Arap Baharı ikinci tura döndü
UHA HABER / İstanbul Altınbaş Üniversitesi Öğr. Üyesi Dr. Eray Güçlüer, 11 yıl önce 17 Aralık 2010’da Tunus’da başlayan ve Batı tarafından Arap Baharı (!) olarak adlandırılan ayaklanmaların, protestolar ve silahlı çatışmaların kısa zamanda Libya, Mısır, Suriye, Bahreyn, Cezayir, Ürdün ve Yemen’de büyük çapta; Moritanya, Suudi Arabistan, Umman, Irak, Lübnan ve Fas’ta küçük çapta olaylar şeklinde Afrika ve Ortadoğu’ya hızla yayıldığını açıkladı.
(UHA) Uluslararası Haber Ajansı’na değerlendirmelerde bulunan Dr. Eray Güçlüer, görünüşte Arap halklarının demokrasi, özgürlük ve insan hakları talepleriyle ortaya çıkan bu siyasal ve silahlı şiddet hareketleri sonucunda pek çok ülkede kurumsal devlet yapılarının çökmüş ve bu ülkelerin adeta iç savaşa ve kaos ortamlarına sürüklendiğini hatırlattı.
Dr. Eray Güçlüer, “Aslında demokrasi getirmesi beklenen bu ayaklanmalar sadece kan ve gözyaşı getirmiştir. Çünkü bu protesto hareketler doğal sosyal hareketler olmadığı gibi olayların geçtiği ülkelerdeki toplumların birçoğu henüz daha ulus devlet bilincine de erişememişlerdir. Bu nedenle ABD ve Batı’nın yönlendirmesi ve desteği ile ortaya çıkan Arap Baharı süreci demokratikmiş gibi görünse de aslında emperyalizmin stratejik planından başka bir şey değildir” dedi.
15 TEMMUZ ARAP BAHARI SÜRECİNİN BİR PARÇASIYDI
“Bu arada Türkiye’ye de bu süreçte özel bir parantez açmak gerekir, zira 15 Temmuz ihaneti de Arap Baharı sürecinin bir parçasıydı. Emperyalist güçlerin tetikçi uşakları tarafından iç savaşa ve kaosa sürüklenemeyen tek ülke Türkiye’dir. Biz ulus devlet şuuruna erişmiş kadim bir milletiz” diyen Dr. Eray Güçlüer, “çünkü bu milletin iradesiyle devleti yönetenlerin sadece bu toprakların ekmeği ve suyuyla büyüdüklerini, kanlarında emperyalistlerin hormonlarının olmadığını, şimdi bütün Afrika ve Ortadoğu’nun “Türkiye bu belayı nasıl def etti de biz edemedik” diye kendi kendilerine sorduklarını ifade etti.
TUNUS’TADAKİ ASKERİ DARBE SADECE DARBE DEĞİL
Dr. Eray Güçlüer, şöyle devam etti:
“Tunus’a dönecek olursak geçtiğimiz hafta Tunus Silahlı Kuvvetlerini arkasına alan Tunus cumhurbaşkanı sudan bahanelerle Tunus anayasasının olağan üstü hal maddelerini işletmeye başladı. Bu kapsamda Cumhurbaşkanı Said, Başbakanı Savunma ve Adalet Bakanlarını görevden aldı. Meclisin yetkilerini dondurdu, bir ay süreyle gece sokağa çıkma yasağı ilan etti. Özellikle Meclis Başkanı Gannuşi taraftarlarına yönelik çok sayıda tasfiyeler halen devam etmekte. Kısacası her ne kadar ön plana çıkarılmasa da Tunus Silahlı Kuvvetlerinin desteğiyle batılı güçler adına Tunus Cumhurbaşkanı üzerinden sivil-siyasi bir darbe adım adım gerçekleştiriliyor. Zaten Avrupa ve ABD’nin Tunus’taki bu darbe girişimine karşı bunun bir darbe olmadığı yönündeki söylemleri emperyalistlerin arka planındaki niyetini açıkça ortaya koyuyor”.
ARAP BAHARI İKİNCİ TURA DÖNDÜ
11 yıl aradan sonra bu sivil darbenin neden gerçekleştirilmeye çalışılıyor sorusunun çok önemli olduğunu ifade eden Dr. Eray Güçlüer, Adeta Arap Baharı’nda ikinci tura dönülmüş gibi göründüğünü, bunun da birkaç sebebi bulunduğunu söyledi.
Dr. Eray Güçlüer, “Birincisi emperyalizm hiçbir zaman barış ve huzur olsun istemez. Çünkü kendisi dışındaki herkesi ve her şeyi kendisine düşman olarak görür. Bu nedenle zaten birçoğu kabile tarzı alt toplumsal gruplardan oluşan Ortadoğu ve Afrika’daki devletleri sürekli birbirlerini tüketen bir konumda tutmak, akan kan ve gözyaşından beslenmek onlar için temel amaç” olduğunu açıkladı.
EMPERYALİST SİSTEMİN KÜRESEL AĞI
“Böylece ilerideki bir zamanda kendisine rakip güçlerin ortaya çıkmasını da önlemiş olurlar” diyen Dr. Eray Güçlüer, “İkincisi bu ülkelerin kaynaklarını sömürerek kendilerine bir zenginlik oluşturmak yıllardır uyguladıkları klasik bir yöntemdir. Kurdukları kölelik ve sömürge sistemleri olmasaydı ABD ve Avrupa’nın bugünkü zenginleri olur muydu? İşin bir diğer yönü de bu süreçleri oluşturan emperyalist sistemin küresel bir ağ olduğunun bilinmesi gerekliliği” olduğuna dikkat çekiyor.
TUNUS’TAKİ DARBE TUNUS’LA KALMAZ
Dr. Eray Güçlüer, Tunus’da bir darbe oluyorsa bunun sadece Tunus’la ilgili ve sınırlı kalmayacağını, bugün devletlerin iç sistemlerini dizayn eden güçlerin ahtapot gibi pek ülkede pek çok ayağı bulunduğunu unutmamak gerektini, nasıl emperyalist sistem küresel bakıyorsa, bizlerin de küresel bakışa sahip olmasnın son derece önemli olduğunu belirtti.
15 Temmuz ihanet girişimimden sonra Türkiye’nin takındığı tavırın bugün bütün dünyada mazlum milletlerin emperyalizmle mücadelede rehberi olmuş durumda olduğunu ifade eden Dr. Eray Güçlüer, “Ayrıca Tunus’un doğusunda Ulusal Mutabakat hükümetinin (UMH) kontrolündeki Libya toprakları yer alıyor. Burada Türkiye de var. UMH’nin doğusunda ise neredeyse bütün emperyalist güçlerin desteklediği diğer bir darbeci olan Hafter var. Yani Tunus’taki darbe girişimi başarılı olursa Libya’daki UMH’de iki yönlü çevrilmiş olacak. Sonuç olarak küreselleşen dünyamızda artık herkes her şeyi biliyor ve görüyorlar” dedi.
EMPERYALİSTLER TUNUS HALKINA KEFEN BİÇİYOR
İstanbul Altınbaş Üniversitesi Öğr. Üyesi Dr. Eray Güçlüer, Tunus Meclis Başkanı Gannuşi’nin bugüne kadarki bütün iyi niyetli çabaları ve alttan almalarına rağmen Tunus’taki darbecilerinadım adım ilerlediklerini dikkat çekerek, sonuçta Tunus halkına emperyalist güçler tarafından biçilmiş bir kefen olduğunu, başta Al Nahda (Yeniden Doğuş Hareketi) lideri Gannuşi olmak üzere Tunus toplumunun ileri gelenleri ve kanaat önderlerinin bugün ya da yârin bununla yüzleşmek zorunda kalacaklarını aktardı.
TUNUSTA CİN ŞİŞEDEN ÇIKTI…
Dr. Eray Güçlüer, “Liderlik zor zamanlarda zor kararlar almayı gerektirir. Şayet bu yapılamaz ise Tunus toplumu emperyalist darbecilere karşı kendi benliğini koruyacak yeni kurumsal girişimciler, yeni liderler çıkarabilir. Ve bu yeni liderler sayesinde darbecilere karşı kolektif sosyal hareketler üretilebilir. O yüzden Tunus’ta cin şişeden çıktı, emperyalistlerin işi geçmişe göre biraz daha zor görünüyor” şeklinde kaydetti.
HABER : Ataner YÜCE & Emekli TRT Muhabiri
[UHA Haber Ajansı, 03 Ağustos 2021]