Türk Dünyasında Bölgesel Entegrasyon Süreci: Siyasal Aşama

*SSCB’nin dağılmasının ardından uzun ve sancılı bir süreçten geçen Türk devletleri, nihayetinde birbirleriyle artan ekonomik iş birliği çerçevesinde ilişkilerini büyük ölçüde güçlendirmiştir. Genel olarak, Türk devletleri uzun yıllar boyunca Sovyetler Birliği’nin uyguladığı politikalara karşı milliyetçi bir siyaset benimsemişlerdir.
* İyi okumalar…
-Reksane Ceferova-
UHA / İnternational News Agency
Bakü Devlet Üniversitesi’nin Uluslararası İlişkiler bölümünde öğretim üyesi Reksane Ceferova, UDİAD için kaleme aldığı “Türk Dünyasında Ekonomik ve Siyasi Entegrasyon” başlıklı yazısını UHA / İnternational News Agency’a değerlendirdi ve bugün de “Bölgesel Entegrasyon Süreci: Siyasal Aşama” konusunu ele alacak.
Bölgesel Entegrasyon Süreci: Siyasal Aşama
Çünkü uzun süre Moskova tarafından asimilasyona maruz bırakılan Orta Asya Türk devletleri, bağımsızlıklarını kazandıktan sonra demografik sorunlarla karşı karşıya kalmışlardır. Bu nedenle, ulusal birliği korumak ve iç işlerine yönelik müdahalelere karşı direnç oluşturmak amacıyla milliyetçi politikalar hayata geçirmişlerdir.
Bu süreç boyunca Orta Asya devletlerinde uzun vadeli bir kimlik bilinci gelişmiştir. Orta Asya Türk devletlerinden farklı olarak Azerbaycan’da bu bilinçlenme süreci Sovyet döneminden önce başlamıştır.
Bu nedenle Sovyetler Birliği’nin çöküşüne neden olan protestoların ve milliyetçi dalgaların 1980’li yılların sonunda Azerbaycan’da yaşandığını söyleyebiliriz. Bu süreçte Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki çatışmalar da Türk dünyasının siyasi faaliyetlerinde etkisini göstermiştir.
Azerbaycan bağımsızlığını kazandıktan sonra ekonomik olarak Rusya ile ilişkilerini genişletmenin, Rusya’ya bağımlılığı artıracağını ve bunun da Moskova’nın ülkedeki nüfuzunu güçlendireceğini çok iyi anlamıştı. İşte tam da bu nedenle, Ulu Önder Haydar Aliyev’in ileri görüşlü siyaseti sayesinde Azerbaycan enerji alanında bir dizi önemli siyasi adımlar atmıştır. Bu stratejik hamleler, günümüzde Türk devletlerinin entegrasyon sürecini hızlandıran temel unsurlardan biri haline gelmiştir.
Azerbaycan, başlangıçta Bakü-Novorossiysk petrol boru hattına alternatif olarak Gürcistan üzerinden Batı’ya doğrudan ihracat imkânı sağlayan Bakü-Supsa petrol boru hattını devreye almıştır. Elbette ki, bu tür hamleler Moskova’nın tepkisini çekmiş ve çeşitli engeller oluşturma girişimlerine neden olmuştur. Ancak Azerbaycan, tüm bu süreçleri dikkatlice değerlendirerek dengeli bir dış politika izlemiştir.
Moskova’nın bu rahatsızlığını yatıştırmak adına Azerbaycan, Bakü-Novorossiysk boru hattının taşıma kapasitesini artırmıştır. Bu hamle, Rusya’nın tepkisini kısmen de olsa hafifletmiştir. Sonraki yıllarda, dünyada artan enerji talebi karşısında Azerbaycan’ın petrol ve gaz ihracat oranı artış göstermiştir. Ancak Bakü-Novorossiysk ve Bakü-Supsa boru hatlarının ihracat kapasitesinin sınırlı olması, yeni bir boru hattının inşasını zorunlu kılmıştır.
Nitekim, 18 Kasım 1999 tarihinde İstanbul’da düzenlenen Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) Zirvesi’nde Azerbaycan Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev, Gürcistan Cumhurbaşkanı Eduard Şevardnadze ve Türkiye Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in katılımıyla “Ham Petrolün Bakü-Tiflis-Ceyhan Ana İhraç Boru Hattı ile Azerbaycan, Gürcistan ve Türkiye topraklarından taşınması” konulu anlaşma imzalanmıştır.
Azerbaycan’ın hayata geçirdiği bu proje, Türkiye ve gelecekte Orta Asya Türk devletleri için büyük fırsatlar yaratmaktaydı. Ancak, bağımsız ve çok yönlü bir ekonomi inşa eden Azerbaycan, Moskova ve Tahran için farklı tehditler oluşturuyordu. Moskova yönetimi, Azerbaycan’da inşa edilen petrol ve doğalgaz altyapısının, ilerleyen süreçte Kazakistan ve Türkmenistan’ın hidrokarbon kaynaklarının Avrupa pazarına çıkışına olanak tanıyacağını gayet iyi biliyordu.
Benzer şekilde, İran yönetimi de bu süreçten büyük rahatsızlık duymaktaydı. Ancak İran için asıl endişe yaratan husus, Türkiye ve Azerbaycan arasındaki ekonomik iş birliğinin derinleşmesi ve bunun, İran topraklarında yaşayan 25-30 milyonluk Azerbaycan Türkü nüfusu arasında yankı bulması ihtimaliydi. Ayrıca, İran’ın Hazar Denizi’nde Azerbaycan’a ait petrol ve doğalgaz yatakları üzerindeki hak iddiaları, iki ülke arasındaki gerilimi zirveye taşımıştı.
Azerbaycan ile İran arasındaki en ciddi gerilim 2001 yılında yaşanmıştır. O yılın Temmuz ayı sonunda, İran’a ait savaş gemileri ve uçakları, BP tarafından işletilen Azerbaycan’a ait bir araştırma gemisini, Araz-Alov-Şərq sahasının da içinde bulunduğu keşif bölgesini terk etmeye zorlamıştır.
Azerbaycan Devlet Petrol Şirketi (SOCAR), 1998 yılında BP ve Statoil şirketleri ile bu sahaların işletilmesi için anlaşma imzalamış ve ilk keşif çalışmalarına başlamıştı. Ancak İran Petrol Bakanlığı, bu sahaların bir kısmının İran’ın Hazar Denizi’ndeki sektörüne ait olduğunu iddia ederek söz konusu anlaşmaların geçersiz olduğunu ilan etmişti. Bu gelişmeler sonucunda BP, Araz-Alov-Şərq sahasındaki tüm faaliyetlerini durdurmak zorunda kalmıştı.
Tahran, bu süreçte Azerbaycan’a karşı doğrudan tehditler yöneltmiş ve savaş uçaklarıyla Azerbaycan hava sahasını sistematik şekilde ihlal etmeye başlamıştı. İran’ın bu saldırgan tutumuna Kazakistan ve Türkiye’den sert tepkiler gecikmemiştir.
Bağımsızlığını kazandıktan sonra güçlü iş birliği ve entegrasyon süreci çerçevesinde Kazakistan ve Türkiye’nin Azerbaycan’ı desteklemesi, Türk devletleri arasındaki sağlam ilişkilerin ilk temellerinden biri olarak değerlendirilmiştir.
İran’ın devam eden baskıları, o dönemde Ankara’nın daha sert bir tepki vermesine neden olmuştur. Azerbaycan’ın Türkiye’den yardım talep etmesi üzerine, Ankara önce diplomatik uyarılarda bulunmuş, ancak sonuç alınamayınca güç gösterisi yapmaya karar vermiştir.
Bu kapsamda, Ağustos ayının sonlarında Türk Silahlı Kuvvetleri Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu, Azerbaycan’a resmi bir ziyarette bulunarak Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev ile görüşmüş ve “Azerbaycan Bayrağı” nişanı ile onurlandırılmıştır. Aynı zamanda, Türk Hava Kuvvetleri’ne bağlı F-5 uçaklarından oluşan “Türk Yıldızları” ekibi, Bakü’nün Azadlık Meydanı ve Hazar Denizi üzerinde gösteri uçuşları gerçekleştirmiştir. Bu uçuşlar, İran’ın Azerbaycan hava sahasını sürekli ihlal etmesine karşılık olarak, bölgedeki Türk birliğinin yükselen etkisini Tahran’a açık bir şekilde göstermiştir.
Mayıs 2006 itibarıyla Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) petrol boru hattının inşası, Türk dünyası için yeni bir dönemin başlangıcı olmuştur. BTC’ye kadar, eski Sovyet topraklarından ve Hazar havzasından uluslararası pazara çıkan boru hatlarının hemen hemen tamamı Rusya Federasyonu topraklarından geçmekteydi. Ayrıca, Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra inşa edilen yeni boru hatları da yine Rusya Federasyonu üzerinden geçmekteydi.
Bunların en önemlilerinden biri, Kazakistan’ın Tengiz petrol bölgesini Karadeniz’deki Novorossiysk limanına bağlayan Hazar Boru Hattı Konsorsiyumu (CPC) boru hattıdır. Şüphesiz ki, 2001 yılında faaliyete başlayan bu hat sayesinde Rusya büyük bir jeopolitik avantaj elde etmiştir.
Türk devletlerinin gerçek bağımsızlığa ulaşmasının temel şartlarından biri, petrol ve doğal gaz taşımacılığında Rusya’ya bağımlılıktan kurtulmak ve alternatif güzergâhlar oluşturmaktır. Bölgedeki petrol ve doğal gazın dünya pazarlarına ulaşmasını sağlayacak yeni boru hatları ve güzergâhların inşa edilmesi zorunludur.
Bölgeyi dünyaya bağlayacak ulaşım koridoru fikri ilk kez 1993 yılında gündeme gelmiş ve Avrupa Birliği (AB) tarafından desteklenen Avrupa-Kafkasya-Asya Ulaşım Sistemi (TRACECA) projesi çerçevesinde ele alınmıştır. Bu proje, Avrupa’dan başlayarak Karadeniz’den geçen, Kafkaslar üzerinden Hazar Denizi’ne ve Asya’ya kadar uzanan doğu-batı ulaşım koridorunu hedeflemektedir.
TRACECA projesine paralel olarak, AB ayrıca Avrupa Devletlerarası Petrol ve Doğal Gaz Taşımacılığı Programı’nı (INOGATE) uygulamaya koymuştur. Türkiye’nin de yer aldığı bu program kapsamında enerji arz güvenliğinin sağlanması ve petrol ile doğal gazın boru hatlarıyla Avrupa’ya taşınması hedeflenmektedir.
Bu bağlamda birçok proje hazırlanmış ancak çeşitli nedenlerle hayata geçirilememiştir. Bununla birlikte, 2006 yılında BTC hattının açılması, Orta Asya devletleri için enerji ihracatında önemli bir fırsat yaratmıştır. Son on yıllık süreç dikkate alındığında, Türk devletlerinin (Orta Asya’daki) sınır sorunlarının büyük ölçüde çözülmesi, ikili ve çok taraflı anlaşmalar aracılığıyla enerji ticareti de dâhil olmak üzere ortak adımların atılması gibi olumlu gelişmelerde entegrasyonun payı inkâr edilemez.
2020 yılında gerçekleşen İkinci Karabağ Savaşı ve Azerbaycan’ın işgal altındaki Karabağ’ı kurtarması, Türk dünyası için modern dönemin gerçekleri bağlamında yeni bir aşama açmıştır. Karabağ sorununun çözülmesi ve Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü tamamen sağlaması, değişen dünya düzeninde Türk devletlerinin iş birliğinin etkisini artırmıştır.
Karabağ’ın yeniden inşası sürecinde Özbekistan’ın Fuzuli’de bir okul açması, Türk devletleri arasındaki entegrasyon sürecinin hızlandığını ve uluslararası arenada bu devletlerin birbirlerini açıkça desteklediğini kanıtlayan önemli bir gelişmedir. Bu birliğin inşasında ve entegrasyon sürecinin başarılı bir şekilde yürütülmesinde Türkiye ve Azerbaycan’ın aktif politikalarını vurgulamak gerekmektedir.
Azerbaycan’ın Güney Kafkasya’daki lider devlet hâline gelmesi ve bölgenin güvenliğini sağlamada kilit rol üstlenmesi, Türk devletleri açısından önemli bir başarı olarak değerlendirilebilir. Güney Kafkasya’daki güvenliğin sağlanması, bölgenin jeostratejik önemini daha da artırmıştır.
İkinci Karabağ Savaşı’nın hemen ardından başlayan Rusya-Ukrayna savaşı, Türk devletleri için siyasi, ekonomik ve sosyal alanlarda iş birliği fırsatlarını büyük ölçüde genişletmiştir.
Avrupa’nın Rusya’yı Ukrayna’ya saldırmakla suçlaması ve Moskova’ya yönelik yaptırımlar uygulaması, Avrupa Birliği’nin (AB) yeni enerji kaynakları arayışına girmesine yol açmıştır. Şüphesiz ki, Azerbaycan’ın zengin doğal gaz ve petrol rezervleri, AB’nin toplam ihtiyacının yalnızca %7’sini karşılayabilmekteydi.
2020 yılında Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in Azerbaycan’a ziyareti ve Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile yaptığı görüşmeler sonucunda, Azerbaycan’ın doğal gaz ihracat kapasitesinin artırılması ve beş yıl içinde 20 milyar metreküpe ulaşması konusunda anlaşmaya varılmıştır. Ayrıca, AB’nin Rusya’dan enerji tedarikini kesmeye başladığı bir dönemde Kazakistan petrol ve doğal gazının BTC hattı aracılığıyla Avrupa’ya taşınması hususunda görüşmeler yapılmış ve uzlaşmalar sağlanmıştır.
Bu süreç boyunca Rusya’nın Orta Asya üzerindeki etkisi hissedilir derecede azalmış ve bu devletler daha bağımsız bir dış politika izleyebilmek için geniş çaplı imkanlar elde etmiştir. (devam edecek-Bölgesel Entegrasyon Süreci: Ekonomik Kalkınma)
Kaynakça:
- Akçapa, M. (2023, Mart). Türk Devletleri Teşkilatı’nın Tarihsel Gelişimi: Teşkilatın Dünü, Bugünü ve Yarını. Avrasiya Uluslararası Araştırma Dergisi.
- Asker, A. (2013, Aralık). Türk Cumhuriyetleri Arasında Entegrasyon Sürecine İlişkin Bazı Hususlar. Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi.
- Hungary to Initiate Joint Summit of Turkic Council and V4. (2021, Kasım 12). Prime Minister of Hungary. https://www.pmh.gov.hu
- Mustafaev, M. (2022). The Organization of Turkic States: A New Approach to Global and Regional Challenges.
- Suyundikov, S. (2006). Orta Asya Entegrasyonu Sorunları ve Çözüm Yolları. Ankara Üniversitesi.
- Şimşek, A. (2022, Kasım). Dünyanın Yükselen Gücü: Türk Devletleri Teşkilatı. TRT Haber.
- Tokman, M. (2013, Aralık). Türk Dünyasının Entegrasyonu. Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi.
- Tomar, C. (2023, Ekim). Görüş – Türk Devletlerinin Entegrasyon Köprüsü: Zengezur. Anadolu Ajans.
- Turkic World Vision–2040. (n.d.). Organization of Turkic States. https://www.turkkon.org/assets/pdf/haberler/turkic-world-vision-2040-2396-97.pdf
- The Turkic Council was Renamed the Organization of Turkic States. (2021, Kasım 13). In Business.
- Türk Devletleri Teşkilatı Tezlikle Dünyanın Ekonomik Tərəqqi Mərkəzlərindən Birinə Çevriləcək. (2023). AzərTac. https://azertag.az/xeber/turk_dovletleri_teskilati_tezlikle_dunyanin_iqtisadi_tereqqi_merkezlerinden_birine_chevrilecek____serh-2810530
- Zangezur Corridor Will Provide a New Link Between Türkiye and Azerbaijan (in Russian). (2021, May 31). Anadolu Agency.
***
Yazar hakkında
Reksane Ceferova
1987 yılında Azerbaycan’ın Samukh ilçesinde doğmuştur. 2004-2008 yıllarında Gence Devlet Üniversitesi Tarih Fakültesi’nde eğitim almış, 2008-2010 yıllarında aynı üniversitenin Tarih anabilim dalında yüksek lisans yapmış ve başarıyla tamamlamıştır. 2011-2014 yılları arasında Bakü Devlet Üniversitesi’nde felsefe doktoru programı olan Genel Tarih anabilim dalında eğitim almıştır. Şu anda Bakü Devlet Üniversitesi’nin Uluslararası İlişkiler bölümünde öğretim üyesi olarak çalışmaktadır. Azerbaycan’da ve yurt dışında birçok makalesi yayınlanmıştır.