Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Berlin ziyaretinde Avrupa Birliği’nin (AB) geleceğiyle ilgili ciddi uyarılarda bulundu. Macron, AB’nin ekonomik sorunlar ve iç parçalanmalar nedeniyle önümüzdeki 5-10 yıl içinde bir kurtarma planına ihtiyaç duyabileceğini söyledi.
Bu açıklamalar, Ukrayna’daki savaşın tetiklediği enerji krizinin yanı sıra, Orta Doğu’da yükselen İran-İsrail geriliminin etkileriyle AB’nin bütünlüğünün tehdit altında olduğu bir dönemde geldi.
Macron, AB’nin çok tehlikeli bir durumda olduğu, tek pazarını derinleştirmediği ve üye ülkeler arasında sürtüşmelere neden olan parçalanmayı çözmediği takdirde “ölebileceği” uyarısını da yaptı.
Peki, Avrupalı liderlerin bu endişelerinin arkasında ne var? Birlik gerçekten tehlike altında mı? Yeditepe Üniversitesi Öğretim Görevlisi Dr. Furkan Kaya ile konuştuk.
En büyük risk enerji krizi
Dr. Furkan Kaya, AB’nin önündeki en büyük zorluklardan birinin enerji krizi olduğuna dikkat çekerek sözlerine başlıyor. Kaya’ya göre, Ukrayna Savaşı’nın tetiklediği enerji krizi, Avrupa Birliği’nin güçlü ekonomilerinin bel kemiğini oluşturan sanayi devlerini zor durumda bıraktı. Almanya ve Fransa gibi ülkelerde enerjiye olan bağımlılık, ekonomik üretimi sekteye uğrattı ve büyük şirketler bile üretimi sürdüremeyecek hale geldi.
Kaya, İran ve İsraill arasındaki gerilimin bu enerji krizini daha da derinleştireceği uyarısında bulunuyor. Özellikle İran’ın petrol sahalarının ve nükleer tesislerinin hedef alınması ihtimalinin, dünya çapında yeni bir enerji krizini tetikleyebileceğini belirtiyor. Kaya, AB’nin doğrudan İran’dan enerji ticareti yapmasa bile, böyle bir çatışmanın küresel enerji piyasaları üzerinde yaratacağı baskının Avrupa ekonomisine büyük zarar vereceğini ifade ediyor.
Almanya ve Fransa’nın İsrail’e desteği
Dr. Kaya ayrıca, Almanya ve Fransa’nın İsrail’e verdiği desteğin bu karmaşık süreçte önemli bir rol oynadığını söylüyor. Kaya’ya göre, İkinci Dünya Savaşı’nda yaşanan Yahudi soykırımı nedeniyle Almanya, İsrail’e karşı sürekli bir minnet borcu taşıyor ve bu durum, Berlin’in İsrail’e yönelik politikalarını şekillendiriyor.
Aynı zamanda, Macron’un İsrail’e yönelik silah satışını durdurma çağrısı Netanyahu’nun sert tepkisiyle karşılandı ve bu gerilim, AB’nin İsrail ile olan ilişkilerinde önemli bir kırılma noktası olabilir.
“AB içinde milliyetçilik yükseliyor”
Dr. Kaya, AB’nin iç sorunlarına da dikkat çekiyor. Almanya ve Fransa’da aşırı sağın yükselişi, AB içinde milliyetçilik ve şovenizmin güçlendiği bir dönemi işaret ediyor. Özellikle Fransa’da Marine Le Pen’in temsil ettiği aşırı sağcı hareketin ciddi bir oy oranına ulaşması ve bir sonraki seçimde aşırı sağdan bir cumhurbaşkanının koltuğa oturma ihtimali, Avrupa’daki siyasi dengeleri altüst edebilir. Bu durumun, AB’nin bütünlüğünü ve uzun vadeli geleceğini tehdit ettiğini belirtiyor.
Kaya, AB’nin temelinin Fransa ve Almanya’nın karşılıklı bağımlılığı üzerine kurulu olduğunu hatırlatıyor. Ancak enerji krizi ve ekonomik zorluklar, bu bağımlılığı zayıflatıyor ve AB’nin içindeki kırılganlıkları derinleştiriyor. Ukrayna Savaşı nedeniyle Kuzey Akım 2 gibi projelerin askıya alınması, AB’nin enerji bağımsızlığını daha da zora sokmuş durumda. Bu ekonomik fay hatlarının birliğin siyasi yapısını da zayıflatacağını ifade ediyor.
“Türkiye AB için stratejik öneme sahip”
Son olarak Dr. Kaya, Türkiye’nin Avrupa Birliği için stratejik önemine vurgu yapıyor. Kaya, AB’nin Orta Doğu’da ve Karadeniz bölgesinde barış ve istikrar sağlamayı hedefliyorsa, Türkiye’yi gözardı edemeyeceğini söylüyor. Türkiye’nin, Orta Koridor ve İpek Yolu projelerindeki kilit rolü, AB’nin gelecekteki ekonomik ve siyasi ilişkilerinde önemli bir mihenk taşı olacak. Kaya’ya göre, Türkiye’nin istikrarı, AB’nin de istikrarı anlamına geliyor ve bu nedenle Türkiye’nin AB ile ilişkilerinde daha güçlü bir konumda olması gerekiyor.
Dr. Furkan Kaya, AB’nin ekonomik ve siyasi zorlukları aşmak için Türkiye ile daha derin bir iş birliği geliştirmesinin şart olduğunu belirterek, birliğin geleceği konusunda uyarılarda bulunuyor.
Avrupa Birliği, artan iç parçalanmalar, aşırı sağın yükselmesi ve enerji krizinin baskılarıyla karşı karşıya. Bu süreçte atılacak stratejik adımlar, birliğin uzun vadeli hayatta kalmasını belirleyecek gibi görünüyor.