış politikada uyum gösteriyor”
MHP lideri Bahçeli’nin DEM Parti’yle tokalaşmasını kesinlikle dış politika gerekçeli görmediklerini belirten Koçyiğit, CHP’nin ise son dönemde dış politika gerekçesiyle muhalefet etme biçimindeki tutumunda adeta MHP-AKP’nin bu stratejisine uyumlu davrandığı eleştirisini yaptı.
Koçyiğit, “Topluma bu düşman algısını anlatarak hem aslında toplumda işsizlik, yoksulluk nedeniyle yükselen itirazın önüne set çekmek hem de muhalefetin keskin dilini törpülemek açısından bunun yapıldığını görüyoruz” diyen Koçyiğit, “Kısmen CHP de bunu dışarıda yaptığı açıklamalarıyla, ‘dışarıda Türkiye’yiz ama içeride muhalefetiz’ mesajlarıyla destekliyor” değerlendirmesinde bulundu.
“Yeni dönem açısından AKP’nin topluma söyleyecek hiç yeni bir sözünün olmaması nedeniyle bu ittifak yeni bir adıma ihtiyaç duyuyor. Bugün işsizlik ve yoksulluk bu kadar derinleşmişken, Türkiye bütün temel hak ve özgürlük endekslerinde en gerilere gelmiş durumdayken ve bugün orta vadeli ekonomik programla aslında sermaye kesiminin yükünü, borcunu topluma boca eden, kemer sıkma politikalarıyla neredeyse toplumu nefessiz bırakan bir iklim var” diyen Koçyiğit, “Bunu da AKP kendi orta vadeli programıyla kısa sürede çözemeyeceğini söylüyor. Şimdi burada topluma yeni ne söyleyebilir? Toplum rızasını da alması gerekiyor. Önümüzdeki seçim öncesinde AKP’nin başarılı olması için bazı denklemleri değiştirmeye ihtiyacı var. Mevcut kutuplaşma iklimini ortadan kaldırmaya ihtiyacı var” diye konuştu.
Tokalaşma yeni anayasa için mi?
DEM Parti olarak ilkeli siyaset tutumundan vazgeçmeyeceklerini ve bunu da Bahçeli’nin çok iyi bildiğine işaret eden Koçyiğit, yeni anayasa noktasında AK Parti’nin henüz gerçek niyetini ortaya koymadığını belirterek, DEM Parti’yi sadece anayasa konusunda masaya getirmekten öte tokalaşma hamlesinde çoklu gerekçeler olduğunu şöyle anlattı. Koçyiğit, şunları söyledi:
“Cumhurbaşkanlığı Seçimi’nde yüzde 50 artı 1 şartını değiştirerek yeniden Erdoğan’a seçilme kolaylığı sağlamak mı, tek adam rejimindeki mevcut geniş yetkilerin muhalefetin eline geçmesi ihtimalinden rahatsızlık duymak mı veya mevcut sistemin sonuçlarını artık Türkiye’nin taşıyamıyor olması mı gibi ön yorumlarımız var. Ama gerçekten AKP’nin yeni anayasa arayışıyla gerçek muradı ne sorusuna hiçbirimiz bir yanıt oluşturamıyoruz.”
AK Parti’nin yeni Anayasa derken kafasında ne var tam olarak bilemediklerini belirten Koçyiğit, “Bu anlamıyla bize yönelik hamle, elbette anayasa tartışması sürecine katmak ve bizi bir noktada tutmak için de yapılmış olabilir. Ama en nihayetinde bizi çok iyi biliyorlar. En nihayetinde herhalde bu parlamentoda bütün tarihsel akışımız, öncül partilerimiz de dahil nerede durduğumuzu çok iyi tarifleyen bir parti olduğumuzu düşünüyorum. O anlamıyla biz ilkelerden asla taviz veren bir parti değiliz. Mesela biz yeni anayasa yapım sürecini yekten de reddetmiyoruz. Çoğulcu, özgürlükçü, kapsayıcı olmasının koşullarını beraber tartışalım diyoruz. Türkiye halklarıyla bunu tartışalım diyoruz. Bu anlamıyla yeni anayasa bir yönünde olsa da tokalaşma meselesi arkasında çoklu gerekçe, düşünüş var. Tek bir nedene sığdırmak yanlış olur” dedi.
Koçyiğit, Bahçeli’nin adımının dış politika, yeni anayasa ya da mevcut kutuplaşmayı ortadan kaldırmaya dönük, Kürt seçmene kısmen bir zeytin dalı uzatmak gibi çoklu değerlendirilebileceğini söyledi ve şu değerlendirmede bulundu:
“Bir tokalaşma ve ‘barış olmalı’ sözünden gerçekten bir barış ve yeni bir süreç çıkar mı? Bizce soru işareti. Bunu nasıl göreceğiz? Örneğin Meclis’te torba yasalardaki müzakere yaklaşımlarını göreceğiz, bizim karşı olduğumuz maddeleri tekliflerinden çıkarıp çıkarmayacaklarını göreceğiz. Anayasa yapım tekelini elinde tutacak mı, yoksa gerçekten topluma, siyasi partilere mi süreci açacak? Burada göreceğiz. Kobani Kumpas Davası’nın istinaf aşamalarında göreceğiz. HDP’yi kapatma davasında göreceğiz. Can Atalay’ın durumunda göreceğiz. Yani Türkiye’de yeni dönem başlayacağı iddiası yeni adımlarla destekleniyorsa o zaman diyebiliriz.”
“Yurttaş olarak CHP’nin ayağa kalkmasını yadırgadım”
DEM Parti adına değil ancak muhalefet bloğundaki bir siyasetçi ve bir yurttaş olarak CHP’nin ayağa kalması konusuyla ilgili tutumunu yorumlayabileceğini söyleyen Koçyiğit, “Yadırgadığımı söyleyebilirim. Çünkü geçmişteki kalkmama gerekçeleri ortadan kalkmadı ve yeni hiçbir şey olmadı” dedi.
Koçyiğit, “Geçmişte neden kalkmıyordu Cumhuriyet Halk Partisi? ‘Tarafsız değil, bağımsız değil. Hem Cumhurbaşkanı şapkası var hem AKP Genel Başkanı şapkası var. Biz bu iki şapka aynı anda taşıyan biri halk tarafından da seçilse kalkmıyoruz’ deniliyordu. O makam aslında tarafsızlık ve bağımsızlığı simgelerken TBMM açılışında konuşması öngörülmüş. Oysa Cumhurbaşkanlığı’nın tarafsızlık ve bağımsızlığına gölge düştüğü gerekçesiyleydi kalkmama. Bizim de gerekçemiz aynı. Bu gerekçe ortadan kalkmadı ki. AKP Genel Başkanlığı’ndan istifa etmiş bir Erdoğan mı var karşımızda? Sonuçta konuşmasından yarısını diyelim ki Cumhurbaşkanı sıfatıyla işte dış politika, tehdide karşı iç bütünlük sağlamak için yapıldıysa diğer yarısında kabine başarılarını, kendince ekonomideki göstergeleri anlatması en nihayetinde hükümet anlatımı. Bir hükümet programının sonucu. Kendi yürüttüğü programın anlatımı. O nedenle burada değişen bir süreç yok. Bence Cumhur İttifakı ve AKP tarafında da yok. O anlamıyla da şaşırdık, yadırgadık” diye konuştu.