ABD Seçim Gündemi: Ekonomi
Kamala Harris kampanyası, bugüne kadar Trump karşıtlığı üzerinden önemli bir yükseliş yakalasa da, bu ivmeyi sürdürebilmek için seçmenler tarafından zayıf görülen yönlerini güçlendirme stratejisine odaklanıyor.
Harris, adaylığı süresince özellikle ekonomi alanında kapsamlı planlar hazırladı ve bu hafta Trump karşıtlığını ikinci plana iterek en çok eleştirildiği ekonomi yönetimi konusunda yeni reform önerileri sundu. Seçildiği takdirde uygulamayı planladığı bu reformlar, Harris’in zayıf karnı olarak görülen ekonomi politikalarını sağlamlaştırmayı amaçlıyor. Rakibi Trump ise, ekonomi alanında seçmenler nezdindeki avantajını kullanarak bu alandaki açıklamalarıyla ekonomik göstergeleri seçime kadar kamuoyunun gündeminde tutmayı hedefliyor.
Trump, bahar aylarında yapılan anketlerde seçmenin ekonomiyi yönetme konusundaki tercihinde Başkan Biden’a karşı çift haneli farklarla öndeydi. Ancak son haftalarda Kamala Harris, bu farkı kapatmayı başardı. En son yayınlanan Fox News anketine göre Harris, Trump ile arasındaki farkı 5 puana, USA Today-Suffolk Üniversitesi anketine göre ise 6 puana kadar düşürdü. Ekonomistler, “Enflasyon düşmüş olsa da, insanlar hâlâ fiyat şoku yaşıyor” diyerek bu durumun Harris için zorlu bir engel olduğunu belirtiyor.
Seçimlere az bir süre kala her iki parti de ekonomi politikalarına ağırlık vermesinin arkasında Amerikalılar için en önemli seçim faktörünün ekonomi olması öne çıkıyor. Gallup’un düzenli olarak yaptığı anketlere göre, seçmenler için oy verme kararındaki en kritik unsur ekonomi. Son verilere göre, Eylül ayında “Amerika’nın en büyük sorunu” sorusuna ekonomi yanıtını verenlerin oranı %44’e çıkarak rekor seviyeye ulaştı. Her iki aday da enflasyonu düşürme, istihdamı artırma ve orta sınıfa destek olma vaadinde bulunuyor.
Geçtiğimiz haftalarda konut maliyetlerini azaltmayı ve orta sınıf Amerikalılar için vergi indirimi getirmeyi hedefleyen politika önerilerini açıklayan Harris, Biden’ın mirasından uzaklaşarak kendi ekonomi yönetimi vizyonunu vurguluyor. Bu hafta katıldığı bir televizyon programında, ekonomiyle ilgili kapsamlı bilgiler veren Harris, Biden yönetiminin politikalarıyla tamamen çelişmeden, ekonominin Amerikalılar tarafından olumsuz algılandığını kabul ediyor ve bu algıyı düzeltmeye çalışıyor.
Harris katıldığı televizyon programında, Amerikalılar için yeni iş fırsatları yaratmayı hedeflediğini belirtti. Çarşamba günü yaptığı açıklamada, başkan seçilmesi halinde yerli üretime milyarlarca dolarlık yatırım sağlayacak yeni bir krediyi destekleyeceğini duyurdu. Bu politika ile biyoteknoloji, havacılık ve yapay zeka gibi ileri teknoloji sektörlerinde istihdam yaratmayı ve demir-çelik gibi geleneksel endüstrileri güçlendirmeyi amaçladığını söyledi. Harris, Amerikan ekonomisinde federal hükümetin daha aktif bir yol oynaması gerektiğini savunarak, yerli üretimi artırmayı ve ABD’nin geleceğin endüstrilerinde Çin’i geride bırakmasına yardımcı olmayı taahhüt etti.
2020 seçimlerinde Biden’a zafer kazandıran önemli faktörlerden biri olan sendika işçilerinin Harris’e destek vermeyeceklerini açıklaması kampanyada dikkat çekici bir gelişme oldu. Biden’a verilen desteği kendisine çevirmeye çalışan Harris, sendikalı işçilerin desteğini kazanacağına inandığını belirterek, “Çelik işçilerinin ve Amerika’daki neredeyse tüm büyük sendikaların desteğini almaktan gurur duyuyorum çünkü işçilerin yanındayım,” ifadelerini kullandı.
Trump’ın da gündeminde bu hafta ekonomi politikaları yer aldı. Eski Başkan, Amerikan yerli üretimini ekonomik kampanyasının merkezine yerleştirmiş durumda ancak yerli üreticileri desteklemek için Harris’ten farklı olarak ithalat vergilerine odaklanıyor. Salı günü Georgia’da yaptığı bir konuşmada, daha fazla vergi indirimi ve Amerikan üretimini korumak amacıyla ticaret kısıtlamaları getireceği sözü verdi. Meksika’da üretilen otomobillere yüzde 100 gümrük vergisi uygulama taahhüdünde bulunarak uzun süredir savunduğu korumacı politikalara bir yenisini ekledi.
Harris kampanyası, Trump’ın önerilerine sert eleştiriler getirerek yeni gümrük vergilerinin Amerikalı tüketiciler üzerinde olumsuz etkiler yaratacağını ve fiyatların yükselmesine yol açacağını savundu. Harris, Trump’ın yalnızca kendisi ve en zengin Amerikalılar için hayatı daha iyi hale getirmekle ilgilendiğini dile getirerek ekonomi politika önerilerine karşı çıktı. Son dönemde ekonomi alanında yaptığı açıklamalarda daha ılımlı bir dil kullanan Harris, kendisini piyasa ekonomisine inanan bir kapitalist olarak tanımlıyor. Harris’in bu vurgusunun arka planında, Trump’ın onu sosyalist ve Marksist olarak resmetmeye çalışması yatıyor. Harris, zenginlere uygulanan vergilerin artırılmasını öngören tasarıyı desteklediğini açıklamıştı. Trump ise, Harris’in sosyal politikalara odaklanmasını hedef alarak Harris’i radikal bir solcu olarak göstermeye çalışmış ve ona “Yoldaş ve Marksist Kamala” lakabını takmaya çalışmıştı.
Fed’in faiz indirme kararı, Harris kampanyası için seçim sürecinde önemli bir kazanım olarak değerlendirildi. Faiz indirimi, seçimlere kadar ekonomiye doğrudan etki etmeyecek olsa da, ekonomik göstergelerdeki iyileşmeye işaret ettiği için Harris’e önemli bir avantaj sağladı. Trump ise uzun süredir Fed’in faiz indirimi kararını eleştirerek bunun seçime siyasal bir müdahale olabileceğini öne sürmüş ve Fed’in seçimlere kadar faiz politikasını değiştirmemesi gerektiğini savunmuştu.
Seçimlere 40 günden az bir süre kala, her iki taraf da son kozlarını oynayarak kararsız ve bağımsız seçmenleri etkilemeye çalışıyor. Ekonomi politikalarının seçime kadar en çok tartışılan konular arasında kalması bekleniyor. Harris’in özellikle pandemiden sonra artan enflasyon nedeniyle zorlanan işçi ve orta sınıf Amerikalı seçmeni ikna edebilmesi, seçimlerin sonucunu belirleyecek en kritik unsurlar arasında yer alıyor. Harris, ekonomi yönetimi konusunda Trump ile arasındaki farkı önemli ölçüde kapatmış olsa da, Trump bu alandaki avantajını büyük ölçüde koruyor.