CHP İttifakının Bedeli
2023 seçimleriyle ilgili uzun süredir dillendirdiğim bir iddiam var. Muhalefet bloğunun şimdiye kadar kendini en güçlü hissettiği yerin 2023’de büyük bir dezavantaja dönüşebileceğini düşünüyorum..
Doç. Dr. İsmail ÇAĞLAR & SETA Toplum ve Medya Araştırmaları Direktörü
Muhalefet şimdiye kadar bütün farklılıklarını “Erdoğan karşıtlığı” potasında eriterek yol aldı. Mesela son yerel seçimde İYİ Parti “yeter ki AK Parti kazanmasın” düşüncesiyle normal şartlarda iddia sahibi olabileceği bazı seçim bölgelerinde aday çıkarmadı. Keza aynı mantıkla HDP’nin devam eden tüm aşağılamalarını sineye çektirler. CHP’nin kurduğu ittifakın ismi lazım değil üyesi olan HDP’yi kızdırmamaya aşırı özen gösterdiler..
Saadet Partisi bile bu kervana katıldı. Bir ara AK Parti ile ittifak görüşmesi yapan SP’liler anlaşamayınca CHP’nin ittifakına dahil oldular. Hem de ne dahil olma! AK Parti’ye hem sağdan hem soldan en ağır ifadeleri söyleyecek, siyasi nezaketin sınırlarını alışılagelmedik derecede zorlayacak kadar… Şimdi Saadet Partisi’nin perde gerisindeki lideri olarak görülen Oğuzhan Asıltürk bu durumdan rahatsızlığını belirtti ve kongrede bu politikalardan vazgeçecek bir ekibin göreve gelmesi için hazırlıklara başladığını açıkladı. Asıltürk mealen “Tamam AK Parti’ye muhalefet ediyoruz ama biz CHP’nin bataklığına saplanmak zorunda değiliz” diyor.
Seçime doğru gidildikçe benzer itirazların hem İYİ Parti’den hem de CHP’nin içinden gelmesi sürpriz olmaz. CHP ittifakı kendini “Erdoğan’ı yenmeye” hiç olmadığı kadar yakın hissediyor. Dolayısı ile “yenelim de nasıl yenersek yenelim” düşüncesinin yerini yavaş yavaş “yeneceğiz ama kiminle, nasıl yeneceğiz? Erdoğan sonrasında nerede duracağız? Kimin etrafında toplanacağız?” düşüncesi almaya başladı. Kılıçdaroğlu, Akşener ve Babacan arasındaki üstü kapalı “kim aday olacak?” göndermeleri yaklaşmakta olan aday belirleme krizinin habercisi. Ve tabii diğer yandan “Erdoğan’ı yenmenin bedeli” de hesaplanıyor. Akşener’in, sonunda kenarda kalacağı, İYİ Parti’nin CHP’nin bir başka versiyonuna dönüşeceği, Erdoğan’ın gidip Kemal Kılıçdaroğlu’nun geleceği bir senaryoyu kabulleneceğini zannetmem.
Keza iyiden iyiye gözden çıkarılmış, kenara itilmiş ve horlanmış ulusalcı CHP’liler şimdilik sessizce akıbetlerine razı olmuş gözüküyorlar. CHP’deki bu aks değişiminin kalıcı olmadığını, Erdoğan’ı yenmek için benimsenmiş bir taktik olduğunu düşünüp kendilerini avutuyorlar. Peki seçim yaklaşınca da aynı şeyi mi düşünecekler? CHP’nin geriye dönülmez bir şekilde HDP’lileşmesinden önceki son çıkışta da sessiz sakin bekleyecekler mi?
Evdeki hesap güzel ama çarşıya çıkınca baya şaşacak gibi duruyor. Bakalım çarşıda kim kimi satacak, kim tezgaha çıkacak, kim fiyat verecek!