Amerikalı emekli büyükelçi Matt Bryza, “Biden İlişkileri Tekrar Rayına Oturtmak İstiyor”
WASHINGTON-UHA HABER / Amerikalı emekli büyükelçi Matt Bryza, ABD’nin Yunanistan’daki askeri varlığını arttırmasının Türkiye için bir tehdit oluşturmadığını söyledi. Bryza, yaşanan durumu Yunanistan’ın Türkiye’ye karşı güçlü görünme çabası olarak değerlendirdi. Bryza, Türkiye’nin ABD’de Aralık ayında yapılacak Demokrasi Zirvesi’ne davet edilmemesi kararınıysa “absürt” diyerek eleştirdi.
(UHA) Uluslararası Haber Ajansı‘nın ‘Amerika’nın Sesi (VOA)’nden aktardığı Mehmet TOROĞLU’nun haberinde, ABD’nin eski Bakü büyükelçisi ve bir dönem ABD Dışişleri Bakanlığı’nda Avrupa ve Avrasya İşlerinden Sorumlu Müsteşar Yardımcısı olarak görev yapan Bryza, video konferans üzerinden VOA Türkçe’nin sorularını yanıtladı.
ABD Dışişleri Bakanlığı’nda uzun dönem diplomat olarak görev yaptıktan sonra emekliye ayrılan ve halen Türkiye’de yaşayan Bryza, Roma’da ABD Başkanı Joe Biden’la Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasında yapılan görüşmenin ilişkilerde bir dönüm noktası olabileceğini söyledi.
“Edindiğim bilgilere göre, Erdoğan’ın bugüne kadarki en iyi görüşmelerinden biriydi”
Gerek Beyaz Saray gerekse Dışişleri Bakanlığı’ndaki deneyimlerine dayanarak, ABD başkanlarının yabancı ülkelerde mevkidaşlarıyla yaptıkları ve ilişkilere yepyeni bir hava getiren çok sayıda görüşmeye tanıklık ettiğini anlatan Bryza, bu son görüşmeyle ilgili olarak da Ankara’daki çok üst düzey yetkililerden edindiği bilgilerin, bunun Erdoğan’ın bugüne kadar başkanlık düzeyinde gerçekleştirdiği en iyi ikili görüşmelerinden biri olduğu yönünde olduğunu aktardı.
Brüksel’de ilk ikili görüşme sonrasındaki bu ikinci görüşmede önemli konuların masaya yatırıldığını belirten Bryza, iki liderin, ilişkilerdeki gerilimi azaltmayı ve S-400, F-35 gibi sorunlu başlıklar belki tümden çözülemese de Türkiye’ye olası F-16 satışı ve mevcut F-16’ların modernizasyonu neticesinde bu sorunların yarattığı zararı bir miktar gidermeyi amaçlayan bir yol bulmaya çalıştıklarını dile getirdi.
“Biden stratejik düşünceye sahip sistematik bir lider; Türkiye’yle ilişkileri tekrar rayına oturtmak istiyor”
Bryza, “Biden yönetiminin ilk başlarında ABD-Türkiye ilişkilerinin kötüleşeceği bana göre açıktı çünkü özellikle ABD Kongresi’nde ve Washington’daki başka çevrelerde de Türkiye’ye karşı çok büyük bir muhalefet ve düşmanlık var. ABD’nin YPG gibi bir terör örgütüyle ortaklık kurarak Türkiye’nin ulusal çıkarını nasıl zedelediğine ilişkin derin yanlış anlamalar mevcut. Washington’da, herhangi bir NATO müttefikinin S-400 gibi çok ileri düzeyde bir Rus silah sistemini satın almasının ne kadar anlaşılmaz bulunduğu hususunda da Ankara’da hesap ve anlayış hataları söz konusu. Eski Başkan Donald Trump bu düşmanlığın büyük kısmından Türkiye’yi koruyordu. Aritmetik mantıkla baktığınızda, eğer denklemden, bu korumayı sağlayan Donald Trump’ı çıkarırsanız ve yerine ister Joe Biden ister başkası olsun herhangi başka birini koyarsanız, ilk başlarda yeni yönetimde ABD ve Türkiye arasındaki ilişkiler sarsıntılı olacaktır. Ancak Joe Biden’ın, NATO’yu ABD’nin ulusal güvenlik çıkarlarının merkezine koyan sistematik bir stratejik düşünce adamı olmasından dolayı er ya da geç Türkiye’yle tekrar ilişkileri rayına oturtmak isteyeceği de bana göre netti. Bence, ilk önce Haziran ayında NATO zirvesi sırasındaki görüşme ve şimdi de Roma’daki görüşmeyle birlikte, şu anda yaşanmakta olan da bu” diye konuştu.
“Kongre F-16 satışını engellerse ilişkilerde hiçbir ilerleme olmaz”
Bryza, Türkiye’ye F-16 satışının Kongre tarafından engellenmesi halindeyse Türkiye-ABD ilişkilerinde herhangi bir ilerleme için çok fazla imkan kalmayacağını düşündüğünü söyledi. Matt Bryza, “Çünkü Ankara, zaten daha önceden satın alınmış olan, radarlardan gizlenme kabiliyeti olmayan, yıllardır zaten kullanılan ve dolayısıyla S-400 radar sistemlerinin tehdit oluşturamayacağı dördüncü nesil bir savaş uçağının daha fazlasını alamamaktan dolayı Washington tarafından kırıldığını, hatta hakarete uğradığını hissedecek” diye konuştu.
Bu satışın olması halindeyse, Türkiye ve ABD arasında önü açılacak işbirliği potansiyeli alanlarından birinin Karadeniz’in güvenliği konusu olduğunu dile getiren Bryza, özellikle Ukrayna ve Gürcistan’la alakalı konuların ABD ve Türkiye’nin birlikte çalışabileceği alanlar olabileceğini belirtti.
Bryza, Türkiye’nin en başından beri ABD’yle aynı çizgide durarak Gürcistan’ın NATO üyeliğine destek verdiğine ancak 2008’te Bükreş’teki NATO zirvesinde Almanya başta olmak üzere bazı müttefiklerin itirazları nedeniyle bunun gerçekleşemediğine dikkat çekerken, “Şimdi durum değişti. Müttefiklerimiz, Almanya ve diğerleri Bükreş’teki bu korkunç karardan birkaç ay sonra Rusya’nın Gürcistan’ı işgali, şimdi de Ukrayna’yı işgali ve Kırım’ı ilhakı sayesinde uyandı” dedi.
Dolayısıyla NATO genelinde ve özellikle de Washington’da Rusya’nın Ukrayna’ya karşı daha da saldırgan tavır izlemesini ve Karadeniz bölgesinde büyük çapta askeri yığınak yapmasını önleme yönünde bir anlayış birliği bulunduğunu kaydeden Bryza, Rusya’nın geçen bahar ve yaz aylarında Ukrayna sınırına asker yığma faaliyetlerinin de son haftalarda artış gösterdiğine işaret etti. Matt Bryza, bunlarla birlikte donanma ve hava savunma kapasitelerinin geliştirilmesi gibi adımların, Rusya’nın Karadeniz’i olası bir askeri krizde NATO’nun giremeyeceği bir bölge haline getirmeyi amaçladığı anlamına geldiğini söyledi.
“Türkiye’nin Ukrayna’yla askeri anlaşmaları Washington’da olumlu karşılanmalı”
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın, bu göreve aday gösterildikten sonra Senato’da katıldığı onay süreci oturumunda, Trump yönetiminin dış politikasında değişiklik yapmak istemedikleri tek alanın ne olduğu sorusuna “Ukrayna’ya destek çıkılması” yanıtını verdiğini hatırlatan Bryza, Biden yönetiminin Ukrayna’nın güvenliğine çok önem verdiğini vurguladı ve eski Başkan Barack Obama’nın da o dönem yardımcısı olan Joe Biden’a, 2014’te Rusya’nın Ukrayna’ya karşı hibrit saldırılarına ABD’nin yanıtını şekillendirmekle görevlendirdiğini anımsattı.
Bryza, Türkiye’nin askeri teknolojilerinde son 10 yılda olağanüstü bir ilerleme kaydettiğine de dikkat çekerek, bu teknolojiler konusunda Ukrayna’yla Türkiye arasında yakın geçmişte satış anlaşmaları imzalandığını hatırlattı. Bryza, Ukrayna’nın Bayraktar SİHA’ları satın alarak, hatta bunları birkaç hafta önce doğudaki Rus yanlısı güçlere karşı kullanması, iki ülke arasında jet motorlarının ortak üretimi anlaşmasının imzalanması gibi örneklere işaret etti.
Tüm bu gelişmelerin Washington’da olumlu algılandığı ve NATO’nun ikinci en büyük ordusunun Biden yönetiminin korumaya kendini adadığı bir ülkeye yardım etmeye çalıştığının işareti olarak görülmesi gerektiğini belirten Bryza, bununla birlikte, ABD başkentinde Türkiye’nin askeri teknolojisinin ilerlemesini ve Ukrayna’yla askeri teknoloji işbirliğini olumsuz gösteren farklı diaspora ve lobi grupları bulunduğunu söyledi.
Bunların “nüfuzlu sesler” olmadığını, ancak varlık gösterdiklerini belirten Bryza, “Ama bence nihayetinde Karadeniz’in güvenliği ve Ukrayna’nın güvenliği, Türkiye ve ABD’yi birbirlerine daha çok yaklaştırabilecek ve yaklaştırması gereken konular” ifadesini kullandı.
Senato Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı Demokrat Senatör Bob Menendez geçen hafta Ulusal Savunma Yetkilendirme Yasası’na (NDAA), ABD Dışişleri Bakanlığı ve Pentagon’un 2018’den bu yana Türkiye’nin drone ihracatına ve bu drone’ların ABD firmaları tarafından üretilen parça veya teknolojileri içerip içermediğine ilişkin rapor hazırlamasını zorunlu kılan bir değişiklik önergesi sunmuştu. Önerge ayrıca Dışişleri Bakanlığı’nı Türkiye’nin ihracatının Silah İhracatı Kontrol Yasası’nı veya diğer herhangi bir ABD yasasını veya yaptırımını ihlal edip etmediğini belirlemekle yükümlü tutuyor.
“Erdoğan’ın dış politikası zaten değişti, bundaki itici unsur ekonomik durum değil, stratejik bir karar verildi”
Bryza, Türkiye ekonomisinin içinde bulunduğu durumun Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı Batı’ya karşı daha yumuşak bir ton izlemeye sevk edeceği yönündeki görüşleri değerlendirirken, Erdoğan’ın zaten dış politikasında değişime gittiğini ve bu değişimin Doğu Akdeniz’de görüldüğünü savundu.
Türk ve Yunan gemileri arasında geçen yaz yaşanan sürtüşmeden sonra Almanya Başbakanı Angela Merkel ve NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’in müdahalesiyle gerilimin dindirilebildiğini, Türkiye’nin o tarihten bu yana bölgeye yeni sondaj gemisi göndermediğini belirtti.
Bu davranışın, Yunanistan’ın deniz sınırları ve münhasır ekonomik bölgeler konusunda yapıcı bir müzakereye girme niyeti sergilemesi halinde Türkiye’nin gerilimi düşürmeye hazır olduğu yönünde Ankara’dan önemli bir sinyal niteliği taşıdığını ifade eden Bryza, bu görüşmelerin de yıl başında başladığını ve birkaç tur yapıldığını hatırlattı.
Bryza bu konunun yanında ayrıca Türkiye’nin Mısır’a karşı izlediği dış politikayı da yumuşattığına, ilişkilerinin ilerleme hatta belki normalleşme yoluna girdiğine dikkat çekti, aynı durumun Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’yle ilişkiler için de söz konusu olduğunu belirtti.
Ekonomik zorlukların yaşandığı bir dönemde ABD ve diğer NATO müttefikleriyle güçlü ekonomik ilişkilere sahip olmanın elbette akla yatkın olan seçenek olduğunu kaydeden Bryza, “Ancak bunun itici unsur olduğunu düşünmüyorum. Bence son bir yıl içerisinde, Türkiye’nin, gerilimlerin dozunu düşürerek ve farklı konularda müzakere masasına oturarak, haklarını savunma ve bölgesel bir güç merkezi olmada daha iyi bir konumda olacağı yönünde stratejik bir karar verildi” dedi.
“Türkiye’nin Demokrasi Zirvesi’ne dahil edilmemesi absürt”
Başkan Joe Biden’ın Aralık ayında yapmayı planladığı Küresel Demokrasi Zirvesi’ne Türkiye’ye davet etmediği haberlerinin sorulması üzerine Bryza, bu kararı “absürt” olarak niteledi. Türkiye’nin büyüyen bir demokrasi olduğunu söyleyen Bryza, “AKP’nin tepe kademesinde tanıdığım kişiler bu seçimlerden gerçek anlamda endişeli ya da geçmiş seçimlerden endişeliydi. Her bir seçim olduğunda yaşanan gerçek bir seçim yarışı, bir mücadele söz konusu. Yönetimsel kaynaklar ve medyaya baskı Türkiye’de ABD’ye göre çok farklı ama Amerikan demokrasisinin bir önceki başkan ve seçimlerin çalındığı yalanına maruz bırakılan ve ikna edilen yandaşlarınca tehlikeye atıldığı 6 Ocak’ta yaşananlardan sonra yeni bir ABD başkanının Türkiye’ye ‘yeteri kadar iyi bir demokrasi değilsiniz’ deme gibi bir davranış sergilemesinin arkasındaki dirayeti anlamakta zorlanıyorum” diye konuştu.
ABD’nin 6 Ocak’ı geride bıraktığını ancak 2024’te yeni seçimlerin yapılacağını ve Donald Trump’ın da yeniden yarışacağının sinyalini verdiğini ifade eden Bryza, bunun yanında birçok eyalette oy verme haklarını kısıtlayan ve yerel meclislerin seçim sonuçlarının tasdikini engellemesini kolaylaştıran düzenlemeler geçirildiğine dikkat çekti ve dolayısıyla 2024 seçimlerinde “korkunç” bir manzarayla karşılaşabilecekleri endişesini dile getirdi.
“Türkiye’nin dışlanmasında Rum ve Ermeni lobi gruplarıyla Fethullah Gülen örgütü çok etkili oldu”
Bryza, Türkiye’nin zirveden dışlanmasının arkasında yatan nedenin, “Washington’daki Rum ve Ermeni lobi grupları ve Fethullah Gülen örgütünün çok etkili olması olduğunu” söyledi.
Matt Bryza, zamanında eski Başkan Obama tarafından Bakü büyükelçiliğine adaylığının onay sürecinin de Ermeni lobisince engellenmesini hatırlattı. Bryza, 2010 yılında Obama’nın, yasama dönemine ara verildiği bir zamanda, Senato onayı gerektiren makamlara geçici atama yapma yetkisini kullanmasıyla bu göreve atanabilmişti.
Bryza, “Dolayısıyla bu lobi grupları Türkiye, Azerbaycan ya da Ermeni kökenli, Rum kökenli Amerikalılar’ın hoşlanmadığı diğer ülkelerle ilgili kararlar üzerinde gerçek anlamda etkiye sahip. Bence şu anda olanlar da bu. Türkiye’nin dışlanmasını utanç verici buluyorum” dedi.
“Doğal gaz keşfi Türk ekonomisinin büyümesine gerçek katkıda bulunacak”
Bir soru üzerine, Karadeniz’de doğal gaz keşfinin hem Türkiye hem de Karadeniz için çok büyük bir gelişme olduğunu belirten Bryza, Türkiye tarafından yapılan keşiflerin Karadeniz’in tarihinde bugüne kadarki en büyüğü olduğunu dile getirdi. Bunu İsrail’in karasularında bulunan ve ekonomisine önemli katkılar sağlayan doğal gaz yataklarına benzeten Bryza, Doğu Akdeniz’de bulunan yatakların İsrail’in ekonomisini birçok bakımdan dönüştürmesine, gazla çalışan elektrik santralleri geliştirmesi ve dolayısıyla petrol ithal etmeye artık bağımlı kalmamasına imkan sağladığına dikkat çekti.
Doğal gaz keşfinin İsrail’e petrokimya sektörü geliştirmesine de yardımcı olduğunu, ayrıca gaz ihracı yoluyla komşu ülkelerle ilişkilerini geliştirmede İsrail’e bir araç sağladığını kaydeden Bryza, Türkiye’nin de doğal gaz keşifleri sayesinde tüm bu seçeneklere şimdi sahip olduğunu belirtti.
Bryza, “Ama bence muhtemelen olacak olan şu; Türkiye bu gazı tüketmek isteyecek çünkü ulaşılabilecek en düşük maliyetli gaz olacak. Rus doğal gazından, İran doğal gazından, Azerbaycan doğal gazından çok daha düşük maliyette olacak. Dolayısıyla Türkiye Karadeniz gazını tüketmek ve bu sayede ithalat faturasını ya da enerjinin en büyük unsurunu oluşturduğu cari açığını düşürmek isteyecek. Dolayısıyla bu keşif Türk ekonomisinin büyümesine gerçek anlamda katkı sağlayacak. Jeostratejik açıdan bakıldığında Türkiye Rus doğal gazına çok daha az bağımlı olacak. Gerçi bu durum zaten yaşanmaya başladı çünkü son birkaç yıldır Türkiye Rusya’dan aldığıyla aynı düzeyde Azerbaycan’dan ve diğer sıvı doğal gaz tedarikçilerinden doğal gaz ithal etti. Yani Türkiye’nin Rus doğal gazına bağımlılığını azaltma yönündeki jeopolitik değişim zaten başlamıştı” diye konuştu.
“Türkiye gazı Ukrayna’ya satma kararı alırsa büyük bir jeostratejik değişim yaşanabilir”
Bununla birlikte, Türk doğal gazını temel alan büyük bir jeostratejik değişimin, Türkiye’nin gazın bir kısmını, Rusya’nın baskıladığı Ukrayna’ya satma kararı alması halinde gerçekleşebileceğini kaydeden Bryza, “Rusya Ukrayna’ya doğal gaz sevkiyatını düşürecek ve belki hatta kesecek, Ukrayna üzerinden Avrupa’ya doğal gaz sevkiyatını da elbette kesecek. Yıllardır Ukrayna, Türk boğazları üzerinden doğrudan sıvı doğal gaz elde edebilmenin hayalini kurdu. Şimdi Türkiye’nin, Karadeniz’de gerekli altyapıya yatırım yapılması halinde Ukrayna’ya doğrudan doğal gaz ulaştırabilmesi mümkün” dedi.
“Kanal İstanbul’un çevresel etkilerinden kaygılıyım”
Bryza, Kanal İstanbul projesiyle ilgili bir soru üzerine de kanalın çevresel etkileri konusunda diğer birçok bilimadamı gibi endişe duyduğunu söyledi. Kanalın Türkiye’ye önemli bir gelir kaynağı sağlayacağına, Türkiye’nin, Montrö Sözleşmesi’ne tabi olmadığını öne sürerek kanaldan geçen gemilere gümrük vergilerini arttırabileceğine işaret eden Bryza, birçok geminin de boğazlardan geçişe göre hem kuyruğun hem ağırlığın daha az olması gibi sebeplerle kanalı muhtemelen tercih edeceğini belirtti.
Montrö’de olası bir güncelleme konusunun biraz daha belirsiz olduğunu ifade eden Bryza, bunun nedeni olarak da kanaldan geçecek gemilerin muhtemelen Çanakkale Boğazı’ndan da geçmek isteyecek olmaları ve bu boğazdan geçişin ise Montrö Sözleşmesi’ne tabi olmaya devam edecek olmasını gösterdi. Bryza, Montrö Sözleşmesi’ne müdahale etmenin Türkiye açısından da istenmeyen jeopolitik neticeler yaratabileceği ihtimalini dile getirdi.
Kanalın hayata geçirilmesinin, yeterli yatırımın bulunup bulunmayacağı ve gelecek seçimlerin neticesine bağlı olabileceğini ifade eden Bryza, kanalın ağırlıklı olarak muhtemelen gayri menkul projeleri için kullanılacağını düşündüğünü söyledi ve özellikle Arap dünyasından, Körfez’den çok sayıda kişinin burada mülk almaya ilgi gösterdiğine dikkat çekti.
Bryza, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve tüm CHP’nin bu projeye karşı çıktığını da hatırlatarak, bu konunun gelecek seçimlere uzanan süreçte siyasi muhalefetin bir ikonu haline geldiğini söyledi.
“ABD’nin Yunanistan’da artan askeri varlığı Türkiye’ye hiçbir şekilde tehdit değil”
Bryza, ABD’nin Yunanistan’daki askeri varlığını arttırmasıyla ilgili bir soruyu yanıtlarken de bu durumun Türkiye’ye hiçbir şekilde tehdit oluşturmadığını vurguladı.
ABD’nin zaten Yunanistan’da farklı noktalarda yıllardır askeri varlığının olduğuna değinen Bryza, “Evet doğru, Yunanistan son yıllarda, özellikle de bu yıl silah alımını arttırdı. Öncelikle Fransa’dan Rafael uçakları alımı, sonra da ABD’nin Dedeağaç dahil askeri varlığını arttırması. Ancak Türkiye NATO’nun ikinci en büyük ordusuna sahip. Yunanistan askeri açıdan Türkiye’yle aynı güçte olmanın yakınında bile değil. Yunan ordusunun alımları ve ABD ordusunun artan varlığı, Türkiye’ye karşı kendisini çok aşağıda hisseden Yunanistan’ın daha güçlü görünme girişimi. Dolayısıyla Türkiye’nin herhangi bir endişe duyması gerektiğini düşünmüyorum” diye konuştu.
Bryza, bu durumun, güçlü ABD-Yunanistan ilişkileri için Biden ya da Trump olsun ABD yönetimlerine büyük baskı yapan Rum diasporasının Washington’daki güçlü lobisinin bir başka örneği olarak da görülebileceğini söyledi.
Matt Bryza, “Tekrar söylemek gerekirse, Türkiye’nin herhangi bir kaygı hissetmesine gerek yok. Bu bence Yunanistan tarafından, Doğu Akdeniz’le alakalı tüm meselelerde Türkiye’yle yapılan görüşmelerde müzakere konumunu güçlendirme girişimi” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan hafta içindeki bir açıklamasında, ABD’nin Dedeağaç’a askeri sevkiyat yapmaya devam etmesine tepki göstermiş, “Aslında sadece Dedeağaç değil, Yunanistan’ın kendisi ABD’nin bir üssü haline gelmiştir. Şu anda Yunanistan’ın içindeki ABD üslerinin sayısını ben saya saya bitiremedim” diye konuşmuştu.
HABER : Mehmet TOROĞLU (VOA)
[UHA Haber Ajansı, 15 Kasım 2021]