Antibiyotiğe dirençli barakteriler 2050 yılına kadar 39 milyon kişiyi öldürebilir: Araştırma
Antimikrobiyal direnç halihazırda dünya genelinde milyonlarca kişinin ölümüne yol açıyor ancak yeni ve önemli bir araştırmaya göre, 2021 ile 2050 yılları arasında ölümler yüzde 68 oranında artabilir.
Bu haberin orjinalinin yayınlandığı dil İngilizce
UHA / İnternational News Agency
Küresel liderlerin büyüyen halk sağlığı tehdidiyle mücadele taahhüdünü imzalamak üzere New York’ta bir araya gelmelerinden günler önce açıklanan önemli bir araştırmaya göre, önümüzdeki 25 yıl içinde küresel çapta 39 milyondan fazla kişi antibiyotiklere dirençli bakteriler nedeniyle ve 130 milyon kişi de buna bağlı nedenlerle hayatını kaybedebilir.
Kısaca bakterilerin veya diğer patojenlerin antibiyotiklerin artık onlara karşı etkili olmadığı noktaya evrilmesi olarak açıklanabilecek antimikrobiyal direnç (AMR), tıpta, hayvan ve mahsul yetiştiriciliğinde antibiyotiklerin aşırı kullanıldığında ortaya çıkan bir durum.
The Lancet dergisinde yayınlanan yeni araştırmaya göre, ilaca dirençli bu süper bakteriler, doktorlar alternatif ararken enfeksiyonların tedavisini zorlaştırıyor ve 1990’dan bu yana her yıl yaklaşık bir milyon kişinin doğrudan ölümüne neden oluyor.
Tehlike giderek büyüyor
Antimikrobiyal Direnç Üzerine Küresel Araştırma (GRAM) Projesi’nin yeni tahminlerine göre, 2050 yılına kadar doğrudan AMR’den 1,91 milyon ölüm ve AMR ile ilişkili nedenlerden 6,31 milyon ölüm gerçekleşebilir. Yani birinin ölümünde ilaca dirençli bir enfeksiyon rol oynamış olabilir ancak direncin kendisi bir faktör olabilir veya olmayabilir.
Euronews’e konuşan Birleşmiş Milletler (BM) Vakfı Küresel Sağlık Stratejisi Başkan Yardımcısı ve Afrika Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri (Africa CDC) eski Genel Müdür Vekili Ahmed Ogwell, “Bu gerçekten çok sessiz bir pandemi ve giderek büyüyor. Dikkatimizin şimdi orada olması gerekiyor,” dedi.
Yeni çalışma için araştırmacılar, 22 patojen, 84 patojen-ilaç kombinasyonu ve 11 enfeksiyonda doğrudan AMR’ye atfedilebilecek veya AMR ile ilişkilendirilebilecek ölümlerin ve engelliliğe göre ayarlanmış yaşam yıllarının (DALY’ler) sayısını tahmin etmek için 520 milyon kayıt kullandı. Analiz, 204 ülke ve bölgeyi kapsıyor.
1990’dan 2021’e kadar, AMR’ye bağlı ölümlerin beş yaşından küçük çocuklar arasında yaklaşık yüzde 60 oranında düştüğünü ancak 70 yaş ve üstü yetişkinlerde yüzde 80’den fazla arttığını buldular. Bunun nedeni, aşılama programları ve diğer enfeksiyon önleme ve kontrol tedbirlerinin çocukları koruması ve birçok ülkenin yaşlanan nüfusunun yaşlıları savunmasız bırakması.
Analiz, yaşlıların önümüzdeki yıllarda da artan ölüm oranlarının yükünü çekmeye devam edeceğini gösteriyor ancak risk altında olanlar sadece onlar değil.
Araştırma enstitüsü One Health Trust’ın başında bulunan Ramanan Laxminarayan Euronews’e verdiği demeçte, “İnsanlar nerede yaşarlarsa yaşasınlar, prosedürlerden geçtiklerinde, kanser kemoterapisi gördüklerinde, hastaneye yatırıldıklarında antibiyotiklere ihtiyaç duyacaklar çünkü herkes bakteriyel enfeksiyon riski altında,” dedi.
“Antibiyotikler ilaç direnci nedeniyle artık güvenilir değil,” diye ekledi. “Yirmi yıl önce bunun gerçekleşme ihtimali 100’de birdi, belki daha da azdı. Bugün bu olasılık üçte bir [ya da] dörtte bir ve bu da modern tıbbın tüm diğer yönlerini çok daha riskli hale getiriyor.”
Hindistan, Pakistan ve Bangladeş dahil olmak üzere Güney Asya’nın yanı sıra Güney ve Doğu Asya’nın diğer bölgeleri, Sahra altı Afrika, Latin Amerika ve Karayipler’deki kişilerin de bu durumdan olumsuz etkilenmesi bekleniyor.
Yeni raporda yer almayan ancak bu yılın başlarında antimikrobiyal direnç üzerine Lancet serisine katkıda bulunan Laxminarayan’a göre, düşük ve orta gelirli ülkeler, çok sayıda hastanın antibiyotiklere erişimi olmadığı için ikili bir zorlukla boğuşuyor.
Bu da yalnızca yeni antibiyotik ilaçlar geliştirmenin sorunun sadece yarısını çözdüğü anlamına geliyor.
Laxminarayan, “[Düşük erişimli bölgelerdeki] birincil sorun ilaç direnci değil – birincil sorun bakteriyel enfeksiyonların kendisi,” dedi.
Eşitsizliklere rağmen hiçbir bölge risklerden muaf değil. Çalışmaya göre, yüksek gelirli ülkelerde AMR’ye bağlı yıllık ölüm sayısının 2021 ile 2050 yılları arasında 125.000’den 192.000’e çıkması bekleniyor. Yüzbinlerce kişi de bununla ilişkili nedenlerden ölecek.
AMR’ye karşı atılacak adımlar
BM Genel Kurulu, sonuncusu 2016 yılında olmak üzere, AMR konusundaki ikinci üst düzey toplantısı için önümüzdeki hafta adresinde toplanacak. Küresel liderlerin AMR’den kaynaklanan insan ölümlerini azaltmaya yönelik siyasi bir taahhüde imza atmaları bekleniyor.
Öte yandan, bildirge son aylardaki müzakereler sırasında sulandırıldı ve belirli AMR hedefleri üzerinde fikir birliği olmadığının altı çizildi. Örneğin, daha önceki bir taslakta yer alan hayvan yetiştiriciliğinde antimikrobiyallerin en az yüzde 30 oranında azaltılması hedefi son versiyonda çıkarıldı ve yerine bunların kullanımını azaltmak için “anlamlı bir şekilde çaba gösterme” sözü verildi.
İngiltere’nin AMR özel temsilcisi ve İngiltere’nin eski başhekimi Dr. Sally Davies Euronews’e yaptığı açıklamada, “Bu konuda zorlu bir süreçten geçtik,” dedi.
“İstikrarlı bir şekilde ilerlemek ve gittiğimiz yeri iyileştirmek istiyoruz… ancak yönetişim çok zor bir şey ve bu noktada etkili bir yönetişim mekanizmamız yok,” dedi.
Davies, AMR konusunda bağımsız bir bilimsel panel oluşturulması, ilave veri toplanması ve finansman sağlanması, gıda sistemleri ve çevre üzerindeki risklere daha fazla odaklanılması ve ilaç şirketlerinin yeni antibiyotikler geliştirmesi için teşvik edilmesi çağrısında bulundu. Nihayetinde, küresel AMR işbirliğinin 2005 yılında yürürlüğe giren uluslararası tütün anlaşmasına benzemesini istiyor.
Lancet çalışmasına göre, öngörülen AMR ölümlerinin çoğu, daha iyi enfeksiyon kontrolü, yaygın aşılama, yeni antibiyotiklerin geliştirilmesi ve tıbbi ve çiftlik ortamlarında gerekli olmadığında kullanımlarının en aza indirilmesi gibi birkaç temel önlemle azaltılabilir.
Örneğin, antibiyotiklere erişimin iyileştirilmesi ve daha iyi bakım ile 2025-2050 yılları arasında 92 milyon can kaybının önüne geçilebilir. Antibiyotiklere en dirençli olan Gram-negatif bakterileri hedef alan ilaçlar geliştirilirse 11,1 milyon ölüm önlenebilir.
Davies, “Sadece her sektörün yapması gerekenleri yerine getirmesi gerekiyor,” dedi.
Bazı ülkeler ve endüstriler, antimikrobiyallere olan bağımlılıklarını azaltmak için şimdiden adımlar attılar. Örneğin Norveç balık çiftlikleri 1980’lerin sonunda aşılarını kullanmaya başlayarak antibakteriyel kullanımında ciddi bir düşüşe yol açtı.
AB halk sağlığı ajansına göre, Avrupa Birliği (AB) genelinde tıbbi tedavi için ortalama mikrobiyal kullanımı 2019 ile 2022 yılları arasında yüzde 2,5 oranında azaldı ve bu da bloğun 2030 yılına kadar kullanımı yüzde 20 oranında azaltma hedefine doğru “yavaş ilerleme” kaydettiğini gösteriyor.
Öte yandan bu ilerlemeye rağmen, COVID-19 salgını ve HIV/AIDS gibi diğer küresel sağlık krizlerinden alınan dersler, yüksek gelirli ülkelerin düşük ve orta gelirli ülkeleri orantısız bir şekilde etkileyen bir sorunu dizginlemekte yavaş kalabileceğini ortaya koydu.
“Müdahalemizde durumun hızla değişmeyeceğini bütçelemeliyiz,” diyen Ogwell, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu da düşük ve orta gelirli ülkelerin planlamalarının buna uygun olması ve birlikte çalışmalarını kolaylaştıracak politikaları uygulamaya koymaları gerektiği anlamına geliyor.”
Ogwell, daha iyi gözetim ve veri paylaşımının, ortaya çıkan patojen tehditlerinin tespit edilmesi ve bunlara hızlı bir şekilde yanıt verilmesinde kilit rol oynayacağını da belirtti.
Laxminarayan ise hükümet veya endüstri eylemlerinin ötesinde, kişilerin de kendilerini korumak için adımlar atabileceğini ifade ederek, “Bir başkasının size ellerinizi yıkamanızı, aşı olmanızı, antibiyotikleri aşırı kullanmadığınızdan emin olmanızı, tavuk satın aldığınızda – eğer tavuk yiyorsanız – antibiyotiksiz beslendiğinden emin olmanızı söylemesine gerek yok,” dedi.
Gazeteci* Gabriela Galvin