Amiraller bildirisine bakalım önce kim, ‘kontrollü bildiri’ diyecek
UHA HABER / YENİ ŞAFAK Gazetesi Yazarı Mehmet ACET, “5 Ocak’ı 6 Ocak’a bağlayan gece, konuşma diliyle 12’de, yazı diliyle 00.00’da, yani tam saatiyle gece yarısı, Milli Savunma Bakanlığı adına bir açıklama yapıldı. Gece yarısı bildirisi de denebilir tabi, hatta özellikle öyle denmesi arzu edildiği için o vakit seçilmiş olmalıydı ama, bilinenlerden farklı olarak bu bildirinin en temel özelliği, ‘demokrasiye bağlılık’ bildirisi olmasıydı” dedi.
Yazarı Mehmet ACET, ‘Amiraller bildirisine bakalım önce kim, ‘kontrollü bildiri’ diyecek‘ başlıklı köşe yazısında şöyle devam ediyor:
“Hatırlayalım. Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un, 27 Mayıs darbesiyle ilgili olarak darbecileri kınamak yerine Adnan Menderes’i sorumlu tutan sözler sarf etmesi, “Seçim kararı alsaydı, darbe olmayacaktı” diyerek, tarihi gerçekleri de tam karşılamayan ifadeler kullanması, özellikle sosyal medya mecralarında ‘darbe karşıtı’ seslerin yeniden yükselmesine yol açmıştı.”
Mehmet ACET, Milli Savunma Bakanlığı’nın 5 Ocak’ı 6’ya bağlayan gece yarısı, geçmişteki ‘gece yarısı’ bildirilerine nazire yaparcasına yayınladığı o açıklamanın, bu tartışmalar üzerine geldiğine dikkat çekiyor.
MİLLET İRADESİNİ HİÇE SAYANLARA KARŞI MÜCADELEMİZ AZİMLE SÜRECEKTİR
Mehmet ACET, Metnin bir yerinde; “Türk Silahlı Kuvvetleri, ülkemizin ve milletimiz güvenlik ve bekasını hedef alanlara ve her kim olursa olsun millet iradesini hiçe sayarak anti-demokratik arayış içinde olanlara karşı mücadelesini azimle sürdürmekte kararlıdır.” dendiğini aktarıyor.
Başka gelişmeler ortaya çıkınca yeterince üzerinde durulmayan, bir anlamda ‘gündem kazasına’ uğrayan bu bildirinin, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kendi geçmişi ve kendi geleceğiyle ilgili, geçmişte aldığı, şu an almakta olduğu, ilerisi içinse almak isteyeceği tutum konusunda fikir sahibi olmak isteyenler için iyi bir kaynak niteliği taşıdığını hatırlatan Mehmet ACET, “Millet iradesini hiçe sayarak anti-demokratik arayış içinde olanlar” şeklinde bir ifadenin o saatte, asker adına yapılan bir açıklamaya derç edilmesinin, her şey güllük gülistanlık olmasa da, hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacak duygusuna hizmet ettiğine dikkat çekiyor.
Mehmet ACET, “Türk Silahlı Kuvvetleri özelinde, demokratik değerlere bağlılık anlayışının bütün hücrelere sindiğini düşünmek için erken olduğunu bu son emekli amiraller bildirisiyle anlamış olduk. Ancak, aynı meselede Milli Savunma Bakanlığı’nın bildiriye karşı cevabı olarak karşımıza çıkan, eski vesayet rejimine dönmek için çaba sarf edenlere karşı alınan sert ve net tutum, “Eski hâl muhal” tezine omuz veren bir nitelik arz ediyordu” diyor.
15 TEMMUZ SONRASI YAPISAL REFORMLARIN MEYVELERİ
15 Temmuz’un hemen akabinde YAŞ’ın yapısının değişmesi, askeri liselerin kaldırılması, Kuvvet Komutanlıklarının Milli Savunma Bakanlığına bağlanması gibi reform adımlarının, vesayet rejimine geri dönüşün ciddi anlamda zorlaştıran bir sürece yol verdiğini aktaran Mehmet ACET, yakın bir zaman önce, atılan o adımların sonuçlarına dair aldığı görüşlerin, iyi yolda olunduğunu, ancak bu sürecin ‘demlenmesi’ gerektiği yönünde olduğunu ifade ediyor.
YENİ ŞAFAK Gazetesi Yazarı Mehmet ACET, şöyle devam ediyor:
“Buradan baktığımız takdirde, emekli amiraller bildirisine bir yönüyle de bu makas değişikliğinden duyulan rahatsızlık gözüyle bakmak yanlış olmayacaktır. Gece yarısı muhtıra yayınlayan 104 emekli amiral, görüşleri bilinmeyen kimseler değil. Meramlarının ne olduğu, neyi talep ettikleri de aynı şekilde fazla kafa yormadan anlaşılabiliyor. Özünde, ordunun, eski vesayetçi çizgisine geri dönmesini, kendi ideolojik duruşlarının da hâkim ideoloji haline gelmesini talep ediyorlar”.
“Bu kimseler, 15 Temmuz’u ‘irticai’ darbe olarak değerlendirip, ders çıkartılması gereğinden söz ediyorlar” diyen Mehmet ACET, “ama, ondan önceki darbelerin tümünün, (27 Mayıs, 12 Eylül, 28 Şubat ve 27 Nisan muhtırası) kendi ‘zihniyetlerinin’ eseri olduğu gerçeğinin üstünü bir şalla örtmemizi bekliyorlar” diyor.
Mehmet ACET, köşe yazısını şu sözlerle noktalıyor:
“En büyük çelişkileri de bu şekilde karşımıza çıkıyor.
Amiraller bildirisiyle ilgili olarak sorulan sorulardan birisi şu:
Bildirinin yayınlanacağı, ilgili kurumlar tarafından önceden haber alınmış mıydı?
Yayınlanmasından, müdahale etme imkânı olmayacak kadar kısa süre öncesinde haber alındığı yönünde bir duyumum var.
Diğer yandan, söz konusu amiralleri ‘temize çıkarmak’ isteyen çevrelerin işin bu kısmını bir tuzak kurulduğu kurgusuna taşıma niyetiyle kullanmaya çalışmaları da gözlerden kaçmıyor.
FETÖ’nün ve FETÖ ile söylem birliği içinde hareket eden CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun 15 Temmuz’u kontrollü darbe diyerek sulandırma çabasına girmesine benzer bir niyet bu çevrelerde de görülüyor.
Kısa bir süre içerisinde, FETÖ ile CHP çevreleri, yeniden omuz omuza verip, “15 Temmuz kontrollü darbe idi, bu da kontrollü bildiri” derlerse ben kendi namıma şaşırmayacağım.
Ne yani?
Kemal Kılıçdaroğlu gibi birisi için, 4 Nisan bildirisine ‘kontrollü bildiri’ demek, 15 Temmuz darbesine ‘kontrollü darbe’ demekten daha mı zor olur!”
[UHA Haber Ajansı, 11 Nisan 2021]