Siyasetse siyaset: İstanbul kimin üzerine yıkılmamalı?

* Felaketin siyaseti olmaz. Depremin artçıları devam ederken, insanlar can havlindeyken politik çıkışlar yapmak, sorumlu aramanın derdine düşmek ne insanidir ne de İslami. –Ersin ÇELİK–
* Detayı haberimizde!…
UHA / İnternational News Agency
İSTANBUL, 26 NİSAN 2025 – YENİ ŞAFAK Gazetesi köşe yazarı Ersin ÇELİK, kaleme aldığı “Siyasetse siyaset: İstanbul kimin üzerine yıkılmamalı?” başlıklı yazısında İstanbul’da yaşanan 6.2’lik depremle ilgili görüşlerini aktarıyor.
Yazar Ersin ÇELİK, Kahramanmaraş depremlerinde iliklerimize işlemişti bu linç kültürü. Enkazların üzerinde miting yapmaya kalkışanlar oldu. Can pazarlarının dibinde hükümet yıkıp, kendilerini hükümet ilan etmeye çalışanları izledik. Devlet işini yapmasın, devleti yöneten siyasetçiler bundan zarar görsün diye türlü numaralar çekildi. Üzerinden henüz 2 yıl geçse de “geçti, gitti” diyemeyiz. Enine boyuna konuşmamız gerek. İşte şimdi, kora kor, dişe diş kavgasını vermeliyiz şehirciliğin. Depremin değil binaların öldürdüğünü ve bu çürük yapılaşmaya müsaade eden ya da dönüşümünü sağlamayanların da sebepler halkasında olduğunu söylemek siyaset değildir zaten.
Tam da şu gün, depremin olası senaryolarını tüm şeffaflığı ile konuşmaz isek önceki gün yaşadığımız büyük korkuyla kalırız. Lakin İstanbul böylesi bir uyarıyı daha da kaldıramaz. 6.2’lik Silivri depremi son bir şanstı belki de. Uzmanlardan dinledik, Allah korusun, deprem 10 saniye daha sürse şu gün büyük bir felaketi yaşıyor olabilirdik” diyor.
ÇELİK, şöyle devam ediyor:
“Peki şimdi nelerin konuşulması gerekiyor? Şükürler olsun can kayıpları yok, şükürler olsun yıkımlar yok. Enkazların arasında veya üzerinde değiliz. Yollar açık. Ancak gördük ki bu şehir 15 dakikada ulaşılamaz oluyormuş. Alt yapısı çökmese de üst yapısı kaosa teslim olabiliyormuş. Şehrin tahliye planı yok bir kere. Kuzey Marmara yolu bile zaman zaman geçit vermedi. Gişeler şişti. Yeri gelmişken ifade edeyim; otoyol işletmeleri birkaç saatliğine ücretsiz yapmalıydılar. Bunun için bir yönetmelik gerekir mi bilmem ancak insanlar can derdindeyken o bariyerler açık olmalıydı”.
“Gelelim siyasete… Felaketin siyaseti olmaz fakat siyasetçiler felakete kapı aralıyorsa bunu enine boyuna konuşmalıyız. Cumhuriyet tarihimizin en ağır, en yıkıcı en “politik hasarlı” sorununu siyasete bulaşmadan konuşmamız da mümkün değil” diyen Ersin ÇELİK, “Ne yapacağız, şehrin görevden uzaklaştırılan belediye başkanının, “bir yılda 20 bin, 5 yılda 100 bin, 10 yılda İstanbul’daki tüm riskli bağımsız birimleri yenileyeceğim” sözlerini hatırlamayacak mıyız?” diye soruyor.

Yazar Ersin ÇELİK yazısında, “Ne yapacağız, görevdeyken farklı zamanlarda 3 kez (2019, 2020 ve 2023) deprem seferberlik planı açıklayan, buna mukabil KİPTAŞ’ın aynı süreçte 1300 konut ürettiğini ve İBB’nin kentsel dönüşüm bütçesinin yüzde 5,5’ten 1,59’a düşürülmesini gündeme getirmeyecek miyiz?” diye soruyor ve şöyle devam ediyor:
“Diyoruz ya; depremden, felaketten hemen sonra hiç kimse siyaset sopası sallamasın. Önce varsa enkazlar, önce canlar… CHP’liler önceki gün öyle bir performans sergilediler ki, o krizin ortasında “pes artık” dedik. Genel başkan yardımcısından milletvekiline, gazetecisinden besleme sosyal medya hesabına ve kadrolu trolüne kadar ağız birliği yaparak, “İstanbul’da deprem oldu, şehrin belediye başkanı hapiste, çıkarın afeti yönetsin paylaşımları” yaptılar. Kriz fırsatçılığı tam budur işte. Yazdılar da yazdılar. Şehrin yaşadığı büyük kaosun, iliklerimize kadar hissettiğimiz korkunun nedeninin Ekrem İmamoğlu’nun hapiste olmasına bağlayacak kadar ileri gittiler” diyor.

“Dışarıda, görevinin başında olsa ne yapabilirdi diye düşündüm” diyen ÇELİK, “Geçmişi muhasebe ettim. İmamoğlu dışarıda olsa, yolsuzluktan hapse girene kadar çok övündüğü Kent Lokantalarını açık tutardı ancak. O da şov yapmak için. Bakın siyaset yapmak istemiyorum ama deprem günü kapalıydı Kent Lokantaları. Çünkü 23 Nisan tatiliydi. Lakin bir belediye işletmesi, tüm şehri etkileyen felaket sonrasında “tatildeyiz” diyemez. Üstelik gıda üretirken ve üstelik vatandaşlar sokaklarda gecelerken. İBB’nin Kent Lokantaları eğer deprem sonrası açılsaydı ve halka, bir bardak su verebilseydiler, muhalefetin öve öve bitiremediği “mega projeleri” yeni bir anlam kazanırdı. Maalesef bu fırsatı kaçırdılar. Ucunda “şov siyaseti” olmayınca açmayı düşünemediler anlaşılan. Sonra da Sakarya Büyükşehir Belediyesi’nin yolladığı aşevi tırını Üsküdar meydanından zabıta zoruyla attırma zorbalığına başvurdular. Politik eziklik böyle bir şey işte…” değerlendirmesinde bulunuyor.

YENİ ŞAFAK Gazetesi köşe yazarı Ersin ÇELİK, “Bakın ister istemez siyaset yapmak zorundayız. Çünkü şehrin belediye başkanı büyük yolsuzluk suçlamalarıyla hapiste. Milyarlarca liradan bahsediliyor” diyor.
Depremin ardından Ekrem İmamoğlu’nun hesabından ve ağzından yapılan açıklamaya da yeren ÇELİK, İmamoğlunun “En büyük üzüntüm, hayatını İstanbul’u afet odaklı planlamaya adayan, bunun mücadelesini veren yöneticiler ve şehir plancılar olarak bu zor günde sizlerle olamamaktır.” dediğini hatırlatıyor.
“Düpedüz yalan beyanda bulunmak budur işte” diyen Ersin ÇELİK, şunları dile getiriyor:
“Altı yıllık şeceresine rağmen, verdiği sözleri tutmamasına rağmen rahatlıkla duygusal manipülasyonlar yapıyor. Oysa daha beş gün önce, Arnavutköy’de yapımına başlanan 24 bin konutluk dar gelirli vatandaşları ev sahibi yapacak projenin başlamaması için sosyal medyasından paylaşımlar yaptı. Bir de diyor ki; “yokluğumu fırsat bildiler.””
Kibir, pişkinlik, işgüzarlık… Ne derseniz deyin.
Yazarı Ersin ÇELİK, “Bakın veriler ortada. İstanbul’un deprem çaresizliğini sağır sultan duydu. Şehirde 3,6 milyon konut var ve bunların 1,3 milyonunun dönüştürülmesi gerekiyor. Acil yıkılması gereken konut sayısı ise 650 bin. Bu acil dönüşüm için gereken para ise milyarlarca lira. Çevre Şehircilik Bakanı Murat Kurum, 650 bin konutun dönüşümü için gerekli olan toplam paranın 58 milyar dolar olduğunu açıklamış ve İBB’nin iştirakler hariç yıllık bütçesinin yarısıyla beş yılda 300 bin binanın dönüşebileceğini söylemişti” diyor ve şunları dile getiriyor:
“Bu şu demek: Ekrem İmamoğlu sözünü tutsaydı yani bu şehre gerçekten hizmet etmek isteseydi, geride kalan 6 yılda İBB bütçesinden, -diğer yatırımları da ihmal etmeden- aciliyet olan en az 350 bin konutu dönüştürürdü. Ama yapmadı. Kaç kez söz verdi, kaç seferberlik başlattı hepsi kayıtlı. Bunun yerine, bu sözlerinin üzerine örtecek medyayı ve trolleri beslediler. ‘Saraçhane’ye yani reklam ve organizasyonlara ayırdıkları bütçe 2019’dan 2025’e kadar deprem bütçesinin üç katına çıktı. Harcamalar ve grafikler ortada”.
YENİ ŞAFAK Gazetesi köşe yazarı Ersin ÇELİK, kaleme aldığı “Siyasetse siyaset: İstanbul kimin üzerine yıkılmamalı?” başlıklı yazısını şu sözlerle noktalıyor:

“Ez cümle; İstanbul’un depreme dayanıklı kentsel dönüşümü politik mesele değildir. Aksine bu bir milli güvenlik meselesidir. Bu şehir Ekrem İmamoğlu’nun sorumsuzluklarına teslim edilemez. Çatırdamaya hazır tabut gibi binalar İmamoğlu’nun sıçrama tahtası olamaz. Açıkça ifade etmek gerekiyor ki; Saraçhane’den beslenen basının çığırtkanlıklarına kulak asmak bile bu şehre ihanettir. Devlet ne yapacaksa acilen yapmalı. AK Parti de gündelik siyaset yapmadan, “halk CHP’yi seçti” demeden İstanbul’un yükünü omuzlamalı. Kim neresinden nasıl harekete geçmesi gerekiyorsa bugünden tezi yok harekete geçmeli. İstanbul üzerimize yıkılmadan bu politik enkaz kaldırılmalı…”
Yorumlar