Filistin’i kana boyayan mektup: Balfour Deklarasyonu
Bismillâhirrahmanirrahîm;
İngiltere Dışişleri Bakanı Balfour tarafından 1917’de Rothschild’a yazılan ve Filistin’de Yahudi devleti kurulmasını vaat eden mektup, Balfour Deklasrasyonu olarak anıldı. Filistin topraklarına bu mektuptan sonra kan ve gözyaşı hâkim oldu.
UHA / İnternational News Agency
[Marmara Üniversitesi eski Fen Edebiyat Fakültesi dekanı ve SABAH Gazetesi köşe yazarı Prof. Dr. Erhan KOYUNCU]
Marmara Üniversitesi eski Fen Edebiyat Fakültesi dekanı ve SABAH Gazetesi köşe yazarı Prof. Dr. Erhan KOYUNCU, “Filistin’i kana boyayan mektup: Balfour Deklarasyonu” başlıklı bir yazı kaleme aldı.
Prof. Dr. Erhan KOYUNCU’nun “Filistin’i kana boyayan mektup: Balfour Deklarasyonu” başlıklı yazısının detayları şöyle:
19. yüzyılda Osmanlı topraklarında nüfuz alanı kurmak isteyen İngiltere, Fransa’nın Katolik, Rusların da Ortodokslar ile işbirliği yapması gibi imparatorlukta kendisine yardımcı olacak bir topluluk aradı ve Yahudilerle işbirliğine başladı. Yahudiler, böylece Filistin’e geri dönüş yolunda önemli bir müttefik buldular. İsrail’in kurulmasında bir mihenk taşı olan “Balfour Deklarasyonu” hakkında ayrıntılı bilgi İsmail Ediz ve Jonathan Schneer’in araştırmalarında bulunur.
1901’de Kudüs.
İNGİLTERE VE SİYONİZM
İngiltere’de, Filistin’de bir Yahudi devleti kurma fikri ilk defa 1915’te Başbakan Herbert Asquith kabinesinin Yahudi üyesi olan Herbert Samuel tarafından ortaya atıldı. Samuel, Yahudi devleti fikrini ortaya atarken Filistin’in İngiltere için önemine vurgu yapmıştı. Samuel, Haim Weizmann ve Maliye Bakanı Lloyd George, Ocak 1915’te siyonizm üzerine bir muhtıra yayınladı. Ancak bu dönemde İngiltere’deki genel hava bölgede uluslararası bir yönetim olması gerektiği yönündeydi.
Savaştaki yenilgiler ve ekonomik durum İngiltere’de kabine değişikliğine neden oldu ve Aralık 1916’da Lloyd George yönetimindeki savaş kabinesinin ana problemlerinden biri Filistin oldu. Başbakan Herbert Asquith’in görevden ayrılması ve Lloyd George’un başbakanlığa gelmesi siyonizm için dönüm noktası oldu.
Siyonistlerin ve İngiltere’nin çıkarları ortak noktada buluşuyordu. İngiltere açısından Filistin; Süveyş, Mısır ve Hindistan’ın güvenliği için önemliydi. Filistin’de Alman nüfuzundan endişe duyuluyordu.
Yeni başbakan, Filistin’in kendi çıkarları için İngiltere hâkimiyetinde olması gerektiğini Fransızlara kabul ettirmek istiyordu. Lord Curzon liderliğinde toplanan ve İngiltere’nin kontrol bölgelerinin belirleneceği bir komite de Filistin’i imparatorluğun geleceği için hayati olarak görüyordu. Başbakandan farklı olarak Curzon, Filistin’in İngiltere tarafından doğrudan yönetilmesini savunuyordu.
Kabine ortağı Muhafazakâr Parti lideri Bonar Law ve savaş kabinesi dışında da kalsa Winston Churchill gibi yetkililer de Filistin’i İngiliz İmparatorluğu’nun çıkarları açısından önemli buluyorlardı. Üst düzey askeri yetkililer ise Filistin’i Fransız bölgesi ile İngiliz bölgesi arasında tampon bir bölge olarak görüyorlar ve başka bir güç tarafından yönetilmesinin devletlerinin çıkarları açısından yanlış olduğunu düşünüyorlardı.
Ağlama Duvarı önünde Yahudiler.
ÜÇ DEVLETİN ÇEKİŞMESİ
İngiltere çıkarlarının farkındaydı ancak daha önce yaptığı antlaşmalar ve uyguladığı politikalar bu hedeflere ulaşması için aynı zamanda bir engel teşkil ediyordu. Bunlardan en önemlileri Araplara verilen sözler ve Fransa ile yapılan Sykes-Picot Antlaşması idi.
Savaşta İngiltere lehine yaşanan gelişmeler ve ekonomide çıkan fırsatlarla Ocak 1917’den itibaren siyonizm ve Filistin konuları Londra’da tartışılmaya başlandı. Yeni ekonomik ve askeri koşullardaki ilk hedef, Sykes-Picot’ta yapılacak değişiklikle bölgenin İngiltere’nin kontrolüne alınmasıydı. Bunun için de siyonizm kullanılacaktı. Lloyd George ve Balfour sık sık bir araya gelerek politikanın içeriğini tartıştılar.
25 Nisan’daki kabine toplantısında Filistin’in mevcut durumunun İngiltere yararına olmadığı kabine üyeleri tarafından şiddetle eleştirildi. 1 Mayıs’ta Curzon’un komitesinin Filistin’e ve 17 Mayıs’ta Sykes’ın Ortadoğu’ya dair sunduğu raporlar büyük ölçüde İngiltere’nin Filistin politikasını belirledi. Curzon, Filistin’de bir Yahudi devleti kurulmasını istemiyor sadece İngilizlerin çıkarına önem veriyordu.
Balfour’un mektubu.
Ancak Yahudilerin desteğini almak isteyen diğer devletler gibi İngiltere’nin de somut bir adım atması gerekiyordu. Nitekim Almanya da Yahudilerin desteğini almak için fırsat kolluyordu. Siyonist örgütlenmenin merkezi yönetimi Berlin’deydi. Siyonist liderlerin bir kısmı Almanya’nın kazanmasını istiyordu.
Savaşın etkisiyle 1916 yılına gelindiğinde müttefik ekonomileri dibe vurmak üzereydi. İngiltere, savaşı kazanmak için Amerika ve siyonizmin desteğine ihtiyaç duyuyordu.
1917’de Amerika’nın savaşa girmesi ve müttefiklere kredi sağlamasıyla ekonomik problemler azaldı. Yapılan görüşmelerde gündeme gelen taleplerden bazıları da siyonistlere aitti ve Filistin’de bir Yahudi devleti kurulmasını içeriyordu.
31 Ekim 1917’deki kabine toplantısında Balfour, Yahudi devleti kurma yolunda atılacak adımın Amerika’daki Yahudilerin desteğini alma noktasında önemli olduğunu ifade etti. Diğer taraftan Weizmann, Yahudi sermayesini İngiliz yayılmacılığının hizmetine sokmaya çalışıyordu.
Balfour
100 YILDIR GÖZYAŞI VAR
1917 Ağustos’undan itibaren İngiliz kabinesinde deklarasyon hususu sürekli olarak tartışıldı. Siyonistler bir an önce açıklanması için baskı yaparken İngiliz siyasetçiler ise temkinli olmayı tercih ediyorlardı. 4 Ekim’deki kabine toplantısında Balfour, politikacıları ikna etmek için üç argüman ileri sürmüştü:
1- Almanların, siyonistlerin desteğini almak için çabaları.
2- Siyonizmin İngiltere’deki bazı zengin Yahudilerin desteğini almasa da Rusya ve Amerika dâhil olmak üzere Yahudilerin çoğunluğu tarafından desteklenmesi.
3- Siyonizmin Yahudilerin yoğun ulusal fikirlerine dayanması.
Konuşmasının sonunda deklarasyonun taslağını okuyan Balfour, Amerika’nın bunu destekleyeceğini ifade etti. Teklife karşı çıkanlar da oldu. Mesela Lord Curzon, Filistin’de yaşayan Yahudilerin durumunun iyileştirilmesinin onlara geniş topraklar verilmesinden daha iyi bir seçim olacağını söylemişti. Konu 31 Ekim’de kabineye tekrar geldi. Lord Curzon bu sefer de detaylı bir muhtırayla Filistin’i Yahudi devletine dönüştürme fikrine karşı çıktı.
Rothschild
Bu sırada Filistin toprakları İngiltere tarafından işgal ediliyordu. Kudüs’te İngiliz-Fransız ortak yönetimi kurulmasına dair Fransız hükümetinin baskısına rağmen Sykes, buranın İngiliz kontrolünde olmasını ve sıkıyönetim ilan edilmesini talep etti. Askeri operasyonun başarılı olması, Amerika ve kabine desteğinin sağlanmasından sonra geriye deklarasyonun ilanı kalıyordu. Savaş bakanlığında bildiri üzerine yapılan çalışmalar sırasında sunulan taslak metinlere Weizmann, Sokolov ve Rothschild gibi siyonist liderler tarafından müdahale edilmişti.
Siyonist Dernekleri Federasyonu adına Lord Rothschild’a İngiliz Dışişleri Bakanı Balfour tarafından yazılan 2 Kasım 1917 tarihli mektup Balfour Bildirisi olarak bilinecek ve Filistin toprakları bu mektupta vaat edilenlerden sonra tekrar eskisi gibi olmayacaktı. Balfour’un mektubunda Yahudiler için milli bir yur kurulmasının İngiltere tarafından olumlu karşılandığı ve İngiltere’nin elinden geleni yapacağı ifade ediliyordu.
Her ne kadar mektupta Filistin’de yaşayan ve Yahudi olmayan toplulukların haklarına zarar gelmeyeceği hususu vurgulansa da böyle olmadı. Bölge 100 yıldır kan ve gözyaşından kurtulamadı.
***
Yazar hakkında
ERHAN AFYONCU KİMDİR?
Erhan Afyoncu, 20 Temmuz 1967 yılında Tokat’ta doğdu. İlk ve ortaöğrenimini doğum yeri olan Tokat’ta tamamladı. Gazi Osman Paşa Lisesini bitirdikten sonra 1984 yılında Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Sosyal Bilgiler Eğitimi Bölümüne başladı. 1988 yılında mezun olup bir yıl sonra aynı bölümde araştırma görevlisi olarak çalışmaya başladı. Yüksek lisansını Necati Efendi Tarih-i Kırım (Rusya Sefaratnamesi) adlı tezi ile 1990 yılında tamamladıktan sonra Osmanlı Devlet Teşkilatında Defterhâne-i Âmire (XVI-XVIII. Yüzyıllar) tezi ile de 1997 yılında doktorasını tamamladı.
2000 yılında yardımcı doçentliğe atandı. 2001 yılında Marmara Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümüne geçiş yaptı. 2008 yılında doçent oldu. 2010 yılında Marmara Üniversitesi-Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü başkan yardımcısı oldu. 11 Nisan 2012 tarihinde Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Yönetim Kurulu üyeliğine getirildi. 2014 yılında profesörlüğe yükseldi.[1] 2016 yılında Marmara Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi dekanı oldu. 4 Ekim 2016 tarihinde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 130. ve 669 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 5. maddeleri uyarınca, Milli Savunma Bakanı Fikri Işık’ın önerdiği ve Başbakan Binali Yıldırım’ın uygun gördüğü adaylar arasından Millî Savunma Üniversitesi rektörlüğüne atandı. Halen bu görevine devam etmektedir.
2007 yılında 24 televizyonunda Geçmiş Zaman Olur ki adlı haftalık bir tarih programına katılmaktaydı. 2009-2015 seneleri aralığında ise Habertürk televizyonunda Murat Bardakçı ile birlikte Tarihin Arka Odası adlı bir tarih programı yaptı. Ayrıca 30 Mayıs 2010-22 Mayıs 2011 tarihleri arasında her Pazar günü yayınlanan Habertürk Tarih dergisinde de tarih yazıları yazdı. Ayrıca derginin akademik koordinasyon görevini üstlenmişti.
2011 yılında Show TV’de yayınlanan Muhteşem Yüzyıl adlı dizinin ilk sezonunda tarih danışmanlığını yapan Afyoncu, dizinin ikinci sezonunda dizinin tarih danışmanlığını bıraktı.
Bugün gazetesinde 2008 yılından Nisan 2014 tarihine kadar köşe yazıları yazdı. 17/25 Aralık olaylarından sonra bu gazetedeki köşesini bıraktı. 2016 yılında Sabah gazetesinde köşe yazarlığına başladı.
ERHAN AFYONCU ÖZEL HAYATI
Erhan Afyoncu, tarihçi Fatma Afyoncu ile evlidir. Çiftin bu evliliklerinden 3 çocukları bulunmaktadır.