Biden yönetiminin Libya’daki Rus varlığına karşı tutumu nasıl olacak?
UHA HABER / Göreve geldikten sonra Libya’daki yabancı savaşçıların ülkeyi terk etmesi gerektiğini açıklayan Biden yönetimi, Afrika’da ve özellikle Libya’da artan Rus nüfuzuna karşı neler yapabilir? Bu sorunun cevabını aradık, ortaya çıkan senaryolara baktık.
Albay Muammer Kaddafi’nin 30 yıldan fazla demir yumrukla yönettiği Libya, 2011’den beri şiddet ve istikrarsızlık sarmalının pençesinden kurtulamıyor.
Arap Baharı olarak adlandırılan sürecin Libya’ya sıçraması ile başlayan olaylar Kaddafi’yi koltuğundan ederken, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) kararı sonrası Fransa’nın Libya’ya müdahale etmesi, Rusya tarafından hiç hoş karşılanmadı.
Öyle ki Fransız savaş uçakları, Kaddafi’ye bağlı askeri havaalanlarını ve askeri araçları bombalarken Rusya’dan müdahalenin meşru olmadığı yönünde açıklamalar geldi.
Soğuk Savaş döneminde Kaddafi yönetimiyle iyi münasebetler, Rusya’nın askeri ürünlerinin Libya ordusunun ana ekipmanı olmasını sağlamıştı. Kaddafi yönetimi tanktan zırhlı araçlara, savaş uçaklarından helikopterlere kadar Rus ürünleri tedarik ediyordu.
Rusya, istikrara kavuşamayan Libya’ya tekrar dönüş fırsatını, 2014’te ortaya çıkan emekli bir askeri üzerinden yakalamıştı. Kaddafi’yle birlikte darbeye katılıp üst düzey görevlerde bulunan bu eski asker, Rusya’da da askeri eğitim almıştı.
İşte Rusya, Libya’ya eski asker darbeci Halife Hafter üzerinden dönüyordu. Esasen Soğuk Savaş döneminden bir farkı da vardı bu dönüşün. Rus askeri silahları, tanklar, helikopterler, hava savunma sistemleri yine kullanılıyordu ama önemli bir değişiklik vardı.
Libya’da Wagner varlığı
Rusya, Ukrayna’da ayrılıkçı milisleri desteklemek için kullandığı paralı milis grubu Wagner’i Suriye’nin ardından Libya’da Hafter’e desteğe gönderdi.
Uzmanlar, Wagner milislerini anlatırken yalnızca askeri bir yapılanmadan bahsetmiyor. Tam aksine sosyal medyadan seçim propagandasına, konvansiyonel medyadan askeri eğitimlere kadar birçok farklı alanda ihtisas sahibi milisin görev yaptığı belirtiliyor.
Özellikle Afrika ülkelerinde, seçimlere müdahale, gösterileri bastırma gibi birçok görevde kullanıldıkları rapor ediliyor.
Libya özelinde ise Wagner milislerinin petrol tesislerindeki güvenliğini sağlayan ana unsur oldukları biliniyor. Meşru hükümet yetkilileri, Trablus saldırılarında Hafter’in en büyük destekçisi olarak tanımladıkları Wagner milislerinin keskin nişancı olarak en ön saflarda savaştığını, elde ettikleri fotoğraflarla dünyaya ilan etti.
Rus askeri varlığı, “Petrol Hilali” olarak tanımlanan bölgelere odaklanıyor. Sahil kenti Sirte ile ülkenin orta kısmındaki Cufra Hava Üssü’nde ciddi Wagner varlığından bahsediliyor. Libyalı güvenlik kaynakları, Sirte ile Cufra arasına kazılan hendeklerin Wagner milisleri tarafından kazdırıldığını düşünüyor.
Askeri üslerde Rus etkinliği göze çarpıyor. Cufra Hava Üssü’nde Wagner hakimiyeti biliniyorken, güneydeki Barak Şati Hava Üssü’nde de varlıklarını artırdıkları rapor ediliyor. Uydu fotoğrafları da Rus P-18 radar sistemlerinin üste konuşlandırıldığını gösteriyor.
Wagner’in faaliyetleri
Peki, Wagner’in ülkedeki faaliyetleri sadece askeri mi? Libya krizini yakından takip eden uzmanlar bu soruya “Hayır” cevabını veriyor. Zira, Libya’da yayın yapan bazı konvansiyonel medyanın Wagner milisleri tarafından kontrol edildiği biliniyor.
Öte yandan, Wagner milisleri sosyal medya mecralarını da çok iyi kullanıyor. Destekledikleri kişi, grup ya da partiler için sosyal medya platformlarında kamuoyu oluşturmak gibi görevleri de üstlendikleri biliniyor.
Rusya, 2000’li yıllardan itibaren Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) dönemindeki Afrika ilişkilerine tekrar ulaşmak için büyük uğraşlar veriyor. Özellikle söz konusu yıllarda artan petrol fiyatları Rusya’nın kıtadaki faaliyetlerini daha kolay yapmasını sağladı.
Afrika ülkeleri birçok alanda hala Rus ürünlerini kullanıyor. Askeri alanda ekipmanlar Rus yapımı. Askeri eğitim Rus sistemine göre dizayn edilmiş. Dolayısıyla güvenlik konusunda kıtada Rus varlığının sürekliliği olduğu kesin.
Çin’in kıtada artan ekonomik faaliyetleri, büyük oranda altyapı yatırımlarını finanse etmesinin önünü açarken, askeri alanda da varlık göstermesini kolaylaştırdı.
Son yıllarda bölgede artan Çin ekonomik nüfuzu ile Rus askeri nüfuzu, Batı başkentlerinin en öncelikli maddeleri arasında.
Trump yönetimi, Libya özelinde tarafsız bir tutum sergilemeyi tercih etti. Bu her ne kadar, John Bolton tarafından Hafter’in Trablus’a saldırısını destekledikleri açıklaması ile yara alsa da ABD, çatışmanın taraflarıyla iletişimi sürekli olarak sürdürmeye devam etti.
Esasen, BM Libya Özel Temsilcisi Gassan Selame görevinden istifa ettikten sonra vekaleten görevi yürüten ABD’li diplomat Stephanie Williams, müzakereler konusunda önemli aşamaların kaydedilmesini sağladı.
ABD’nin NATO’nun güney sınırı Libya’daki artan Rus varlığı konusundaki tutumu ne?
Öncelikle şunu belirtmek gerekiyor ki, Donald Trump yönetimi bu konuda uzun yıllar sessizliğini korudu. Ancak bu konudaki ilk açıklamalar ABD’nin Afrika Komutanlığı (AFRICOM) tarafından yapıldı.
Sosyal medya sitesi Twitter’daki hesabından açıklama yapan AFRICOM, Rusya’nın Suriye’den Libya’nın doğusundaki El-Hadim Üssü’ne Mig-29 ve Su-24 savaş uçaklarını naklettiğini duyurdu ve savaş uçaklarının fotoğraflarını yayınladı.
2020’nin mayıs ayında yapılan bu açıklamayı AFRICOM tarafından temmuz ayında yapılan ikinci açıklama izledi. Uydu fotoğraflarının kullanıldığı açıklamada, El-Hadim Üssü’ndeki Rus varlığı ve Wagner milislerinin artan varlığına dikkat çekildi.
Orta Afrika Cumhuriyeti’nden Libya’ya artan Rus ve Wagner milisi varlığının ABD için tehdit oluşturduğu ABD’li yetkililer tarafından dillendiriliyor. Peki, Biden yönetimi göreve başlar başlamaz yaptığı açıklama da göz önüne alınırsa Libya’da nasıl bir siyaset izleyecek?
Atlantic Council, Foreign Affairs ve Al Jazeera gibi yerlerde çalışmış araştırmacı yazar Emadeddin Muntasser’in yeni ABD yönetimine sunduğu rapor, yukarıdaki sorulara cevap vermeye çalışıyor.
Raporda Libya ve Afrika’daki artan Rus varlığına dikkat çekiliyor ve “Rusya ile ABD’nin askeri olarak çatışması gerçekçi bir seçenek” olarak sunuluyor.
ABD’nin hem artan Rus varlığı ile mücadele etmesi hem de doğrudan çatışmaya girmemesi için ise Biden yönetimine NATO müttefiki Türkiye ile iş birliği yapılması “zorunlu bir seçenek” olarak sunuluyor.
Rapor, Rusya’nın ABD seçimlerine müdahalesinden son zamanlarda yaşanan siber saldırılara kadar birçok konuda Rus-ABD mücadelesini ön plana çıkarıyor. Afrika ülkelerinde Çin’in ekonomik faaliyetleriyle birlikte artan Rus varlığının ABD’nin çıkarlarını zedelediği vurgulanıyor.
Bu kapsamda, Emadeddin Muntasser yazdığı raporda, Libya’da halihazırda devam eden geçiş otoritesinin belirleneceği süreçten de etkili bir sonuç çıkmayacağını işliyor. 24 Aralık olarak belirlenen seçimlerin yapılmasının ülkenin tamamında söz sahibi bir merkezi hükümet olmaması ve güvenlik nedeniyle imkansızlığı belirtiliyor.
Güçlü bir başbakan, ülke sathında güvenliği sağlayabilecek bir ordu tesisiyle birlikte seçimlerin peyderpey yapılması raporda belirtilen önemli hususlardan biri.
“Wagner gönüllü olarak Libya’dan çekilmez”
ABD yönetimine sunulan raporda Rus paralı milis grubu Wagner’in Libya’dan gönüllü olarak çekilmeyeceğine dikkat çekilirken, NATO müttefiki Türkiye’nin askeri varlığının desteklenmesi gerektiği üzerinde duruluyor.
Wagner varlığını istemeyen bir ABD’nin kısa süre içerisinde binlerce Libyalı askere eğitim veren Türkiye’nin, DEAŞ gibi terör örgütlerine karşı Sirte’de savaş kazanmış Libyalılardan düzenli bir ordu kurabileceği ve bu ordunun Rus varlığını ülkeden çıkarabileceği salık veriliyor.
[Libya’da güncel durum. Grafik: TRT Haber]
Rapor, ABD diplomasisinin Libya’da Rusya aleyhine sahada değişim yaşanmasına neden olabilecek hamlelere sahip olabileceğini, Mısır gibi ABD müttefiklerini Hafter’i desteklemekten vazgeçirebileceğini belirtiyor. Ancak raporda, Amerikan Ordusu tarafından Libya’daki Wagner milisi varlığı birkaç kez konu edilirken, ABD’nin Libya Büyükelçiliğinin bu konuda açıklama yapmaktan kaçındığına dikkat çekiliyor.
Muntasser, Afrika’da artan Rus varlığına karşı Donald Trump yönetiminin sessiz kalmayı tercih ettiğini de böylece vurgulamış oluyor.
ABD’de yeni yönetim iş başına gelirken, Almanya’nın Libya Büyükelçisi Oliver Owcza’dan da dikkat çekici bir yorum gelmişti. Büyükelçi Owcza’ya göre, ABD Libya’daki sorunu istediği zaman çözebilir.
Trump’ın eski Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton, Trablus’u alması için Hafter’e yeşil ışık yakıldığını ifade ederken, başarısız olan Hafter’in arkasında durmadıkları daha sonra yapılan açıklamalarla ortaya çıkmıştı.
ABD Libya’da uzun süredir iki tarafla da görüşen, daha çok terör gruplarına karşı iş birliği mekanizmalarını güçlendiren bir pozisyon belirlemişti. Biden yönetimi ise Libya konusundaki ilk açıklamasında yabancı savaşçıların ülkeyi terk etmesi gerektiği konusunda uyardı.
ABD’nin Libya’da acı tecrübeleri olduğunu da hatırlatmakta fayda var. 11 Eylül 2012’de ABD’nin Bingazi Konsolosluğuna radikal bir grup saldırmış, Büyükelçi Christopher Stevens ve 3 konsolosluk çalışanı hayatını kaybetmişti. O dönem ABD Dışişleri Bakanı olan Hillary Clinton, Bingazi saldırısının sorumluluğunu üstlendiğini açıklamıştı.
BM tarafından tanınan meşru hükümetin davetiyle Libya’da bulunan Türkiye, meşru ordu güçlerine askeri eğitim anlaşması kapsamında Türkiye ve Libya’da askeri eğitim vermeyi sürdürüyor.
Afrika’daki artan Rus nüfuzuyla yüzleşmek zorunda kalacak ABD’nin nasıl bir yol izleyeceğini ise önümüzdeki günler gösterecek.
[UHA Haber Ajansı, 07 Şubat 2020]