Araştırmacı Yazar Baki Laleoğlu, “İmamoğlu artık seçmen nezdinde karşılığı kadar karşıtlığı da olan bir isim”
Bu analiz, Türkiye’nin saygın, güvenilir, bağımsız, tarafsız düşünce ve yayın kuruluşu olan SETA Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı’da hükümet sistemleri, siyasal partiler konularında Araştırmacı Yazar Baki Laleoğlu, ‘CHP’DE YENİ DÖNEM VE DEĞİŞİMİN SINIRLARI‘ başlığıyla hazırlamış olduğu analizinde, CHP’nin yeni döneme girerken içinde bulunduğu durumu incelemekte ve ortaya detaylı bir perspektif koymayı amaçlıyor.
UHA / İnternational News Agency
Hükümet sistemleri ve siyasal partiler konusunda uzman Araştırmacı Yazar Baki Laleoğlu, yapmış olduğu analizinin bugünkü bölümünde ise, “İmamoğlu, muhalif bloku yeniden bir araya getiren, seçimleri tekrar “Erdoğan’a karşı” kazanan, muhalefete seçmen, taban ve tavanıyla yeniden heyecan ve öz güven kazandıran isim olmayı amaçlamaktadır” başlığıyla devam ediyor.
İmamoğlu açısından en önemli sorun ise seçimlerin nasıl kazanılacağıdır. Zira İmamoğlu artık seçmen nezdinde karşılığı kadar karşıtlığı da olan bir isimdir. Yine İstanbul’da belediye başkanı olarak ortaya koyduğu performansı tartışılan ve gündeme yerel yönetim performansı ile değil daha çok genel siyasetle gelen bir isimdir. Buna Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti’nin İstanbul’u geri almak için çok daha ciddi ve güçlü bir performans ortaya koyacağı da düşünüldüğünde seçimlerin İmamoğlu için kolay geçmeyeceği net bir biçimde ifade edilebilir.
İmamoğlu’nun A planı tamamen seçimlerin kazanılacağı varsayımına dayanmaktadır. Dolayısıyla yeniden belediye başkanı olması durumunda İmamoğlu, muhalif bloku yeniden bir araya getiren, seçimleri tekrar “Erdoğan’a karşı” kazanan, muhalefete seçmen, taban ve tavanıyla yeniden heyecan ve öz güven kazandıran isim olmayı amaçlamaktadır.
Bu plana göre 2028 cumhurbaşkanı seçiminde muhalefetin ortak adayı olması yolunda herhangi bir engel kalmayacak, Kılıçdaroğlu’nun 2023’te deneyip başaramadığını aynı stratejiyle ancak beş yıllık bir gecikmeyle başarmış olacaktır.
CHP genel başkanlığı meselesi ise söz konusu planın işlemesi durumunda öncelik olmayacaktır. Zira İmamoğlu, belediye başkanlığının yanında belediye meclis çoğunluğunun da kazanılmasını sağlarsa istediği zaman genel başkan olabilecek bir konuma gelebilir.
Aksi durumda ise son seçimlerde görüldüğü üzere cumhurbaşkanı adaylığı için İstanbul seçimlerini kazanmak, CHP genel başkanı olmaktan daha muteber görülecektir. Dolayısıyla İmamoğlu’nun biraz da etrafında konumlanan kişilerin telkinleriyle 2028 cumhurbaşkanı seçiminde aday olarak yeni cumhurbaşkanı olmayı kendine esas hedef olarak koyduğu söylenebilir. Ancak tüm bu plan İstanbul seçimlerinin kaybedilmesi ile çökecek olursa İmamoğlu’nun diğer cebinde bir B planı daha bulunmaktadır.
İstanbul seçimlerinin kaybedilmesi, İmamoğlu’nun siyasi karizması ve popülaritesine önemli bir zarar verecek olsa da –Kılıçdaroğlu örneğinde de görülebileceği üzere– bu durum CHP genel başkanı olabilmek için herhangi bir engel değildir. İmamoğlu da bu zararı geçmişte Kılıçdaroğlu etrafında konumlanan, şimdi ise kendisinin yanında sıralanan parti içi oligarşik yapı ile telafi edebileceğini görmüştür.
Değişim çıkışının ardından yaşananlar, medyaya sızan görüntüler vb. de bunu kanıtlar niteliktedir. Dolayısıyla CHP genel başkanlığı İmamoğlu’nun önceliği olmasa bile yedek plan olarak cebinde bulunmakta ve İstanbul seçimlerinin kaybedilmesi durumunda değerlendirilmesi düşünülmektedir.
Bu noktada CHP genel başkanlığı, partinin kurumsal yapısı ve sahip olduğu medya gücü açısından oldukça kritiktir. Söz konusu gücün kullanılmasının nasıl sonuçlar doğurduğu, 2023 seçimleri sürecinde ve özellikle Kılıçdaroğlu’nun adaylığının tüm itirazlara rağmen muhalif bloka dayatılmasında tecrübe edilmiştir.
Tüm bunlara ek olarak CHP halen ana muhalefet partisi konumundadır. Bu nedenle müstakil hareket edildiğinde ana muhalefet partisinin lideri –normal şartlar altında– doğal cumhurbaşkanı adayı olarak ilk akla gelen isimdir. İmamoğlu’nun da bunu göz önünde bulundurarak düne kadar Kılıçdaroğlu’nu koşulsuz şartsız destekleyen ancak bugün taraf değiştiren parti oligarklarıyla Özgür Özel üzerinden yeni bir iş birliği inşa ettiği görülmektedir.
ÖZGÜR ÖZEL’İN YENİ ROLÜ
Tüm bu planların hayata geçirilebilmesi için en önemli sorun, CHP genel başkanlığı koltuğuna oturacak yönetilebilir bir isim bulmaktı. Bu sorun da en azından şu an için kolay bir biçimde çözüldü. Zira Özgür Özel, İmamoğlu’nun ve CHP oligarşisinin kendisine biçtiği yeni rolü büyük bir istekle kabul etmiş görünmekte.
Özgür Özel, CHP grup başkanvekili olarak polemikçi tarzı ve kısmen medya popülaritesi ile parti içerisinde sivrilen isimlerden biriydi. Fakat bu süreç içerisinde gerek siyaset tarzı gerekse bir siyasetçi olarak sahip olduğu nitelikler, onun geniş toplumsal kesimlere veya hareketlere lider olmak yerine daha çok sözcü olabileceğini gösterdi. Dolayısıyla Özel aslında bir parti veya grup sözcüsü olarak ideal rolünü bulmuştu.
2023 seçimlerinde yaşanan mağlubiyet sonrasında CHP elitleri arasında başlayan mücadele Özel’i farklı bir konuma taşıdı. Zira Ekrem İmamoğlu, seçim öncesinde göze alamadığı CHP liderliği için mücadeleyi, seçim mağlubiyetinin hemen ardından değişim sloganıyla başlattı. Ancak bu süreç içerisinde özellikle CHP’li eski genel başkanlar, partinin önde gelenleri, parti içinde konumu kuvvetli ve yıllardır Kılıçdaroğlu’nun etrafında kümelenen isimler ile yaptığı müzakereler neticesinde doğrudan partinin genel başkanı olmaktan vazgeçti. Çünkü hem İstanbul’un yeniden kazanılması hem de 2028 cumhurbaşkanı seçimi için CHP tek başına yeterli değildi. Üstelik parti içerisinde farklı elit gruplarıyla gireceği mücadeleler çeşitli ve gereksiz siyasi riskler barındırıyordu.
Öte yandan İmamoğlu her ne kadar zaman zaman sarsılsa da biraz tin alternatifsizliğinden biraz da kendi kişisel niteliklerinden dolayı yalnızca CHP değil genel anlamda muhalif seçmen nezdinde popüler isimlerin başında geliyordu. Dolayısıyla İmamoğlu, cumhurbaşkanlığını ana planı haline getirdi ve olası bir kötü senaryoda CHP’yi yedek planı olarak cebinde tutmayı tercih etti.
Söz konusu tercihin bir neticesi olarak İmamoğlu’nun liderliğindeki CHP elitleri, değişim bekleyen taban ve seçmenin enerjisini kullanmak ve parti içinde daha rahat hareket edebilmek adına Kılıçdaroğlu’nun yerine kendi içlerinden birini genel başkan yapmayı istedi.
Bunun neticesinde polemik konusunda başarılı ve kısmen genç ancak şahsi anlamda karizması ve taban nezdindeki popülaritesi kısıtlı olan Özgür Özel’i seçtiler.
Özel, perde ardından İmamoğlu’nun liderlik ettiği oligarşik yapının planlarını kamuoyu önünde yürütme, üretilen değişim söyleminin sözcülüğünü yapma ve diğer siyasi liderlerle polemiğe girme görevlerini başarıyla yürütebilecek bir isim olarak değerlendirildi. Üstelik kısıtlı karizması ve popülaritesi –her ne kadar Kılıçdaroğlu örneği aksinin gayet mümkün olduğunu göstermiş olsa da– Özel’i olası bir anlaşmazlık durumunda mağlup edilebilecek bir isim yapıyordu. Dolayısıyla Özel lider değil koordinatör genel başkan rolü için ideal bir isimdi ve bu misyonla genel başkan seçildi. Özel’in bu görevi ne kadar başarıyla yerine getireceğini veya bunu aşmak isteyip istemeyeceğini ise zaman gösterecektir. (bitti)
***
Yazar hakkında