Başkan Erdoğan’ın Almanya Ziyareti: İlkeli Liderlik ve Stratejik Pragmatizm
Başkan Erdoğan’ın Almanya’nın başkenti Berlin’de günübirlik resmi temasları Alman kamuoyunun çalkalanmasına neden oldu. Zira ziyaret günler öncesinden Alman kamuoyunun gündemine damga vurmuştu.
UHA /Europe İnternational News Agency
Türkiye’nin saygın, güvenilir, bağımsız, tarafsız düşünce ve yayın kuruluşu olan SETA Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı Berlin Koordinatörü Zafer MEŞE, kaleme aldığı “Başkan Erdoğan’ın Almanya Ziyareti: İlkeli Liderlik ve Stratejik Pragmatizm” başlıklı yazısında Başkan Recep Tayyip Erdoğan’ın Berlin’deki günübirlik resmi temaslarında, TV tartışma programlarında ve gazete sayfalarında Alman siyasetçilerin, akademisyenlerin ve medya uzmanların yorumları ile alışılmamış bir Türkiye’ve Erdoğan odaklı yoğunluğun olduğuna dikkat çekti.
SETA Berlin Koordinatörü Zafer MEŞE’nin yazısının detayı şöyle:
“Halbuki 2023’te son yıllarda ikili ilişkilerdeki olağan ve süreklilik çizgisi korunmuştu. İkili, bölgesel ve küresel konulardaki mevcut farklı siyasi tercihlere rağmen rasyonel düzlemde bir tür “modus vivendi” sağlanmıştı. İkili ilişkilerdeki bağların bu denli sağlam, çok boyutlu ve geniş kapsamlı olması oldukça önemlidir. Ancak buna rağmen hem Türkiye hem de Almanya’daki siyaset, ekonomi, sosyal ve kurumsal alanlardaki gelişmelerin iki ülkenin iç ve dış politikalarında zaman zaman tansiyonun yükselmesini de kaçınılmaz kılmaktadır.
Bu minvalde siyasi tansiyonun zaman zaman yükselmesine Alman medyası da katkı sağlamaktadır. Zira yanıltıcı ve toplumu kışkırtıcı sıradanlaşmış dezenformasyon kampanyası ile yapılan haberlerde “tarafsızlık” ilkesi hiçe sayılmaktadır. Dolayısıyla aktivist Alman medya mecrası yayın politikası ile düşmanca yaklaşımı iyice açığa çıkmaktadır. Nitekim Başkan Erdoğan’ın İsrail’in Gazze Şeridi’ne düzenlediği saldırılarda 13 binden fazla Filistinlinin öldürülmesine yönelik sert eleştirilerinin Alman medyası tarafından antisemitizm çarpıtma anlatısı içeren yayın anlayışı ile Alman karar alıcıların tepkisini zorlayarak dolaşıma sokulması, ziyaret öncesi ve ziyaret günü gerilimin artmasına sebep oldu.
Başkan Erdoğan’ın, Almanya Başbakanı Olaf Scholz ile baş başa görüşme ve heyetler arası çalışma yemeği öncesinde gerçekleştirdiği tarihi ortak basın toplantısının gündemini Ortadoğu’da tırmanan gerilim domine etti. Ukrayna savaşı İsveç’in NATO üyeliği, AB ilişkileri (Gümrük Birliği’nin modernizasyonu, Türk vatandaşların AB vize serbestliği, düzensiz göçle mücadele), güvenlik ve savunma konuları gibi gündem maddeleri ise basın toplantısında Scholz’un konuşmasında hak ettiği ilgiyi görmedi. Dolayısıyla Erdoğan, bu konu başlıklarını da gündeme getirdi ve ev sahibine hatırlattı.
Erdoğan konuşmasına “Burada da açık ve net konuşacağım cümlesiyle” başlayarak, gündem maddeleri üzerinden ilkeli duruşuyla ve stratejik pragmatizmini dinleyiciye hissettirerek akıllarda kalacak bir stratejik hitap gerçekleştirdi. Batı’nın dokunulmazlık atfettiği konulara değindi ve adeta bir tür kamu diplomasisi yürüttü. Zira Erdoğan’ın konuşmasının muhatabı aslında Alman halkıydı ve doğrudan Alman halkına seslendi. Üstelik bunu kendisini dünyadaki mevkidaşlarından pozitif anlamda ayıran özelliklerine dayanarak, örneğin Scholz gibi sürekli kağıttan okumadan, güçlü hitabetiyle gerçekleştirdi.
Erdoğan’ın konuşması, ahlaki eylem ve davranışlarda insanlığı ilke yaparak, insani olanın iyi olduğu tezini esas alan bir çerçeve içermekteydi. Ayrıca pratik sonuçlara yönelik düşünme temelleri üzerine kurulmuş bir konuşmaydı. Scholz’un kısa konuşması ise Gazze örneğinde adaletten ve insanlıktan yoksun çifte standartların hakim olduğu, statükocu, Batı’nın tabularını kutsayan oportünist çizgideydi.
Ayrıca Başkan Erdoğan’ın stratejik anlamda vurguladığı iki önemli nokta vardı. Bunlardan ilki Eurofighter savaş uçağı ile ilgili söyledikleriydi. Türkiye 2030 yılında devreye girmesi planlanan 5. nesil KAAN savaş uçağını beklerken hava filosunu güçlendirmek arzusunda. Bu geçici açığın ABD’den alınması hedeflenen F-16’larla kapatılması konusunda ABD ile şimdiye kadar mutabakat sağlanamadı. Türkiye F-16’lara alternatif 40 Eurofighter Typhoon jeti satın almayı planlıyor.
Öte yandan Eurofighter konsorsiyumunun dört ortağı (İngiltere, Almanya, İtalya ve İspanya) bulunmakta ve her ortağın ihracat siparişini veto etme yetkisi bulunmakta. Almanya Türkiye’nin talebini onaylama eğiliminde olmadığı biliniyor, lakin İngiltere ve İspanya Almanya’yı ikna etmeye çalışıyor. Erdoğan’da Almanya’nın olası direnci karşısında Türkiye’nin alternatifleri olduğunu vurgulayarak çok katmanlı bir mesaj verdi.
Zira Eurofighter alma girişimi F-16’lar konusunda ABD ile yürütülen müzakerelerde stratejik bir kaldıraç görevi görebilir. Eurofighter alımı ayrıca ABD’nin Türk savunma pazarındaki konumuna zarar verecektir. Yine Eurofighter alımı engellenirse, Türkiye alternatifler arama gerekçesini güçlendirecek ve S-400’de olduğu gibi Batı dışı savunma pazarlarına yönelebilecektir. Ayrıca Almanya’yı NATO dayanışma prensibine aykırı davrandığı suçlamasında bulunabilecektir.
Erdoğan’ın bir diğer önemli mesajı da İsrail’in nükleer silahlara sahip olmasıyla ilgiliydi. Zira Başkan Erdoğan, gerek Alman halkı gerekse diğer Avrupalı toplumların nükleer silah konusundaki tabu ve tedirginliklerine hitap etmeyi başardı. Zira İsrail’in gizli bir biçimde nükleer silahlara sahip olması, Batı kamuoyundaki imajını negatif yönde etkileyecek ve şüpheleri artıracaktır.
Buna paralel olarak Erdoğan, Batı’nın ikiyüzlü tavrını ortaya koyuyordu. Zira Batı’nın ortasında, doğrudan Batı dünyasına seslendi ve Batı’nın sorunlarının dünyanın sorunları olduğu, ancak dünyanın sorunlarının Batı’nın sorunları olmadığı bir zihniyetin terkedilmesi gerektiğini söyledi. Dolayısıyla Alman halkı üzerinden Batı kamuoyuna bu dayatmaya karşı durup kabul etmeme mesajı verdi.
Erdoğan’ın konuşması sadece Alman kamuoyuna odaklı tasarlanmamış, aynı zamanda Batı başta olmak üzere tüm dünya kamuoyuna hitap etmekteydi. Zira önde gelen uluslararası haber ajansları Erdoğan’ın mesajlarını dünyanın her bir köşesine iletti ve Gazze’de yaşanan vahşete karşı hassasiyet taşıyan milyonlarca duygusu incitilmiş insanlara dokundu. Ayrıca stratejik açıdan barındırdığı pragmatik vurgularla başta Almanya olmak üzere ilgili tüm ülkelere mesajını da verdi.
***