ref: refs/heads/v3.0
enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
SON DAKİKA
07:44 Türk Devletleri Teşkilatı’nın Gelişmesi Işığında Yükselen “Türk Dünyası” Algısı
07:03 Bakanı Uraloğlu, “Demiryolu ağını dijital çağa uygun hale getirmek için yerli ve milli çözümlerle yapay zeka entegrasyonunu hızlandırdık”
00:25 Kocaeli ve Sakarya’da Ramazan Bayramı boyunca etkili olacak!
00:23 AK Parti Sözcüsü Çelik, “CHP Genel Başkanı’nın siyasi vesayet altında olduğu net görülüyor”
00:16 Cumhurbaşkanı Erdoğan, Somali Cumhurbaşkanı ile görüştü
00:09 Adalet Bakanı Tunç, “Soruşturma makamı, iddialara vakıf olduktan sonra bir soruşturma başlatmaması düşünülemez”
23:14 İBB’ye yolsuzluk soruşturmasında 12 şirkete el konuldu
22:05 Mikroplastikler halk sağlığı krizi!
13:21 İzmit’in gözbebeği Gölkay Park kaderine terk edildi
11:48 Kocaeli Yüzme Kulübü Teknik Direktörü Sabri Bozca, Türkiye Açık Su Yüzme Teknik Kurul Başkanlığı’na getirildi
10:42 Adalet Bakanı Tunç: “Suç varsa yargının ona el atmaması diye bir durum söz konusu olamaz hukuk devletinde.”
10:00 Arkeoloji Öğrencileri Kültürel Mirası Keşfediyor
09:46 Demokrasi mi istiyorsunuz, anarşi mi?
09:26 Türkiye Varlık Fonu’ndan bir ilk!
08:16 Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Alpaslan; “Sizi arayarak kurasız hac vaadinde bulunanlara sakın inanmayınız”
07:02 Dünyada N’ler Oluyor’:Türkiye- ABD arasında “F-35” Flörtü…
00:55 Gazeteci Aslı Sözbilir’in ‘Orada N’ler Oluyor’da gündeme damgasını vuran haberler!
00:42 CHP Genel Başkanı Özgür Özel İngiliz kanalı BBC’ye konuştu! İngiliz başbakana resmen yalvardı: Bu nasıl dostluk?
00:34 UHA / İnternational News Agency’ndan ‘Ekonomide N’ler Oluyor’da gündeme damgasını vuran haberler!
00:25 İBB’ye yönelik yolsuzluk ve terör soruşturması kapsamında: Firari Şişli Belediye Başkan Yardımcısı Ebru Özdemir teslim oldu
TÜMÜNÜ GÖSTER →

CHP, neden tarihinden ders çıkarmıyor?

CHP, neden tarihinden ders çıkarmıyor?
10 Ocak 2022
366
A+
A-

TEKİRDAĞ – UHA HABER / Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Öğr. üyesi Doç. Dr. Ramazan Akkır, Türkiye’nin uzun zamandan beri birbirinden farklı terör örgütleri ile mücadele ettiğini açıkladı.

ramazan akkır | Times Of TurkeyDoç. Dr. Ramazan Akkır, Türkiye’nin mücadele ettiği bu örgütler arasında Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ), Devrimci Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi (DHKP-C), Maoist Komünist Partisi (MKP), Türkiye Komünist Partisi/Marksist-Leninist (TKP/ML), Marksist Leninist Komünist Parti (MLKP), Kürdistan İşçi Partisi (PKK), YPG ve DEAŞ bu terör örgütlerinin öne çıktığını söyledi.

Bu ülke neredeyse kurulduğu günden beri, terörün bin bir yüzü ile karşı karşıya geldiğine dikkat çeken Doç. Dr. Akkır, “Terör bazen Sağ’ın, bazen Sol’un, bazen milliyetçiliğin bazen de dinin rengine bürünerek bu ülkenin genç demokrasisini zehirlemekle kalmamış; toplumsal ve siyasal bilinci de sakatlamıştır. Bundan dolayı, toplumun demokratik olgunluğa kavuşması ve belli bir standarda ulaşabilmesi için terör ile mücadele edilmeli ve mücadele bilinci daima canlı tutulmalıdır” dedi.

Doç. Dr. Ramazan Akkır, kırk yıldan beri devletin kılcal damarlarına kadar sızan ve 15 Temmuz gecesi darbeye teşebbüs eden FETÖ ile nasıl mücadele edildi ise binlerce insanın ölümüne neden olan PKK ile de mücadele devam etmek gerektiğini dile getirdi.

İstikrarsızlığa zemin hazırladı

Türkiye Cumhuriyetinin, 1984 yılından beri terör örgütü PKK ve onun uzantıları ile yurt içinde ve yurt dışında çok boyutlu olarak mücadele ettiğini ifade eden Doç. Dr. Akkır, “Devam eden mücadelenin ekonomik ve toplumsal bilançosu ise oldukça ağır olmuştur. Bu ülke, 40 binin üzerinde insanını ve yaklaşık 350-400 milyar dolar civarında da ekonomik sermayesini teröre kurban etmiştir. Terörün maliyetinin daha anlaşılır olması için bu rakamı biraz daha anlaşılır hale getirelim; bu rakamın ekonomi-politiği, kendi kalkınmasını tamamlamış bir Türkiye’dir. Bu rakam 87 Atatürk Barajı, 100 Yavuz Sultan Selim Köprüsü, 100 nükleer santral ve en az 70 Marmaray’ın bedeli kadardır. Teröre harcanan para ile tüm bu büyük projeler kolaylıkla yapılabilirdi. Kısacası, ortaya çıktığı günden bu yana insanımızın canına kasteden terör, ekonomik ve toplumsal sermayemizi sömürmüş; istikrasızlığa ve siyaset mühendisliklerine zemin hazırlamıştır” değerlendirmesinde bulundu.

Geçmişte bu ülkenin 70 sente muhtaç hale gelmesinde terörün büyük payı olduğunu hatırlatan Doç. Dr. Ramazan Akkır, AK Parti hükümetleri döneminde, PKK başta olmak üzere terör örgütlerine karşı etkili, caydırıcı ve başarılı mücadele ortaya konulduğunu ve son yıllarda bir taraftan devletin güvenlik aygıtlarının olağanüstü mücadelesi diğer taraftan Diyarbakır Anneleri gibi sivil direnişleri, terörün yeşerdiği bataklığı kurutmaya başladığını belirtti.

Doç. Dr. Akkır, Marjinal sol grupların, DEAŞ veya FETÖ gibi dinden beslenen yapıların varlık göstermesinin artık zorlaşdığına vurgu yaparak, bu başarılı mücadele sayesinde, teröre verilen toplumsal desteğin azaldığını ve terör örgütlerine katılım sayısının oldukça düştüğünü ve ancak terörün, yeni stratejilerle varlığını devam ettirmeye çalıştığını aktardı.

PKK’nın vesayetini devam ettirenler…

Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Öğr. üyesi Doç. Dr. Ramazan Akkır, konuyu biraz daha açarak şunları söyledi:

“1979 yılında kurulan PKK, sadece insanların canına kast eden bir terör örgütü değildir. Aynı zamanda kriminal faaliyet yürüten en büyük illegal yapılardan birisidir. Baskı yoluyla haraç toplama, fuhuş̧, adam öldürme, adam kaçırma, uyuşturucu, insan kaçakçılığı, özel mülkiyete saldırı, kamusal saldırı, rehin alma, kara para aklayarak terörü finanse etme ve terör için militan devşirme gibi yasa dışı faaliyetler terör örgütü PKK’nın kabarık suç dosyasında yer alan bazı maddeler olarak sayılabilir.

PKK, bütün bu terör eylemlerini bazen doğrudan bazen de kurduğu paravan örgütler üzerinden dolaylı olarak gerçekleştirmiştir. Bu ve benzeri eylemler üzerinden siyasal ve toplumsal alanı terörize etmeye çalışmıştır. Doksanlı yıllarda yaşananlar bunun örneğidir.

Özellikle, 1990 ile 1995 yılları arasında PKK terörü, siyasal ve toplumsal alanda ciddi düzeyde akıl tutulmasına yol açmıştır. Bir yandan toplumsal alanda kaos oluşturmaya, korku iklimini yeşertmeye ve anarşiye zemin hazırlamaya çalışmış diğer taraftan da kendi adına siyasal alanda varlık gösteren yeni uzantılar oluşturmuştur. Bu dönemde “de jure” Kürtlerin sorununu çözmek “de facto” PKK’nın vesayetini devam ettirmek için siyasi partiler kurdurulmaya başlanmıştır. Bu anlamda Halkın Emek Partisi (HEP), Özgürlük ve Demokrasi Partisi (ÖZDEP), Demokrasi Partisi (DEP), Halkın Demokrasi Partisi (HADEP), Demokratik Halk Partisi (DEHAP), Demokratik Toplum Partisi (DTP), Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) PKK’nın vesayetini politik alanda devam ettirmeye çalışmıştır. 1990 yılından itibaren kurulan bu partilerin temel özelliği, terör örgütü PKK ile olan organik bağları, irtibatı veya iltisakıdır. Bu bağ, bazen saklanmış bazen de itiraf edilmiş ve halkın gözüne sokulmuştur. Bu hareketin içinde aktif olarak yer alan ve DTP’nin de Genel Başkanlığını yürüten Ahmet Türk’ün “DTP uzaylıların örgütü değil, PKK de uzaylıların örgütü değil. PKK ile DTP’nin tabanı ortak. Bana oy veren insanın çocuğu dağda. Bunu görerek gerçekleri tahlil etmemiz gerek” sözü veya HDP’li yöneticilerin yapmış olduğu PKK güzellemeleri bu ifşanın ifadesidir”.

Marjinal sol ve PKK

Doç. Dr. Ramazan Akkır, PKK ile içli dışlı olan, terör ve şiddetten nemalanan, terör ile aralarına mesafe koymayan bu partilerin bir diğer özelliğinin de sol tandanslı olmaları veya marjinal sol siyaseti benimsemeleri olduğunu açıkladı.

Bunun önemli bir gerekçesinin de bulunduğunu hatırlatan Doç. Dr. Akkır, “Kan ve İnanç isimli kitabında PKK terörünü inceleyen Aliza Marcus’un da ifadesiyle bölgede yaşayan Kürtler, sol partilere daha fazla eğilim göstermiştir. Bu bağlamda PKK da diğer Kürtçü partiler gibi marjinal sol ideolojiyi benimsemiş ve sol değerlerin üzerine çökmüştür” dedi.

“1990’lı yıllardan itibaren kurulan bu partilerin bir diğer özelliği de nüfus yoğunluğunu Kürtlerin oluşturduğu Doğu ve Güneydoğu Anadolu şehirlerinden oy almalarına rağmen, Türkiye’nin diğer bölgelerinden yeteri düzeyde oy alamamalarıdır” diyen Doç. Dr. Ramazan Akkır, bu siyasal gerçekliğin bir sonucu olarak PKK’nın vesayetini devam ettiren bu partilerin, sosyal demokrat partilerle ve marjinal sol örgütlerle stratejik ittifak siyaseti güttüklerini ifade etti.

Doç. Dr. Ramazan Akkır, “bu ittifakın, bazen aleni bazen de gizli yürütülmekte ama her halükârda yapılmaktadır. 31 Mart 2019 tarihinde yapılan yerel seçimlerde Türkiye’nin bazı illerinde CHP adayının, bazılarında da Saadet Partisi adayının desteklenmesi, bu tarz bir siyasetin dışavurumudur. Peki son dönemde adından sıkça bahsedilen ve dahi “kutsallaştırılan” HDP ile CHP arasındaki “nikahsız birliktelik” bu çerçevede değerlendirilebilir mi? HDP, AK Parti iktidarının sonlandırılmasında CHP’nin kazanmasına zemin hazırlayabilir mi? Bu ittifak, ne kadar meşrudur?” diye soruyor.

HABER : Ataner YÜCE

[UHA Haber Ajansı, 10 Ocak 2022]

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.