CDU Genel Başkanlık Adayları (2)
UHA HABER / SETA Berlin Siyaset Araştırmacı M. Erkut Ayvaz, CDU’nun 33. Olağan Kongresi ve kongre öncesi yaşanan siyasi süreç sonuçlarıyla birlikte ele aldığı analizde CDU Genel Başkanlık Adayları’nı da değerlendirmeye devam ediyor.
“Böylelikle Laschet mevcut aşamada Almanya’nın en güçlü ikinci partisi olarak görülen ve anketlerde ikinci sırada yer alan Yeşillerden ziyade federal seçim barajını geçme tehlikesiyle karşı karşıya olan ancak KRV’de yönettiği koalisyon ortağı liberal Hür Demokratlara (FDP) tercihen daha yakın olduğu sinyalini vermiştir” diye konuşan M. Erkut Ayvaz, bu tutumunu önümüzdeki aylarda da sürdürmesinin kuvvetle muhtemel olduğunu kaydetti.
M. Erkut Ayvaz, Son olarak Armin Laschet’in hem Türkiye hem de Almanya’daki Türkler açısından diğer iki adaya kıyasla daha ılımlı algılandığının bir gerçek olduğunun altını çizerek, şunları söyledi:
“Laschet’in özellikle 2005-2010 arası KRV eyaleti aile, kadın ve uyum bakanlığı döneminde Almanya’daki Türklerin en yoğun yaşadığı eyaletlerinden biri olan KRV’de Türklerle yakın ilişki kurması kendisinin genel anlamda TürkAlman dostluğuna önemli katkılar sunmasına olanak sağlamıştır. Ancak Laschet’in Türklerle yakın ve dostluk çerçevesindeki ilişkilerinin yanı sıra 2015 itibarıyla Şansölye Merkel tarafından hayata geçirilen “açık kapı” mülteci politikasını da desteklemesi bu bağlamda aşırı sağ çevrelerde olumsuz karşılanmıştır”.
“Böylelikle Laschet mevcut aşamada Almanya’nın en güçlü ikinci partisi olarak görülen ve anketlerde ikinci sırada yer alan Yeşillerden ziyade federal seçim barajını geçme tehlikesiyle karşı karşıya olan ancak KRV’de yönettiği koalisyon ortağı liberal Hür Demokratlara (FDP) tercihen daha yakın olduğu sinyalini vermiştir” diye konuşan M. Erkut Ayvaz, bu tutumunu önümüzdeki aylarda da sürdürmesinin kuvvetle muhtemel olduğunu kaydetti.
M. Erkut Ayvaz, Son olarak Armin Laschet’in hem Türkiye hem de Almanya’daki Türkler açısından diğer iki adaya kıyasla daha ılımlı algılandığının bir gerçek olduğunun altını çizerek, şunları söyledi:
“Laschet’in özellikle 2005-2010 arası KRV eyaleti aile, kadın ve uyum bakanlığı döneminde Almanya’daki Türklerin en yoğun yaşadığı eyaletlerinden biri olan KRV’de Türklerle yakın ilişki kurması kendisinin genel anlamda TürkAlman dostluğuna önemli katkılar sunmasına olanak sağlamıştır. Ancak Laschet’in Türklerle yakın ve dostluk çerçevesindeki ilişkilerinin yanı sıra 2015 itibarıyla Şansölye Merkel tarafından hayata geçirilen “açık kapı” mülteci politikasını da desteklemesi bu bağlamda aşırı sağ çevrelerde olumsuz karşılanmıştır”.
M. Erkut Ayvaz, Laschet’in Türkiye politikasına bakıldığında ise öncelikle Merkel çizgisinin burada da devam ettirileceğinin öngörüldüğünü ifade ederek, Zira Laschet’in geçmişte Ankara ve Berlin yönetimleri arasında yaşanan gerilimlerde Merkel’e yakın rasyonel tonda söylemlerde bulunduğunu, Türkiye’nin bir NATO üyesi ve AB’ye komşu ülke olarak Almanya için önemine işaret ettiğini aktardı.
M. Erkut Ayvaz, Merz’in 2018’deki son kongre mağlubiyeti sonrası zaman zaman gündemde kalmaya devam ettiğini, bilhassa CDU’nun bazı eyaletlerdeki meclis seçimlerinde ve AB çapında aldığı seçimler sonrası eleştirilerinin dozunu artırarak gündeme geldiğini hatırlattı.
“Anketlerde Merz’e gösterilen teveccüh CDU tabanının daha muhafazakar politikalar yanlısı olduğu yorumlarına neden olmuştur diyen M. Erkut Ayvaz, “Bu süreçte Merz de alınan önemli kararlarda CDU üyelerinin tercihlerinin de dahil edilmesinin iyi bir fikir olduğu yönünde görüş beyan ederken partinin gençlik teşkilatı bir sonraki şansölye adayının da CDU üyeleri tarafından seçilmesi teklifinde bulunmuştur” dedi.
Kongre öncesi dış politika bağlamında dikkat çeken açıklamalarda bulunan Merz, “Türkiye gibi ülkelere tam üye olmadan AB iç pazarına katılım imkanı sağlayacak, genişletilmiş bir Avrupa
ekonomik bölgesinin hayata geçirilebileceğini” belirtiğinie dikkat çeken M. Erkut Ayvaz, Merz’in ayrıca Türkiye ile ilişkiler bağlamında İngiltere ile hayata geçirilen ticaret anlaşmasının kısmen örnek alınabileceğini dile getirirken “Türkiye için uzun vadede AB üyelik perspektifinin bulunmadığını” ifade ettiğine işaret etti.
Norbert Röttgen’in CDU’da üçüncü ve sürpriz aday ise 2012’ye kadar Merkel kabinesinde federal çevre bakanlığı görevinde de bulunmuş olan dış politika uzmanı olduğunu açıklayan M. Erkut Ayvaz, Röttgen’in de tıpkı Laschet gibi geçmişte KRV eyalet meclisi seçimlerinde SPD’nin adayı Hannelore Kraft’a karşı CDU’nun eyalet başbakanı adayı olmuş, fakat başarısız kaldığını ve bunun üzerine Röttgen’in 2012’de Merkel tarafından federal çevre bakanlığı görevinden alındığını, Röttgen’in daha sonra halihazırda da sürdürdüğü Federal Meclis Dış İlişkiler Komisyonu başkanı olduğunu kaydetti.
M. Erkut Ayvaz, Adaylığının ilk gününden bu yana Röttgen’in kongrede şansının diğer adaylara kıyasla oldukça düşük olduğu değerlendirildiyse de her ne kadar kongre öncesi bazı anketlerde Röttgen’in popülaritesinin arttığı ileri sürüldüyse ve kongrede de tahmin edilenin üstünde oy almışsa da, Laschet ve Merz karşısında ikinci tura kalamadığını, Röttgen’in dış politika alanında CDU içerisinde ve hatta genel olarak Almanya’da öne çıkan en etkin isimlerden biri olarak kabul edildiğinin altını çizdi.
Araştırmacı M. Erkut Ayvaz, şöyle devam etti:
“Kendisi ayrıca Merz gibi ABD yanlısı dış politika tercihleriyle bilinmektedir. Röttgen’in diğer iki adaya kıyasla parti içerisinde spesifik bir kanadı temsil etmediği ileri sürülürken genel başkan seçilmesi sonrası CDU’lu kadın siyasilere daha fazla görev verileceğine dair sinyaller vermiştir Röttgen 26 Eylül’de gerçekleşecek federal meclis seçimleri sonrası FDP ile olası bir koalisyona yönelik mesafeli olduğunu da açıklamıştır. Zira 2017 federal meclis seçimleri sonrasındaki (CDU/CSU-Yeşiller-FDP arasındaki) başarısız koalisyon görüşmelerinden dolayı da –Laschet’in
FDP’ye yönelik ılımlı yaklaşımının aksine– halen FDP’yi sorumlu tutmaktadır”. (devam edecek)
***
M. Erkut Ayvaz
[UHA Haber Ajansı, 11 Şubat 2021]