Tunç, Türkiye’nin Güney Afrika’nın Uluslararası Adalet Divanı’nda (UAD) İsrail’e karşı açtığı soykırım davasına müdahil olmasıyla ilgili de şu bilgileri verdi:
“Sayın Cumhurbaşkanımız da dün kabine toplantısı sonrasında açıkladı. 7 Ekim’de Uluslararası Adalet Divanı’nda Güney Afrika’nın başlatmış olduğu soykırım ile ilgili İsrail’in yargılandığı davaya müdahale dilekçemizi vereceğimizi Sayın Cumhurbaşkanımız açıklamıştı. Müdahale dilekçesi 7 Ekim’de Uluslararası Adalet Divanı’na sunulacak. Tabii 7 Ekim’den bu yana Filistin’de Gazze’de 40.000’den fazla insan şehit edildi. Bunun yüzde 80’i kadın ve çocuklardan oluşuyor. Maalesef küvezdeki bebekler dünyanın gözü önünde katledildi. Orada bir toplum Müslüman oldukları gerekçesiyle soykırıma tabi tutuldu. Soykırım suçunun bütün unsurları İsrail’de Gazze’de maalesef gerçekleşti. Tabii Uluslararası Adalet Divanı’nda başlayan yargılama sürecinde ilk duruşmalarda zaten tedbir kararı alınmıştı. Aslında bu Uluslararası Adalet Divanı’nın İsrail’in soykırım yaptığını ilişkin en önemli tespitti. Çünkü tedbir kararı soykırımın önlenmesine ilişkin bir tedbir kararıydı. Tabii bu tedbir kararını icra edecek makam hangisi? Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Uluslararası Adalet Divanı’nın kararının icra edilmesi ile ilgili herhangi bir girişimde maalesef bugüne kadar bulunmadı. Bu da şunu gösteriyor. Uluslararası sistemin uluslararası kuruluşların uluslararası mahkemelerin etkisizliğini, Filistin konusunda, İsrail’in zulmü konusunda nasıl etkisiz davranıldığını hep beraber görüyoruz.”
Tunç konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Uluslararası Ceza Mahkemesi başsavcısının yürütmüş olduğu soruşturma var. Soruşturmalar bir türlü Uluslararası Ceza Mahkemesi nezdinde bir davaya dönüşmedi. Uluslararası Ceza Mahkemesi başsavcısı en son yakalamaya tutuklamaya yönelik Netanyahu hakkında bir yakalama kararı çıkardı. Hakkında yakalama kararı çıkarılmış birisi Uluslararası Ceza Mahkemesi başsavcısı tarafından. Yine Uluslararası Adalet Divanı’nca soykırım sözleşmesini ihlal ettiği için bir devletin yargılandığı ve hakkında tedbir kararı olan bir devletin başbakanı maalesef Amerikan Kongresi’nde ayakta alkışlanabiliyor. Ve bunlar da demokrasiyi insan haklarını savunduğunu söyleyen kişiler maalesef dünyanın özellikle uluslararası kuruluşların bu konuda etkisizliğini görüyoruz. Ama buna rağmen Türkiye her platformda hakkı, adaleti insan haklarını savunmaya Filistinli kardeşlerimizin, dünyadaki mazlumların hakkını Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde savunmaya güçlü bir şekilde devam edecek. Bu da Uluslararası Adalet Divanı’ndaki müdahale dilekçemiz de bunun bir göstergesi.”