Senaryo ve Öykü yazarı Dilek Qudey, “Bana Akıl Verme Huzur Ver.” isimli kitabının tanıtımını yapacak
Senaryo ve Öykü yazarı Dilek Qudey, Serbest Edebi metinlerden oluşan “Bana Akıl Verme Huzur Ver.” isimli kitabının tanıtımını yapacak.
Dilek Qudey, Kuşadası Fatma Özel Arabul Kültür Merkezi’nde (KUAKMER) 18 Nisan’da okuyucuyla buluşacak ve kitabının tanıtımını gerçekleştirecek.
Hayata dair konuların yer aldığı “Bana Akıl Verme Huzur Ver.” adlı kitabın “Sesli Kitap“a dönüştürülmesiyle ilgili çalışmaların da gece-gündüz devam ettiğini söyleyen Dilek Qudey, müzik ve aranjelerin prodüktör Erdem Ataner Yüce tarafından yapıldığını ifade etti.
Erdem Ataner Yüce’nin ‘Elektronik Müzik Projesi‘yle Dilek Qudey’ın, Serbest Edebi metinlerden oluşan “Bana Akıl Verme Huzur Ver.” isimli kitabı, Erdem Ataner Yüce’nin ‘Elektronik Müzik Projesi‘yle hayat bulacak.
Büyük bir zevkle, bir solukta okunan ve okuyucuyu son derece etkileyen Dilek Qudey’in başarılı çalışması olan “Bana Akıl Verme Huzur Ver.” isimli kitabının birinci baskısı ASİ KİTAP tarafından 2015 yılında yapıldı, ikinci baskısı ise Cinuis Yayınevi‘nden ağustos 2017 de basıldı
Senaryo ve Öykü yazarı Dilek Qudey, (UHA) Uluslararası Haber Ajansı ve (TÜHA) Türkuaz Haber Ajansı olarak söyleşi teklifimi geri çevirmeyek, büyük bir mutluluk duyduğunu ifade etti.
UHA : Sayın Dilek Qudey, sizi biraz tanıyabilir miyiz?
Dilek Qudey : Öncelikle ilginize çok teşekkür ederim. Senaryo ve Öykü yazarıyım. 1992 yılında TRT den eğitim aldım. Uzun yıllar televizyonlarda Program yapımcılığı ve yönetmenlik yaptım. Belgesel Filmlere imza attım. Sonra dizilerde Sanat yönetmenliği yaptım. Setlerdeki uzun çalışma koşulları nedeniyle setleri bırakıp senaryo yazmaya başladım. İlk Filmim Kültür Bakanlığı Yazım desteğini alan “Dört köşeli kadınlar” oldu. Çok sayıda Senaryonun Doktorluğunu ve danışmanlığını yaptım. Halen de yapmaktayım. İstanbul’dan kaçıp Kuşadası’na yerleştim. Çalışmalarıma buradan devam ediyorum.
UHA : Sayın Dilek Qudey, bu yazarlık serüveni nasıl başladı?
Dilek Qudey : Kelimelerin gücünü keşfettiğimde başladı benim serüvenim. Onları konuşarak harcamaya kıyamadım. Bu yüzden yeryüzündeki bütün kıymetli kelimeleri heybeme doldurup, çok konuşan insanlardan uzağa yan, “Kendime kaçtım.”
UHA :Sayın Dilek Qudey, kitabının bir yerinde “Aşk bir ilizyondur” diyorsunuz. Bunu biraz açar mısınız ?
Dilek Qudey : Gördüğünüzü sandığınız aslında görmediğinizdir. Uyurken gördüğünüz kısa bir rüya gibidir. Aşıklara her gün rengarenk çiçekler satarım ben. Mutlu olduklarını sanırlar birbirlerine gülerlerken. Oysa ben onların saydam bedenlerini görürüm. Erkek gömlekleri ve kadın elbiseleri, tutku denilen rüzgarın peşinde oradan oraya savrulurlar. Asla olmaları yerde değillerdirler. Aşk denilen tanımsız bir hayaletin tutsaklığında, birbirlerini doğurduklarını düşünürler geceler boyu. İstila ederler birbirlerinin düşlerini. Bana tuhaf bakıyorsunuz.
UHA :Toplumun kalıplarından biraz dışarı çıkıp, kendi kurallarını yaşayan kadınlar özgürlükçüdür, iradelidir ve itaat etmez..Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Dilek Qudey :Ataerkel toplum böyle kadınları tokatlar. Erkeğin iktidarını reddeden kadın toplum için tehlikelidir. Kendi ayakları üzerinde durmak isteyen kadın, kodlarla boğuşurken yalnızlık hissine kapıldığında, çocukluğundan itibaren öğretilenleri hatırlar ve erkeğin otoritesine ihtiyaç duyar. Ya da inadına kendi gettosunda yaşamayı tercih eder.
UHA :Sayın Dilek Qudey, “Daha düne kadar; şiirlerle coşarak, öykülerle yatışarak, arzulu hayallerle uçarak kurduğum mavi sulara gömdüm” diyorsunuz..
Dilek Qudey :Evet hiçbir oyunun kuralına itaat etmeyeceğim artık. Zira kural denen şeyin hile olduğunu öğreneli çok oldu. Hatımı imbiklerle damıtayım derken, ruhumun buharlaşıp uçmasına engel olamadım. İmparatorluk sandığım köleliğimin zincirlerini kırdığımı rahatlıkla söyleyebilirim. Sözcüklerden korkmuyorum artık.
UHA :Sayın Dilek Qudey, neden kitabınıza “Bana akıl verme, huzur ver” adını verdiniz?
Dilek Qudey : Başkaları üzerine “kurgu yapmanın” dayanılmaz bağımlılığı! Bence bu evrensel bir insan hastalığıdır. Küresel bir sorun yani bahsettiğim. Herkes kendi deneyimleriyle yaşıyor hayatı. Her birimizin beden ve ruh ölçüleri farklı Senin deneyimlerinden elde ettiğin ve “sonuca bağladığını” sandığın ürünler, başkalarının bünyesinde gaz yapabilir. “Sonuç” diye birşeyin varlığından bile şüpheliyim. İnsan beyni bu kadar karmaşıkken nasıl bir sonuç elde edilebilir ki? Paradoks bu olsa gerek..
UHA :Sayın Dilek Qudey,hayatın hesaplanamazlığı neyi kastediyorsunuz?
Dilek Qudey :Hayatın hesaplanamazlığını çğrendiğim gün bıraktım matematiği. Rakamların keskinliği ruhunu delik deşik ederken, can havliyle kaçıp sözcüklerin kollarına sığındığımda değer buldu hayatım.
UHA :Sayın Dilek Qudey, nasıl başarıyorsunuz?
Dilek Qudey :Söylenmiş ve söylenmemiş onca cümlenin düğümlendiği bir gırtlaktan nefes almaya çalışıyorum. Düşünceler cirit atarken kafamın içinde, yayımı germiş okumu fırlatacağım anı kollamaktayım. Nasıl mıyım? Olacakla olmayacak arasında savrulan gezgin bir düşbaz gibiyim. Yaşanmış ve yaşanmamış öykülerin arasında kalemimi sallayarak yol bulmaya çalışıyorum.
Senaryo ve Öykü yazarı Sayın Dilek Qudey, söyleşimizi şöyle tamamlamaya çalışıyor : “Ben hep naif kadın isterim. Nazik, onarıcı, tabiat gibi doğurgan. Lakin hayatın hoyratlığı ve çirkefliği kaşıma dikildiğinde naifliğin gelincik yaprakları gibi dağılır. O zaman süslü süslü cümleler kuramam. Ağzıma yayılan kekremsi tatla üslubum değişir ve dünyanın en actıcı cümlelerini sıralarım büyük bir itinayla. Özenerek yazdığım kadının incinmemesi için bunu yapmam gerekir.”
(UHA) Uluslararası Haber Ajansı ve (TÜHA) Türkuaz Haber Ajansı olarak, söyleşi için bize bu imkanı veren Senaryo ve Öykü yazarı Dilek Qudey’e çok teşekkür ediyor ve kendisine başarılar dililiyoruz.
SÖYLEŞİ : Ataner YÜCE & AYDIN (Kuşadası)
[UHA Haber Ajansı, 27 Temmuz 2021]
Yorumlar