Cumhur İttifakı’nın DEM Parti açılımını değerlendiren BTP lideri, ‘Bir irade Sayın Bahçeli ile DEM Partili yöneticileri bir araya getiriyor‘. Bu Türkiye’yi bekleyen çok tehlikeli bir sürecin başladığının işaret fişeğidir. Bir irade de Erdoğan’dan bu anayasa değişikliğini yapmasını istiyor. Çünkü bu hükümet yetkililerinin de sürekli ağızlarında sakız yaptığı federasyona ilişkin bir söylem… Bu irade, ülke için faydalı bir irade değil tamamen emperyalist bir irade ve şu anda makas değiştiler. Türkiye’de bir şeyler olacak ama hayırlı bir sürecin başlamadığını söyleyebilirim” dedi.
‘Bunların din diye bir dertleri yok’
BTP lideri Hüseyin Baş şunları söyledi;
“Bu hükümetin bütün alanlarda yaptığı yanlış işler, eğitim alanında da yapılıyor ama zannedilmesin ki; bunlar Müslüman, dindar ve herkesi dindar yapmaya çalışıyor. Böyle bir şey yok. Bunlar herkesi kendine ram etmeye, kendine tabi etmeye çalışıyor mesele bu, dini de bunun için kullanıyorlar. Bunların din diye bir dertleri yok. Sayabileceğimiz çok örnek var buna; domuz etinden tutun, faiz kavramına gelin işte yolsuzluğa, yapılan işlere baktığınız zaman bu mesele din meselesi değil, bu iktidarı tutma meselesidir.
“Atatürk çıkmasaydı bugün biz bir müstemlekeydik”
Bazı insanlara hayalperest bir düşünce geliyor ama ben tam olarak böyle düşünüyorum; Biz çok uzak bir tarih değil 100 yıl önce bir Kurtuluş Savaşı verdik. 1. Dünya Savaşı’nın arkasına bu Kurtuluş Savaşı’nı verdik. 1. Dünya Savaşı’nın sonunda yapılan anlaşma Sevr Anlaşması… Sevr Anlaşması ile bizim topraklarımız işgal edildi. Biz savaşa Almanya’yla beraber girdik, Almanya da anlaşma imzaladı ama Almanya’nın hatırı sayılır bir toprağı işgal edilmedi. Çünkü Türk coğrafyası, Anadolu coğrafyası elde edilmek istenen bir coğrafya. Atatürk çıkmasaydı bugün biz bir müstemlekeydik. Bu da net bir sonuç, yani alternatifi yoktu. Zaten bütün anlaşmalar padişahlık tarafından, saray tarafından imzalatıldı. Atatürk kalktı Sevr’i yırttı, bir mücadele verdi ve biz bugün bu cennet vatan diye tabir ettiğimiz vatana sahibiz. Sizce o gün bu toprağı işgal etmek isteyen insanlar, ‘Ya olmadı, denedik ama beceremedik artık yolumuza bakalım’ mı dediler? Hala bunu istiyorlar. Bunu bir savaşla, topla tüfekle yapamayacağını gördüler. Gerçekten bu milleti bu noktada diz çöktürmek kolay bir şey değil, hiçbir zaman yapamamışlar. Peki bu sefer ne yaptılar; biz bu toplumu çökertelim ahlaki çöküntü, yozlaşma, eğitimsizlik, maddiyat…
“Okumuş yazmış insanlarımız gidiyor Orta Doğu’nun savaşçıları geliyor”
Bugün toplumun okumuş yazmış kesimi yurt dışına gidiyor, bakıyorsunuz Orta Doğu’dan belki okuma yazma bilmeyen, elinde silahla bilmem neyle gezen adam da bu ülkeye geliyor. Mesela Afganistan’dan geldiler. 20 sene boyunca orada iç karışıklıklar, Taliban meseleleri, Rusya orada, Amerika orada… Hep savaş olan bir coğrafya ve 20’li, 30’lu yaşlarında genç nüfuslar geliyor buraya. Ne yapıyordu sizce bunlar orada. Taliban’a karşı savaşıyorlardı. Taliban devleti ele geçirince Taliban’dan kaçarak buraya geldiler, savaşçıydılar. Biz okumuş insanımızı yurt dışına yolluyoruz savaşçılar buraya geliyor. Dolayısıyla bir irade burayı karıştırıyor ve diyor ki; benim bu toprakları savunmasız bir hale getirmem lazım.
“İsrail’de Türkiye’ye saldıracak yürek yok ama…”
Sayın Erdoğan gibi bir oy devşirme mantalitesi ile ‘İsrail bizi hedef alıyor’ şeklinde olaya yaklaşmıyorum. Ben İsrail’in kısa vadede kolay kolay bizi hedef alabileceğine de inanmıyorum. O biraz yürek ister ki bence İsrail’de öyle bir yürek yok ama ABD’nin ve emperyalist bütün düzenin Anadolu coğrafyasında gözü olduğuna inanıyorum. Günün sonunda bir şekilde bizim de Lübnanlaşmamız, Suriyeleşmemiz istenen bir şey. Lübnan’da birçok etnik kimlik var, Türkiye’de de birçok etnik kimlik var. Atatürk bu bütün etnik kimlikleri bir çatı altında buluşturmuş ama biz aradan 100 sene geçtikten sonra bütün etnik kimlikleri nasıl ayırabiliriz hesabına düşmüşüz siyaset olarak. Bütün kavga buradan yürüyor. Biliyorsunuz Şii – Sünni, Alevi – Sünni, Türk – Kürt, sağcı – solcu, düşünce ve etnik köken neyse bir şekilde kavga çıkaralım… Bu manada Lübnanlaşma diyorum. Suriyeleşme derken de bir şekilde işgale açık bir noktaya gelmek anlamında. Bu bence uluslararası kamuoyunda emperyalist mantıkla düşünen güçlerin Türkiye üzerinde, Anadolu üzerinde bir hedefidir.
“Bölgenin bu hale gelmesinde iktidar ana faktör”
Bölgenin bu hale gelmesinde Türkiye sorumlu mu sizce? Son 20 yıllık hükümet net ana faktör… Son 20 yılda bizi Erdoğan yönetmeseydi de ‘Burası karışmasın kardeşim, bizim komşumuzla bu problem olmasın’ diyen biri yönetseydi veya Erdoğan Amerika’nın siyasi çıkarlarını değil de Türkiye’nin siyasi çıkarlarını düşünseydi bu karmaşa olamazdı. Dolayısıyla hükümet bu noktada çok fazla şey yaptı.
“Erdoğan bugüne kadar dış politikada Amerika’nın hangi istediğini yerine getirmedi?”
Şimdi mesela çıkıyorlar ‘Ey Amerika, Ey İsrail’ diyorlar. İsrail’le Amerika’yı çok ayırmamak lazım. Niye söylüyorum bunu? İspatı çok basit Gazze’de 45 bin insan katledildi ve Amerika, ’Devam et’ diyor. Erdoğan’a direkt soruyorum; Bugüne kadar Türkiye, dış politikada Amerika’nın hangi istediğini yerine getirmedi? Bir tane örnek getirelim; Amerika’nın çıkarına olacak ve Türkiye diyecek ki hayır bunu yapamazsın! Bir tane örnek gösteremezsiniz. Bizim dış politikamız, Amerika’nın iç politikası gibi gitmiştir. 2001 yılında daha AK Parti Genel Başkanı bile olmamışken, AK Parti daha iktidar bile olmamışken Sayın Cumhurbaşkanımız o günün şartlarında Amerika’ya gidip Amerika’nın devlet başkanıyla görüşüyor, bunun görüntüleri her yerde var zaten yani burada bir ittifak durumu zaten söz konusu.
“Sen, ‘Büyük Orta Doğu Projesinin eş başkanıyım’ demedin mi?”
Bugün Sayın Erdoğan, ‘İsrail bizi hedefe koyuyor, koyacak’ diyor. Peki sen, ‘Büyük Orta Doğu Projesinin eş başkanıyım’ demedin mi? İsrail’in yürüttüğü Büyük Orta Doğu Projesinin eş başkanıyım diyorsun ondan sonra da ‘İsrail bize saldırmayı planlayacak’ diyeceksin. O proje zaten saldırı planı… Yani konuşulan konu bu, sen bunun eş başkanısın! O zaman şu sonuç çıkar, mantık önermesi; Sen bu ülkeyi saldırıya açık hale getirmek istiyorsun. Dolayısıyla Orta Doğu’da yaşananlar Türkiye’yi çok etkiliyor Evet ama bizim hükümetimiz bu yaşananların bir şekilde sorumlusu. Türkiye bir şekilde dış güçler diyelim, bunu iktidar kanadı çok kullanıyor ama dış güçlerin Türkiye’deki en büyük müttefiki iktidardır benim gözümde. Dolayısıyla o dış güçlerle bir yazılı olmayan, kapalı kapılar arkasında bir mutabakat durumu var.
“Bir irade anayasa değişikliği istiyor”
Bugün başka bir çözüm süreci hikayesi gündemde. Burada çözüm süreci başlıyor diyelim de nasıl başlıyor, ne olacak? Şimdi burada bir sebepten bir irade Sayın Bahçeli ile DEM Partili yöneticileri bir araya getiriyor. Bu Türkiye’yi bekleyen çok tehlikeli bir sürecin başladığının işaret fişeğidir. Neden bunu söylüyorum? Çünkü bu hükümet yetkililerinin de sürekli ağızlarında sakız yaptığı federasyona ilişkin bir söylem Türkiye’de hep yürüdü, federatif yapı, yani Türkiye’nin bölük pörçük edilmesi diyelim. Böyle bir mantık her zaman vardı. Bunu söylerken 3 sene sonra bu olacak anlamında söylemiyorum ama bunun altyapısı ve bunun zemini için bir anayasa değişikliği ile de birlikte bir süreç yürütülmek isteniyor. Ben Erdoğan’ın anayasa değişikliğini oy almak için yapmak istediğini de düşünmüyorum. Erdoğan kendi koltuğu için yapmıyor mu, kendi koltuğu için de yapıyor. Bu yüzde 50+1 konusu bir problem ama bir irade de Erdoğan’dan bu anayasa değişikliğini yapmasını istiyor. Benim inancım bu, bu irade ülke için faydalı bir irade değil, milli bir irade değil, ülke içi bir irade değil, tamamen emperyalist bir irade ve bunlara bir şeyler yaptırıyor ve şu anda makas değiştiler. Türkiye’deki durum bu, şu an makas değişti ve bir şeyler olacak ama hayırlı bir sürecin başlamadığını söyleyebilirim.”