Perspektif: “Seçim tarihinin erkene alınması 2022’de yapılan Seçim Kanunu değişikliğinin yürürlüğe girişini nasıl etkiler?”…
Ankara Çankaya Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve SETA Hukuk ve İnsan Hakları Araştırmaları Direktörü Cem Duran Uzun, “Seçim kanunlarında yapılan 2022’dek değişikliklerin uygulanma tarihi”ni Perspektif açıdan değerlendirdi:
Seçim hukukunu ilgilendiren ve son günlerde daha fazla dillendirilen bir diğer konu da 2022’de seçim kanunlarında yapılan değişikliklerin hangi tarihten itibaren uygulanabileceğine yöneliktir. Anayasa’nın 67. maddesine 2001’de eklenen son fıkraya göre:
Seçim kanunlarında yapılan değişiklikler, yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde yapılacak seçimlerde uygulanmaz. Geçen yıl 31 Mart 2022 tarih ve 7393 sayılı “Milletvekili Seçimi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” TBMM’de kabul edilmiş ve 6 Nisan 2022’de Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.
Anayasa’ya göre bu kanun ile yapılan değişiklikler 6 Nisan 2023’ten önce yapılacak seçimlerde uygulanamaz. Dolayısıyla bu kanunun
uygulanması için seçimlerin 6 Nisan’dan sonra yapılması gerekmektedir.
Bazı siyasetçiler ve yazarlar bu kanun ile yapılan değişikliklerin uygulanacağı tarihin belirlenmesinde oy verme gününün değil seçim takviminin başladığı günün esas alınması gerektiğini ileri sürmektedir.
Bu görüşe göre Anayasa’daki “yapılacak seçimler” ifadesinden oy verme gününün değil seçim takviminin başladığı günün anlaşılması gerekmektedir.
Seçim sözcüğü ile kastedilen seçim günü değil seçimin başladığı gündür. Bu görüşe dayanak olarak da seçim kanunlarındaki bazı ifadeler gösterilmektedir. Örneğin Milletvekili Seçim Kanunu’nun 6. maddesinin 2. fıkrasına göre:
Oy verme gününden geriye doğru hesaplanacak altmış günlük sürenin ilk günü seçimin başlangıç tarihidir. Seçimlerin sadece oy verme gününden değil süreleri kanunlarla belirlenmiş bir süreçten oluştuğu ve bu sürecin başlangıcının ise seçimin başlangıcı kabul edilmesi gerektiği dile getirilmektedir.
Bazı hukukçular ve yazarlar ise bu görüşe katılmamakta ve seçim gününden oy verme gününün anlaşılması gerektiğini belirtmektedir. Gerçekten de Anayasa ve seçim kanunlarında bu görüşü destekleyen ifadeler olduğu gibi “seçimler” ibaresinin “seçim
günü” olarak anlaşılmasını sağlayacak hükümler de yer almaktadır. Örneğin Anayasa’da (m. 77/1) şu ifade yer almaktadır: Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri beş yılda bir aynı günde yapılır.
Benzer şekilde Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu’nda “Cumhurbaşkanı ve Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimleri beş yılda bir aynı günde yapılır” (m. 3/1) ve Milletvekili Seçimi Kanunu’nda “Türkiye Büyük Millet Meclisinin seçimleri beş yılda bir Cumhurbaşkanı seçimi ile birlikte aynı gün yapılır” (m. 6) ifadeleri yer almaktadır.
Görüldüğü üzere Anayasa ve seçim kanunları altmış günlük bir süreçten değil seçimlerin yapıldığı günden bahsetmektedir. Abdurrahman Eren’in dikkat çektiği gibi Anayasa hükümlerine benzer şekilde Milletvekili Seçimi Kanunu’nda seçimler “Seçim Öncesi İşleri” (m. 12-25),
“Seçim Günü İşleri” (m. 26-30) ve “Seçimden Sonra Yapılacak İşler” (m. 31-40) şeklinde üç ayrı bölümde düzenlenmiştir. Yani kanun oy verme gününü “seçim günü” olarak ifade etmiş ve seçim takviminin başlaması ile yapılan işlemleri “seçim öncesi işlemler” olarak.
Bu nedenle Anayasa’daki seçimler ifadesinin “seçim günü” olarak anlaşılması daha isabetli bir tercih olacaktır. Bu durumda 6 Nisan ile 24 Haziran arasında yapılacak erken veya zamanında seçimde 7393 sayılı Kanun uygulanacaktır. Nitekim seçim hukuku konusunda çok sayıda çalışması olan eski Adalet Bakanı Prof. Dr. Hikmet Sami Türk de Habertürk gazetesinden Muharrem Sarıkaya’ya yaptığı açıklamasında benzer yönde ifadeler kullanmıştır:
Seçimlerin başlangıç tarihi ile seçim günü karıştırılıyor. Yeni kanun 6 Nisan günü yürürlüğe girer. Eğer 14 Mayıs’ta seçim yapılırsa, yeni kanunun hükümleri uygulanır. Ayrıca yeni yasanın on ikinci maddesine göre il ve ilçe seçim kurulları da oluştu. Hem de 6 Nisan’da
bir yılı dolacak yeni yasaya göre oluşturuldu. Bu seçime ilişkin hazırlık sürecini ifade eder. Barajın ve seçime ilişkin asıl hükümlerin devreye girmesi ise oy verme günü esas alınarak hesaplanır.
Aynı yazıda 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkındaki Kanun’un oy kullanma yaşını düzenleyen 34. maddesine dikkat çeken Türk’ün şu ifadelere yer verdiği görülmektedir:
Bu Kanunun uygulanmasında herkes, nüfus kütüğünde yazılı bulunan doğduğu ay ve güne göre işleme tabi tutulur. Ancak, o yıl seçim yapılması durumunda seçmen listeleri hazırlanırken on sekiz yaşın doldurulmuş olmasının hesabında seçim günü (o gün dahil) esas alınır. Seçmene ait bilgi eksik ise; bilgi tamamlanıncaya kadar seçmen, sandık seçmen listesine yazılmaz. Hatta seçimlerin ikinci tura kalması halinde, 18 yaşını doldurmadığı için birinci turda oy kullanamayanlar ikinci turda yaşını doldurmuş olursa oy kullanabilecektir. Son olarak bu tartışmaları bitirebilecek en önemli husus ise 2011 genel seçimleri sırasında YSK’nın verdiği karardır.
O dönemde seçim kanunlarında 10 Nisan 2010’da yapılan değişikliklerin 12 Haziran 2011’deki seçimde uygulanamayacağı bugüne benzer
şekilde ileri sürülmüştü.
Bu başvuruda YSK açık bir şekilde bir yıllık sürenin hesaplanmasında “oy verme tarihi olan 12 Haziran 2011’in esas alınacağını” şu ifadelerle belirtmiştir:
10 Nisan 2010 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 5980 sayılı Kanunla 298 ve 2839 sayılı Kanunlarda yapılan değişikliklerin XXIV. Dönem Milletvekili Genel Seçimlerinin oy verme tarihi olan 12 Haziran 2011 tarihi esas alındığında, 298 ve
2839 sayılı Kanunlarda yapılan değişikliklerin yürürlük tarihi üzerinden bir yılı aşan süre geçmiş olacağından, anılan kanunlardaki değişikliklerin uygulanmasına karar verilmiştir.
Sonuç olarak önümüzdeki günlerde seçim hukukuna ilişkin meselelerin gündemin önemli başlıklarından birisi olacağını söylemek mümkündür. Muhalefet partileri Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın adaylığı başta olmak üzere bu yazıda da ele alınan hukuki konuları yoğun bir şekilde gündeme getirmemektedir.
Bunda sandıktan kaçmak veya seçim yenilgisine şimdiden bahane bulmak için hukuki gerekçeler arıyor durumuna düşmek istememeleri etkili görünmektedir. Ancak yine de medyada bu konular şimdiden tartışmaya açılmış vaziyettedir. Tüm bunlara rağmen Türkiye’nin 1950’den beri devam eden çok partili seçim tecrübesinin önümüzdeki seçimlerin hukuka uygun, adil ve güvenli bir şekilde yapılmasını temin edeceğini öngörmek mümkündür. (bitti)
***
Doç. Dr. Cem Duran UZUN, SETA Hukuk ve İnsan Hakları Araştırmaları Direktörü
***
Cem Duran Uzun
[UHA Haber Ajansı, 27 Ocak 2023]