Bir Türk annenin Hollanda adaletine feryadı: ‘Çoçuklarımı benden ayırmayın’
* Sürekli dayak yediği eşinden kurtulmak için iki çocuğu ile Belçika’dan Hollanda’ya kaçan Mehtap Şimşek, çocuk kaçırdığı gerekçesiyle yargılandı ve çocukları babalarına teslim etmeye mahkûm oldu.
* Tüm mercilerin hazırladıkları raporlarda, aşırı bir şekilde zulüm gördüğü anlatılan Şimşek, sırf ‘yurt dışına çocuk kaçırdığı’ için davayı kabetti.
* Şimdi temyiz kararını beklemekte olan Şimşek, ‘Beni çocuklarımdan ayırdığınız gün intihar ederim’ feryadı ile yanıp tutuşuyor.
İlhan KARAÇAY yazdı: Amsterdam
Hollanda’nın Lahey Mahkemesi, tüm mercilerin, ‘Aşırı bir şekilde zulüm görüyordu’ şeklindeki raporlara rağmen, iki çocuklu bir Türk anneyi, haklı olmasına rağmen, sırf ‘yurt dışına çocuk kaçırdığı’ için haksız buldu.
Mahkeme kararından sonra görüştüğüm Mehtap Şimşek’in avukatı bayan Yolanda Schrevelius, bu karara bir anlam veremediğini, bu nedenle temyize ve hatta yargıtaya başvuracağını söyledi.
Mehtap Şimşek ile kocası Naif Albayrak’ın boşanma davasına bakan avukat Pınar Çelikkol da, ‘Benim asıl dava ile ilgim yok, ben boşanma davasına bakıyorum ama, Lahey mahkemesinin vermiş olduğu karar gerçekten çok ilginç.’ dedi.
Öyle ya, tüm merciler ve bilirkişi raporları, Mehtap Şimşek’e sürekli işkence yapıldığı iddialarını desteklerken, sırf ‘yurt dışına çocuk kaçırdığı’ için haksız bulunan ve çocukları derhal babasına teslim etmesi istenen mahkeme kararı gerçekten şaşırtıcıydı.
Doğrudur, Mehtap çocuklarını yaşadıkları Belçika sınırları içinde bir yere kaçırmış olsaydı böyle bir karar çıkmayacaktı. Zira, çocukları yurt dışına kaçırma işlemi, uluslararası ortamda çok ağır ve af edilmez bir suç olarak kabul edilmiştir.
Mahkeme kararını verirken, çocukların bir yıldan daha az bir zamandır Hollanda’da olduklarını, bu nedenle de ‘Hollanda’ya ve arkadaşlarına alışmışlık’ diye bir ortam olmadığını da göz önünde tutmuştu.
Telefondaki her konuşmamızda, sürekli ağladığı için anlaşamadığımız Mehtap Şimşek ile, yazışma yoluyla irtibatımızı sürdürdük.
Mahkemeye sunulan ifadelerde şunlar yer alıyordu:
‘Naif ile tanıdıklarım tarafından tanıştırılmıştık. Burada ikamet izni yoktu. Benimle evlenmesi halinde ikamet izni alabilecekti.
Hollanda’da yabancılar dairesine, ‘Birlikte evleneceğiz’ diye başvurmuştuk.
Bu nedenle kendisine geçici bir oturum verilmişti. Daha sonra hamile kaldım. 36 aylıkken 4 eylül 2017’de Anwers’te doğan kızım Asila’yı hastanede kucağına alan Naif, ‘İşte benim oturum iznimin garantisi’ dediği zaman beynimden vurulmuşa döndüm. Benim için büyük bir sevinç kaynağı olan kızım, onun için sadece oturum izninin garantisiymiş. Tabii ki bu konuda çok münakaşa ettik.
Evlendikten sonra Naif ikamet iznini aldı.
Yaşamımız sürekli münakaşalı ve kavgalı geçiyordu. Bu ara bol bol dayak yiyordum. Buna rağmen ikinci çocuğu da yaptık. 20 Şubat 2019’da oğlum Enbiya’yı doğurdum.
Benim ve çocuklarımın Hollanda tabiyetimiz de var. Ama eşim Naif’in sadece Türk tabiyeti var ve birer yıllık ikamet izniyle yetinmesi lâzım.’
Kocası Naif’in, aile efradında da sorunlar olduğunu ifade eden Mehtap Şimşek, bu sorunları da anlattıktan sonra şöyle devam etti:
‘Beni severek ve isteyerek evlendiğine inandığım Naif ile aramızdaki ilişki çekilmez bir hale gelmişti. Küfür ve dayaklar dayanılmaz bir hal aldı. ‘Benimle neden evlendin’ şeklindeki feryadıma da açıkça ve utanmadan ‘İkamet izni almak için’ diyordu.
Türkiye’de kızım ile tatildeyken, Belçika’da kalan Naif’e telefonda ikinci çocuğuma hamile olduğumu söylemiştim. Utanmadan bana, ‘Kim bu piçin babası?’ diye sordu. Moralim bozuldu hemen Belçika’ya döndüm. Aramızdaki kavgalar da artmaya başladı. Çocuğumu doğurduğum zaman da memnun olmadığı gibi, ona hep ‘Köpek’ veya ‘köpekoğlu köpek’ diye seslenirdi. Oğlum için bir yatak bile alamadı. Oğlum tam iki hafta çamaşır sepetinde yattı.’
Mehtap Şimşek’in anlattığı çok acayip şeyler vardı. Dayak ve zorla tecavüz olaylarını anlatırken şunları ifade etti:
‘Doğurmamı istemediği ikinci çocuğumu düşürmem için bana sürekli vuruyor ve vahşice tecavüz ediyordu. Avukatı ona bir gün, ‘Henüz 5 yıllık oturum iznini alamdın. Karın senden boşanırsa seni Türkiye’ye geri gönderirler’ deyince, bir süreliğine çark etti ve iyi davranmaya çalıştı. Ama bu iyiliği sürdüremedi. Bir gün bana ‘Çocuklarını alır ve Türkiye’ye giderim’ tehdidini savurdu.
Ben de, o zaman ben çocuklarımı alır giderim dedim ve elbiselerimi almak için dolap kapısını açtım. O kadar çıldırdı ki, dolabın kapısını hızla kapatınca elim kırıldı. Hastaneye gittik. Elim alçıya alındı. Bunlar hastane ve polis raporlarında var.’
Dayak ve tehditlerin bir türlü durmadığını anlatan Mehtap Şimşek, kocası Naif’in bir gün kendisine, oğlunu zengin birine satmayı planladığını belirtti. ‘Benden boşanırsan, iki çocuğunu da alır, Türkiye’ye kaçırırım’ diye tehdit eden Naif için söylediği çok şey vardı Mehtap Şimşek’in.
Durumun dayanılmaz bir hal aldığı sırada dostlarının yardımı ile eşyalarını toplayıp, çocukları ile birlikte, tabiyetine geçmiş oldukları Hollanda’ya kaçarak bir eve sığınan Şimşek, Hollanda’da kaldığı sürece kocasının peşine düşmemiş olmasına da hayret etmişti. Ama kocasının bir tek emeli vardı o da, ikamet izni almak.
Avukata başvuran Naif Albayrak, hem boşanma davasına karşı koymak ve hem de çocukları eşinden almak mücadelesi veriyordu.
Naif Albayrak’ın elindeki tek kuvvetli koz, çocukların bir başka ülkeye kaçırılmış olmasıydı.
25 Ekim 1980’de imzalanan Lahey anlaşmasına göre, bir başka ülkeye çocuk kaçırmanın cezası çok ağırdı. Bu uluslararası anlaşmaya göre, ne sebeple olursa olsun, çocukları bir başka ülkeye kaçırmak af edilmez ağır bir suçtur.
İşte bu nedenle de, evinden kaçmaya yerden göğe kadar hakkı olan Mehtap Şimşek bu anlaşmanın azizliğine uğramıştı.
Lahey mahkemesi, acılı anneden, haklı olmasına rağmen çocukları derhal babalarına teslim etme kararı vermişti. Bu karar tabii ki acılı anneyi daha da acılı bir hale getirmişti.
Çaresiz bir şekilde sağa sola başvuran acılı annenin başvurduğu kişilerden biri de ben oldum.
Durumun medyaya yansıması, yargıçlar üzerinde az da olsa bir etki yapabilirdi.
Ne var ki, Çocuk Esirgeme Kurumu, aleni bir yayının çocuklar üzerinde etki yapabileceği düşüncesiyle böyle bir yayını tasvip etmeyebilirdi.
İşte tüm bu hassasiyetleri göz önünde tutarak bu haberi yazmaya karar verdim.
Çocukların fotoğraflarını da, arkadan bir görüntü olarak seçtim.
Şimdi temyiz mahkemesinin vereceği kararı merakla bekliyoruz. Avukat Yolanda Schrevelius, davayı kazanana kadar mücadele edeceğini ve Yargıtay’a bile gidebileceğini belirtiyor.
Ama ne yazık ki, ufukta bir umut olduğu halde, acılı annenin göz yaşları hâlâ dinmiyor.
Bekleyeceğiz ve göreceğiz…
[UHA Haber Ajansı, 14 Temmuz 2021]
Yorumlar